16- CAN

57 33 33
                                    

Bilinmezliklerinden, içinde sakladıklarından ötürü çoğu insan korkar karanlıktan. Çünkü vardır herkesin bir karanlık köşesi. Bazen bir yorgan altına, bazen de uykunun karanlığına sığınır saklarız acizliğimizi. Ya da huzuru ararız kabus dolu düşlere inat, uyku denilen yoklukta.
Genç kadının naif bedenide uzun süren ağlayışlara daha fazla dayanamamış, yaşadıklarının ağırlığı altında ezilen ruhu, uykunun karanlığına sığınmıştı. Bir an da içine düştüğü kaos ile benliği öyle bitap bir hale gelmişti ki, kucakladığı derin uyku, nerdeyse baygınlık ile eşdeğerdi.
Belki de, olanları yok sayan bilinçaltı gerçeklerden kaçmak niyeti ile uykuya sıkıca sarılmıştı da, birileri onu bulana kadar da uyanmak istemiyordu.

Lakin hayat bazen öyle dar sınırlar çizer ki insana, kaçtığında, sığındığında, saklandığında hep aynı yer olurdu. Öyle ki gözlerini kapatman, ya da başka bir yerde olduğunu hayal etmen hiçbir işe yaramaz, bulunduğun durum asla değişmezdi.

Genç kadının durumu da bundan ibaretti.
Kaçıp sığındığı uykunun kollarından saçlarında gezinen elin teması ile uyanması da bunun ispatı sayılırdı.
Başta ne olduğunu kestiremediğinden afallasa da, yanı başında birinin varlığını hissettiğinde korkuyla avazı çıktığı kadar çığlık atıp, sıçrayarak yattığı yerden doğruldu.

Ani bir refleksle biraz önce başının yer aldığı yastığın üzerine tüneyip, köşeye sindiğinde ise, etrafındaki karanlıktan gelebilecek her hangi bir teması korku ile beklemeye başladı.
Tek bir ışık pırıltısı dahi olmayan odada gözleri bağlanmış bir kurbandan farksız, bulunduğu durumun gerçekliğini sorgulamaktaydı. Oysa gecenin sessizliği, aldığı hızlı nefesler harici birinin soluklarını da kulaklarına taşıyor, göremese de odada yalnız olmadığını vuruluyordu.

Zamanla gecenin karanlığına alışan gözleri, birkaç metre uzağında ki köşede bulunan karartıyı seçmeye başlaması ile de artık tamamen birinin varlığından emin olmuştu.
Lakin korku ve gergin geçen dakikalar uzadıkça uzamış, uyandığı an harici zar zor seçe bildiği karartıda, en ufacık bir hareketlenme dahi olmamıştı.

Garipsediği durum karşısında filizlenmeye başlayan cesareti, içinde bulunduğu yoğun karanlıktan ötürü aklının onunla oyun oynayıp oynamadığı şüphesine içine düşürünce de, ani bir karar alarak yavaş hareketlerle yatağın ayakucundan aşağı indi.
Tehdit unsuru olarak gördüğü yerden gözlerini bir an olsun ayırmadan geri geri kapı eşiğine kadar gitmeyi başardığında ise, el yordamı ile elektrik düğmesini bularak ışığı açtı.

Odanın karanlığı aydınlanmış, kısa sürede ışığa alışan gözleri gördüğü manzara ile neye uğradığını şaşırmıştı. Dakikalardır saldıracağını düşünerek gerildiği karartıyı iki büklüm olmuş, odadaki tekli koltuğun arkasında ki köşede tir tir titrerken görmek, kesinlikte birkaç saniyede aklının alabileceği bir durum değildi.

Artık net olarak seçebildiği kişinin yüzünü göremese de, göz aşinalığından yerdeki bedenin hastasına ait olduğun anlaması uzun sürmedi. Lakin korku ile bir köşeye sinmeyeceğini bildiği kişinin Kerim olma ihtimalide yok denilecek kadardan daha azdı.

Kerem'in ortaya çıktığını umut ederek kendisini cesaretlendirip, yavaş adımlar ile yaklaştığı adama "Kerem" diye seslendi.
Karşısında hiç pozisyonunu bozmadan duran adamdan en ufacık bir ses gelmediği gibi, titremesi de durmamıştı. Bir kez daha şansını denemek istediğinde bu sefer seslenmek hariç, temkinli bir şekilde dokunarak da uyarıda bulunmak istemişti, fakat koca cüsseli adam korku ile irkilerek kendini geri çekmiş, kadına yeni bir şok dalgası daha yaşatmıştı.

Çekingen tavırlar karşısında biraz olsun cesaretini toplasa da, ne yapması gerektiğini bilmediğinden tekrar "Kerem" diye seslendiğinde ise nihayet bir karşılık alabilmeyi başarmıştı.
Adam kendisine sürekli Kerem denilmesinden hoşlanmamış olacak, dayanamayarak "Ben Kerem değilim" diye söylense de, hala korkuyor olduğu, duruşu değişmeyen beden dilinden belli oluyordu. Sesindeki çocuksu tını ise daha büyük bir kafa karışıklığı yaratıyor, merak uyandırıyordu.

İKİZ KARDEŞİMWhere stories live. Discover now