50

2.4K 215 244
                                    

Adenin çantalarını alıp, bagajı kapattım ve eve doğru ilerledim. Aden yanımda kocaman gülümserken bende hafifçe gülmeden edemedim. Hatasını anlamıştı, bu kadar uzak durmak yeterdi. Zile basıp, kapının açılmasını beklerken Adenin telefonu bir kez daha çaldı. "Ortalık sakinleşene kadar engellemeli miyim?" Buruk bir ifadeyle bana baktığında omuz silktim. Anne-kız ilişkisinden anlamazdım, ne desem yalandı şu an.

Kapı açıldığında Cengiz şaşkın şaşkın bana bakıyordu. "Ne oluyor?" Kenara çekildiğinde içeri girdik, gözlerim Elçini ararken Cengize döndüm. "Odasında mı?" Kafasını iki yana salladığında kaşlarım çatıldı. "Nerede?"

"Bilmem, senden hemen sonra Ekine de Adene de sövdü gitti. Haklıydı ger-"

Aden boğazını temizler gibi bir ses çıkardıgında Cengiz sustu. "Annesine gitmiştir."  Sıkıntı dolu bir nefes aldım ve Adene döndüm. "Evde beni bekle, Elçinle konuştuktan sonra geleceğim."

"Neden onunla konuşman gerekiyor?"

"Neden mi? Aden, Elçin benim on iki yıllık arkadaşım, sırf böyle bir konu yüzünden onunla olan ilişkimi kesmem, kesemem." İnanamıyormuş gibi bana baktı. "On iki yıllık arkadaşın değil, on iki yıllık platoniğin." Gözlerimi devirdim. "Beni bekle, geleceğim. Tamam mı? Elçini öylece kenara atamam."

"Atmayacaksın zaten." Cengiz sinirli sinirli konuştuğunda arkamı döndüm ve kapıya ilerledim. "Yemeğini ye, sabah bir şey yemedin."

"Gece!"

Kapıyı kapattım ve arabaya doğru ilerledim. Koltuğa geçtiğim gibi gaza abandım, ezbere bildiğim yollarda ilerlerken o evde yaşadıklarımız yüzümde ufak bir tebessüme neden olmuştu. Babamdan kaçıp az gitmezdim oraya, ağlaya ağlaya yemek yediğimde olmuştu orada. Burcu ablayla sabahlara kadar dertleştiğimizde, sırf sağda solda içmeyelim diye ilk alkolümüzü yanında tatmıştık.

Bir tek sigara içmemize çok kızardı, bir şeye bağımlı olmamızı istemezdi. Okulda uzaklaştırma aldığımızda onlarda kalır, babama bir sey çaktırmazdık. Beni Elçinden kayırmazdı, Burcu abla çok özel bir kadındı.

Arabayı durdurdum ve inip, eve dogru ilerledim. Müstakil bir evdi, beyaz dış cephesi ve koca bir bahçeye sahipti. Bu bahçede dördümüz ne eğlenirdik. O zamanlara dönmek isterdim. Demir kapıdan içeri geçip zile bastım, fazla geçmeden kapı açıldığında Burcu ablayla yüz yüze geldim. Yüzü endişeli bir haldeyken beni hızla içeri kabul etti.

"Elçinimin hali ne Gece? Ne oldu ona?"

Üst kata doğru beni yönlendirirken Elçinin eski odasına gelmiştik. Burcu abla kapıyı tıklatıp, açmaya çalıştığında kafasını iki yana salladı ve bana döndü. "Kilitli, ağlaya ağlaya eve geldi. Hiçbir şey demeden kendini buraya kilitledi, endişeleniyorum."

Derin bir nefes çektim içime. "Ben halledeceğim Burcu abla, bizi biraz yalnız bırak sen." Kapıya son bir defa bakıp başıyla onayladı ve aşağıya indi.

Bu sefer ben vurdum kapıya. "Lan gebeş, alsana beni içeriye." Güldüm. "Dışlıyor musun yoksa beni? Ya da 10. Sınıftaki gibi Almanyadan çikolata geldi de onu mu kemiriyorsun?" Kendi kendime güldüğümde derin bir iç çektim.

"Elçin, açsana kapıyı."

Başımı beyaz kapıya yasladım. "Sen yapma bari, al beni içeriye." Kapının diğer tarafından adım sesleri geldi. "Sana kızmadım, kırılmadım ya da aklındaki tüm o kötu düşünceler gibi bir şey hissetmedim. Aslında... Nasıl hissetmem gerekiyor bilmiyorum, aklım çok karışık."

Yere çöktüm, kafamı kapıya yasladım. "Bekle demiştim, neden gittin ki?" Kafamı iki yana salladım, gitmesi daha iyiydi ya da. Adenle el ele eve girmemi görmemeliydi.

"Artık böyle mi olacak? Gidiyor musun benden? Verdiğimiz söze ne oldu? Hani birimiz ölse dahi diğeri de mükemmel cenaze törenini hazırladıktan sonra ölecekti? Hani en gösterişli cenaze töreni bizim olacaktı? Artık böyle kapılar ardından mı görüşeceğiz?"

Kıkırdadım. "Ya da ben gittiğimde Burcu ablayla konuşur bir daha beni içeri almazsınız." Dizlerimi kendime çektim ve dirseklerimi yaslayıp, başımı ellerim arasına aldım. "Elçin... Sorun yok, senden uzaklaşmayacağım ki." Omuz silktim ve gülümsedim.

"İnsan diğer yarısından nasıl uzaklaşsın? Söz değişen hiçbir şey olmayacak, biz... Birlikte uyumaya devam edebiliriz, seni gene aynı şekilde çağırmaya devam ederim."

Kafamı kaldırdım ve kapıya bir kere vurdum. "Seni öpmeden duramam ki, alışkanlık oldu artık. Liseden beri öptürüyordun kendini. Hatırlıyor musun? Çok istediğim bir dondurma vardı, çevre marketlerimde bulamazdım ben. Sende okula buz torbalarının arasında getirmiştin dondurmayı."

Hatırladığım anılarla gülümsedim. Lisedeki hali çok sevimliydi. "Ne demiştin? Ya öpücük, ya öpücük. Öpücük yoksa dondurma da yok. Hayır pofuduk bir yanağında yoktu ki, gebeş gebeş takılıyordun o zaman da. Ay yok yiyemem, ay yok kilo aldım." Kıkırdadım ve kafamı bir kere daha kapıya vurdum.

"Güzeldin Elçin, gözüm gibi sakınırdım seni milletten. O zamanlar odun olabilirdim ama seni o zaman bile çol önemserdim. Bir gün okula gelmesen endişelenir dururdum hep, arayıp sormak benim için zordu."

Kapının arkasında olduğunu hissediyordum, ışık belli bir noktada kesilmişti. Benim gibi o da sırtını yaslamıştı kapıya. "Ama artık senin için buradayım, artık endişelendiğimde yerimde öylece durmuyorum. Senden uzak kalamam ki ben, sende öyle ol. Benden uzak kalama, eskisi gibi devam edelim. Seninle konuşmayı kesmek istemiyorum, beni yok sayma."

Bir süre bekledim. Kendimi ziyadesiyle boktan hissediyordum. "Bana biraz zaman ver." Kapının arkasından çatallaşmış sesini duyduğumda hızla doğruldum. "Veremem. Verirsem eğer bu daha da tuhaflaşacak, beni görmek istemeyeceksin."

"Gece, lütfen..."

Ayağa kalktım. "Gitmemi mi istiyorsun?" Sessiz kaldığında gülümsedim. "Tamam, ama son bir defa seni görmeme izin ver." Bir süre ses gelmedi, en sonunda kilidin açılma sesi duyulduğunda zorlukla yutkundum. Ağlamaktan şişmiş ve kızarmış mavi gözleri, tahriş olmuş göz altları ve şişip, kızaran dudakları ile karşımdaydı. Gözlerini kaçırıyor, bana bakmaktan çekiniyordu. Siyah iç çamaşırı ve siyah bir atletle duruyordu.

Ona doğru bir adım attım ve sıkıca sarıldım. Elçini bu halde görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki, endişeden elim ayağım titriyordu. Üstelik buna sebep olan bendim. Karşılık vermezken iç çekişleri kulağımda yankılanıyordu, ağlıyordu.

"Özür dilerim, böyle olsun istemedim. Hiçbir zaman istemedim, ben arkadaşlığımızı bozmak istemezdim." Kendini açıklama gereksinimi ile hızlı hızlı konuştu. Kafasını omzuma yasladı ve sonunda bana karşılık verdi.

"Arkadaşlığımız asla bozulmaz Elçin, özür dileme. Sen yanlış bir şey yapmadın, hatan olmayan bir konuda özür dileme."

Sarı saçlarında elimi gezdirdim. "Seni kandırmış oldum..." Gülümsedim ve kafamı iki yana salladım.

"Sorun yok, sana kızgın değilim. Asıl ben özür dilerim, acı çekmiş olmalısın." Hıçkırdığında daha sıkı sardım onu. "Ağlama Elçinim, yanlış olan bir şey yok."

Çok fazla insanla birlikte olmuştum. Adenden önce sadece bir defa aşık olmuştum, Elçine dert yanmıştım. Elçinle sarhoş olmuşum, kriz geçirdiğimde benimle olmuştu, sorunlarım olduğunda benimleydi, ilk psikiyatriste gittiğimde benimleydi, uyuyamadığımda benimle sabahlardı. İlaçlarla sorunum olduğunda o her daim benimleydi. Üniversite benim için kıyametti, buna rağmen yanımdaydı.

Elçini öylece kenara atamazdım, Elçin benim her şeyimdi.













Fikirlerine, tercihlerine, yaşına saygılı olun. Rica ediyorum saçma sapan şeyler için tartışmayın. Yorumu bulup, sileceğim diye anam ağlıyor.

Saygılı olduğunuz sürece tartışın, sorun yok. Fazla yorumlar için özür dilemeyin, sorun yok. Sadece saygı çerçevesinde ne yapıyorsanız yapın.

Le / Yarı Texting GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin