KY « 3 »

697 268 806
                                    

Keyifli okumalar 💕

•••

Hayat bazen her şey bitti, artık hiçbir şey yolunda gitmeyecek dediğiniz anda tekrar başlayabilirdi. Küçük bir umut ışığı veya bir mucize hayata tekrar tutunmanızı sağlayabilirdi. Benim başıma gelen de tam olarak buydu...

Aslında hayatımın belirli bir evresinden sonra hiçbir şey yolunda gitmemişti. On beş yaşımdayken bir ceviz ağacının altında gözlerimi açtığımda, ne etrafımdakileri tanıyordum ne de kendimi... Yeni doğmuş bir bebek gibi, etrafımda olanları keşfetmeye ve tanımaya çalışmıştım. Zihnimde kocaman bir boşluk vardı ve o an etrafımda beni endişeli gözlerle izleyen insanlardan bir ipucu aramıştım. Bir ipucu, zihnimdeki boşluğu dolduracak bir ipucu... Fakat bulamamıştım.

O gün ben, kent meydanındaki o ceviz ağacının altında, on beş yıl önce doğduğum günkü gibi, bir bebek savunmasızlığıyla kalakalmıştım.

Kim bilir ailem bana ne isim vermişti bilmiyordum ama yetiştirme yurdundaki müdire bana, onu terk eden kocasının ismini vermişti. Aris. Kimsesiz ve isimsiz bir çocuğa isim verdi diye birçok yetişkin tarafından övülen kadın, verdiği bu isimle beni, kaçan kocasının yerine koyup acısını benden çıkarmak istercesine bana çok kötü şeyler yaşatmıştı.

Yaşadığım terslikler, on beş yaşımda yeniden doğduğum andan itibaren, her gün, her an, her saniye beni takip ediyordu. Ölüm meleğinin geldiği günde de yaşadığım aksilikler peşimi bırakmamıştı. En umutsuz olduğum ve yaşadıklarımı hak ettiğimi düşündüğüm anda ölümün beni alıp götürdüğünü sanmıştım. Fakat bir mucize olmuştu ve ben ölmemiştim. Bana ikinci bir şans daha verilmişti, bunu ikinci şansım olarak görüyordum ve bu sanki evrenin bana, "Sen daha iyilerini hak ediyorsun, bu şansını iyi kullan." demiş gibi hissettiriyordu.

Ölüme yürüdüğümü sandığım o kısacık anda sadece iki pişmanlığım var diye düşünerek çok büyük bir hataya kapıldığımı, burada gözlerimi açtığımda fark etmiştim.

Resmiyette yirmi sekiz yaşındaydım fakat ben yalnızca on üç yıl yaşamıştım. On üç yıl, bir hayat ne kadar yaşanabilirdi ki? Ölmek için çok kısa bir yaşam... Daha yapamadığım birçok şey, yaptığım ve düzeltecek olduğum ise birçok pişmanlığım vardı.

O sebeple bu durum, bana verilen ikinci bir şanstı, çoğu şeyi bilmiyordum ama buna emindim!

Henüz birkaç saatimi geçirdiğim bu yer o kadar gerçekçi ve canlıydı ki düne kadar olan her şey sanki bir hayalmiş gibi hissettiriyordu. Ama hâlâ daha neler olduğunu beynim tam olarak algılayamıyordu. Fakat farklı bir dünyada olduğuma emindim.

Özellikle tam karşımda kılıçların çarpıştığı bir dövüş sahnesi canlandırılırken yirmi birinci yüzyılda olmadığım bariz bir gerçeklikti.

Her şey bir anda olmuştu. Yolumuzu kesen dört tane izbandut gibi adam hiç vakit kaybetmeden bize saldırmak için harekete geçtiklerinde atın üzerindeyken arkamda oturan adam, adının Kai olduğunu bu hengâmede öğrenmiştim, beni hemen attan indirip büyükçe bir ağacın arkasına saklamıştı. Uzun boylu esmer adamı da beni koruması için yanımda bırakmıştı.

Sokak serserisine benzeyen ve kıyafetleri yamalı derilerden oluşan dört adam, sayıca az olsalar da diğerleri onlarla baş etmekte zorlanıyor gibi gözüküyorlardı.

Sürekli bayılan genç, koluna aldığı darbeyle yere düştüğünde yanımdaki adam, "Harry!" diye bağırdı. Harry, kolundan akan kana rağmen hemen ayağa kalktı ve ona bu darbeyi veren adamın boğazını tek hamlede kesti.

Kötülüğü Yaşatmak |ARA VERİLDİ|Where stories live. Discover now