14- DOKTOR

74 43 49
                                    


(Günümüz)
Kerim ile yıllar önceki karşılaşmaları, onu ikna edebildiği için Emel'e ülkenin en nadir hastasına doktorluk yapma şansı kazandırmış, Kerem ise olanlardan sonra daha insancıl yaklaşımları olan bir doktora sahip olmuştu.

Kader çizgilerinin birbiri ile kesiştiği o gün gibi, Doktor Emel bugün de şanslı olmayı umsa da ikna edici değil kurban rolündeyken, belli etmemeye çalışsa da korkuyordu.

Kerim'in keskin ve acımasız bakışları karşısında, avazı çıktığı kadar bağırıp yardım dilenmeyi istese de, öfke kontrolü olmadığını bildiği hastasını daha fazla kızdırmamak adına sakin kalmak için direniyordu.

Gittikçe daha çok sıkmaya başladığı bileğindeki acıya bakılırsa da, bundan daha fazla sinirlenmesi kötü sonuçlar doğura bilirdi.

Bileğindeki sıkılık, parmaklarında ki hâkimiyeti yok edecek düzeye ulaştığında, elinde tuttuğu şırınga yere düşecekken, Kerim daha önce davranıp iğneyi havada yakaladı.

Kadın, giden savunma silahının verdiği hüsrana mı üzülse, yoksa o silahın hastasının acıması olmayan karakterinin eline geçtiğine mi yansa bilemezken, Kerim şırınganın kapağını dişlerinin arasına alarak iğnenin ucundan kurtardı.

Emel Hanım karşısındaki adamın ne yapmaya çalıştığını az çok tahmin edebiliyor olsa da, devamında gelişebilecek olayları düşünmek bile istemiyor, artık sakinliğini korumakta zorlanıyordu.

Kendi kendini cesaretlendirmek adına (Daha önce başardıysam, şimdi neden olmasın) diye söylenerek konuşmaya başladığında ise daha birkaç kelime etmemişti ki Kerim, işaret parmağını kendi dudaklarının üzerinde tutarak susması gerektiğini vurguladı.

Doktor Hanım söylenene amade olup sussa mı, ya da bağırıp yardım mı istese kararsızlık içinde kıvranıyor, Kerim'in bilinmezliklerini çözemediği için kendine kızıyordu.

İşin kötüsü, yıllar içerisinde Kerem'in kriz anlarını ilaçlar ya da telkinlerle sonlandırıp, Kerim'in ortaya çıkmasını engellemek ile ne büyük bir hata yaptığını şimdi fark ediyordu. İlaçlar ile onun varlığını yok edebileceğini düşünmek yerine, Kerem'in kişiliklerini kabullenmesini sağlamalı, şiddet yanlısı olan Kerim'e ihtiyacı olmadığını göstermeliydi.

Aslında, ikiz kardeşi olmadığı gerçeğini duymak için her gelişinde, Kerim konusunu çözmek istemiş, lakin ertesi gün Kerem'in hiçbir şey hatırlamaması yüzünden bir türlü başarılı olamamıştı. Yine de çabuk vazgeçip konunun üzerinde hakkı ile durmamış olması, bedeli ağır olacak gibi duran büyük bir hataydı.

Emel, (İnsan yaptıklarının ya da yapmadıklarının getirileri ile karşılaşmadan nerde hata yaptığını anlayamıyormuş) diyerek, geçmişin tozlu anılarını düşünmeyi sonraya bırakıp, anın vahametine döndüğünde ise kaçmak için, hala sıkıca tutulan bileğini kurtarmanın bir yolunu aradı.

Çekiştirmeleri bir işe yaramayınca da en iyi yaptığı şey olan diyalogla sakinleştirerek, ikna yolunu kullanmak için dudaklarını aralamıştı ki, kelimesini dahi bitiremeden yapılan uyarıya uyması gerektiğini, bacağına saplanan iğnenin verdiği acı ile anlamış oldu.

Hissettiği yoğun ağrı ile boğazı yırtılırcasına attığı çığlık, bulunduğu durumun vahametini cümle aleme ilan ederken, ruhunu saran korku tufanı dehşet fırtınasına dönüşmüştü.

Bilinçsizce bacağına enjekte edilen şırınganın geri de bıraktığı sızı, gözlerinin dolmasına neden olurken, yanında oturan adam ayaklanana kadar, bileğindeki baskıdan kurtulduğunun farkına bile varamamıştı.

İKİZ KARDEŞİMМесто, где живут истории. Откройте их для себя