25- VİCDAN AZABI

44 19 9
                                    

Kerim bilincinin gözkapaklarını uykuya çağırmasının ölüme davet olduğunu ve sonunu hazırladığını biliyor olsa da, güçsüz düşen bedeninin arzuladığı huzura karşı koyamıyordu.
Aslında bedeninin ıslaklığı soğukla birleşerek titremesine neden olmasa bu eylemi çoktan yerine getirmişti.

Soğukla olan savaşını sonlandırıp, kendini yokluğun kollarına bırakmaya hazırlandığında ise onu tekrar kendine getiren şey başında dikilen Can oldu.

Korkulu bakışlarla "Kalk hadi! O vahşi yaratıktan kurtulmak için çektiğin onca acı, donarak ölmek için miydi?" diye çıkıştığında bile sesindeki ağlamaklı ton fark ediliyordu.
Kerim zar zor araladığı gözlerini Can'a diktiğindeyse korku haricinde bakışlarında endişeyi ve hüznü de görebiliyordu.

Can, Kerim'in yaralarından kan ile birlikte tükenmişliğinde aktığını bilmediğinden "Bunu bana, Emel'e, kendine yapamazsın!" diye sitem ettiğinde ise sesi titremiş, gözleri dolu dolu olmuştu.

Kerim için kendi canı önemli değildi. Bu hale gelmesine sebep olduğu için kadından da vazgeçile bilinirdi de, on yaşında bir çocuk olarak, en doğal hakkı olan yaşama arzusu elinden alınan Can'ın ne suçu vardı?

Can'ın ağlamaklı halleri ve sözleri üzerine bir kez daha direnmeyi kabul eden Kerim, güçlükle de olsa doğrulup, kanının başka yırtıcıları çekmemesini dileyerek yola koyuldu. En ufacık bir saldırıya savunma gösterebilecek ne bıçağı ne de direnecek gücü kalmıştı.

Üstelik biran önce kulübeye varıp müdahale etmezse, her hangi bir yırtıcıya denk gelmese dahi kan kaybından ya da donarak ölebilme olasılığı da oldukça yüksekti.

Her hareketi ile çoğalan acısına dişini sıkarak yuvarlandığı tepeye tırmanmaya başladığında ise tek elini ve ayağını kullanmadığı için sürekli kayarak başladığı yere geri dönüyordu.
Mecburi diğer uzuvlarını kullanmak zorunda kalarak tepeye ulaştığındaysa, nefes alacak kadar bile mecali kalmamıştı.

Sonunda da daha fazla dayanamayan bedeni tükenmişlikle bilincini kapatıp, Kerim'i karanlığın soğukluğuna teslim etti.
&&&

Emel, onu Kurt'un önüne atmayı planladığını düşündüğü adamın sözlerinin anlamını bile daha kavrayamamıştı ki, verilen komutla da ne yapacağını şaşırıp öylece kalakaldı.

Kaçması gerektiğini biliyordu ama o ikisi birlikte kaçacaklarını varsaymışken, Kerim'in hayvanın üzerine doğru atılması ile bir süre ne yapacağını bilemedi.

Kerim'in belinden çıkardığı bıçağı gördüğünde ise kendine gelip hızla yuvarlandığı tepeye tırmanmaya başladı.

Epey bir yol almıştı ki arkasından gelen feryat ile korkuya kapılarak dengesini kaybedip tekrar geri yuvarlandı.

Beraberinde sürükleyerek getirdiği kar yığınının içinden silkelenerek çıktığında ise duyduğu seslerden ürküyor olsa da, merakına yenik düşüp arkasındaki ikiliye baktığındaysa dudaklarından istemsiz bir çığlık kaçtı.

Kerim acı içinde yerde kıvranıyor, Kurt ise silkelenerek dişleri ile kavradığı bacaktan kendine pay koparmaya çalışıyordu.

Tanık olduğu vahşet karşısında Emel'in bedeni rüzgâra tutulmuş yaprak misali tir tir titriyor, gözlerinin önünde parçalanmaya başlayan adam için ne yapması gerektiğini bilmez halde öylece dikiliyordu.

Bir şey yapmazsa vicdanının ömür boyu yakasını bırakmayacağını bildiği gibi, kim olursa olsun bu şekilde bir ölümü hak etmez diye de düşünüyordu.

İKİZ KARDEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin