7- EVE DÖNÜŞ

147 64 137
                                    


Hiçbir aktiviteye katılmadan sadece gezinerek geçirdiği yarım saatin sonunda lunaparktan çıkmış, tanıdık bir o kadarda yabancı gelen sokaklarda, hatıralarının tozunu silkeleyerek evine gelmeyi başardığında ise o mutlu gülümsemesinden eser kalmamıştı.

En son elleri kelepçeli çıkarıldığı bahçe kapısından içeri adımını attığında, ensesinde yeniden varlığını hissettiren ürperti, yüreğinde can çekişen heyecan kıpırtılarının sönmesine neden olurken, garip bir şekilde de içinde kaçma isteği uyandırmıştı.

Koşmalı, kapıyı çalıp döndüm diye haykırmalıydı ama yapamıyordu. Ayakları toprağa gömülmüş gibi öylece bahçenin ortasında dikilerek, içinde eksikliğini hissetmeye başladığı hasret ve özlem duygularını aramaya koyuldu.

Kafasının içinde ki kasırgada bir yerlere tutunmaya çalışan anıların, silik görüntülerini hafızasını zorlayarak sabitlemeye çalışsa da, ne kadar ararsa arasın çocukluğundan kalan güzel anılarına ulaşamıyordu.

Üstelik onlara ulaşmak istedikçe, belirmeye çalışan silik siluetlerde hafızasında açtığı kara delikte birer birer yok olarak kayboluyordu.

Beynine uyguladığı zorlama, bedenine daha ürpertici bir soğuklukla geri döndüğünde, anılarına yapmaya çalıştığı yolculuğunu sonlandırarak gerçeği kabullendi.

Eline tutuşturulan poşeti yumruklarının arasında sıkarken, anılarını hatırlamıyor oluşunun sorumluluğunu yıllarca kullandığı ağır ilaçlara atıp "Beynimi sulandırdılar" diye söylense de, içinde bir ses bunun kendini kandırmak olduğunu söylüyordu.

Yaşadığı gerilimi azaltmayı umarak, dikkatini içinde dikildiği bahçeye verdiğin de ise, acımasız yılların oluşturduğu tahribatın onda da olduğu gibi orada da her bir noktaya yayıldığını gördü.

Fazla büyük olmayan bahçe duvarlarının birçok yerinde kırılmalar görülürken, baharın uğramayı düşünmediği zeminde hala son baharın kurumuş ot ve yaprak atıkları mevcuttu.

Kendiliklerinden biterek çalıya dönüşen meyve sürgünü olduğunu düşündüğü dallar ağaçların gövdelerini sarmalamışken, eve giden yolun taş zemini ise yabani otların istilasına uğramıştı.

Bakımsızlığı ile terk edilmiş izlenimi veren bahçenin ortasında, bir zamanlar gösterişi ile birçok insanın hayalinde ki yuvanın resmi olan iki katlı evin durumu da pek iç açıcı değildi. Solmuş boyası ve dökülmüş sıvaları ile yaşam belirtisi olmayan yapı sıcak bir ev görünümünden çok uzaktı.

Evinde olmanın gerçekliği ile heyecanlanmayı beklerken, gördüğü manzara ile içinin daha fazla daraldığını hissedip, arzuladığı mutluluğu içerde bulmayı dileyerek eve yöneldi. Daha fazla düşünmenin şu anki durumuna hiç iyi gelmeyeceğini bilerek derin birkaç nefes çekip zile bastı.

İlk olarak onu görmeyi istemeyeceğini bildiğinden kapıyı ikiz kardeşi Kerim açar diye düşünse de, açılan aralıkta annesi göründüğünde yüzüne kocaman bir tebessüm yerleşti.

Birkaç saniyelik afallamanın ardından, neşeyle gülümsemesine annesinin karşılık vermesi ile tüm kaygıları yok olup gitmişti. Oğlunu gören kadının duyduğu heyecan ve mutluluk ikisinin arasında görünmez bir akıma neden olurken, sarılışları özlemin gerçekliğiydi.

Birbirlerine doladıkları kolları yılların hasretini ezmek istercesine bedenlerini birleştirirken, Kerem için yuva dediği şey sadece annesinin kokusunda saklıydı.

Kerem, kendinden kıssa olan kadının başına gömdüğü yüzü ile ciğerlerine sevgiyi solurken, annesi oğlunun göğsüne sokularak uzun süren evlat hasretini sonlandırmaya çalışıyordu.

İKİZ KARDEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin