Kodo-mei Oni (V)

113 33 8
                                    

Akari'nin telefonları susmuyordu. Cebindeki telefon yeni bir aramayla titrerken, sinirle telefonu çıkarttı ve kolunu kaldırdı. Telefonu tam havuza atacaktı ki, fikrinden vaz geçti ve eklemleri beyazlaşana kadar parmakları arsında sıktı. Derin bir nefes alıp telefonu, üzerinde bir kadeh ve yarısına kadar viski dolu cam şişenin olduğu beyaz sehpaya bıraktı.

       Şerit perdelerin hafif esen meltemle iki yanından süzüldüğü cam kapıdan hızlı adımlarla bahçeye çıkıp havuz kenarında oturan patronuna doğru yürüyen koruma, Akari'nin tam arkasında durdu ve ellerini karnı altında birleştirdi. "Patron, Selimhan Bey'i temsilen gelen biri yüz yüze görüşme talep ediyor." 

       Akari memnuniyetsizce homurdandı. Şişeyi sert bir hareketle kapıp bardağı iki parmak kadar doldurdu ve tok bir gürültü çıkartarak geri bıraktı. "Kaç kişiler?" 

        "İki koruma ve bir elçi," 

         "Gelsinler." dedi Akari, katı ses tonuyla. Viskiyi bir dikişte bitirdi ve bardağı masaya bıraktı. Memnuniyetsiz bakışları, koltukların etrafından dolaşmak yerine yanından geçip tam karşısındaki tekli koltuğa yönelen elçiye sabitlendi. Hemen dibindeki koltukta oturan sağ kolu hareketlense de elini hafifçe kaldırdı ve durmasını işaret etti. 

          Elçi, kenarları yarım metrelik kırılmaz cam duvarla çevrilmiş havuzda yüzen iki iri köpek balığını görünce hayret etse de şaşkınlığını çabuk attı ve pantolon ağını çekip, Akari'nin karşısına oturdu. "Selimhan'ın selamını getirdim," diye söze girdi fakat Akari'nin sağ kolu ikaz manasıyla boğazını temizledi. 

         "Kendini tanıt," 

          "Nail," dedi elçi ve tırtıklı ses tonunu düzeltmek için hafifçe öksürdü. "Nail Kaplan." 

          "Selimhan neyin oluyor?" diye sordu Akari, göz altı torbaları ve duruş açısı yüzünden hortlağa benziyordu. 

          "Amcam olur." dedi Nail ve yüzüne rahatlamış bir ifade yayıldı. Göğüs cebine beyaz puanlı mavi ipek mendil yerleştirilmiş Karoline mavisi ceketinin yakasını düzeltti ve milyon dolarlık saatinin camına vuran güneş ışığının Akari'nin gözüne yansımasına sebep oldu. Fakat Nail, bunun farkında değildi. Bacaklarını birbiri üstüne attı ve "Limandaki patlama hakkında konuşmaya geldim." diye ekledi. Lacivert pantolonunun paçaları bileklerinin üzerine kadar sıyrılmış, ceketiyle aynı renkteki gösterişli kadife ayakkabıları daha da göz önüne çıkmıştı.  

            Akari, ikinci kez hareketlenen sağ kolunu aynı el hareketiyle durdurdu. "Dinliyorum." 

            "Lafı uzatıp dolandırmayı seven biri değilim; amcam telefonlarını keyfilik yerine bir aksilik yüzünden açılmadığına ikna olmak istiyor. Ve tabii her şeyden önemlisi, kargo teslimatının en fazla iki gün sürecek aksaklık sonrasında elinde olmasını istiyor."  

             "Hımm," diye homurdandı, Akari. Yüz hatları daha da katılaşmıştı.

             "Elçiye zeval olmaz," 

             "Sen Ali'nin oğlu musun?" 

             Konuyla babasının ne alakası olduğunu anlayamayan Nail'in kaşları bitişti ve dudak kenarı alaycı bir havayla kıvrıldı. "Evet?" Koltuğa iyice yaslandı ve kollarını kolçaklara koydu. Saatinden yansıyan ışık, ikinci kez Akari'nin gözüne ilişti. 

           Gözü kamaşan Akari, hareketlenen sağ kolunu bu kez durdurmadı; sırtını koltuğa yasladı ve Nail'in ensesinden tutulup yaka paça sürüklenişini, önünde dizleri üstüne çöktürülüşünü izledi. Bu sırada Nail'in iki korumasının suratlarına çoktan Akari'nin adamları tarafından silahlar doğrultmuştu.

8,9,3/Yakuza -I- (GxG)Where stories live. Discover now