Sadece Bir Efsane (II)

176 42 32
                                    

Nova şoku atlatınca, arabasına yaslanmış, ölü gibi kıpırtısız duran kadına yaklaştı.  Kolundan ve vücudunun farklı bölgelerinden akan kan, ıslak zeminde birikmiş suyla karışıyordu. 

         "Hey," diye fısıldadı Nova, kadının yanına çöktü ve çekinerek omuzuna dokundu. Herhangi bir tepki alamayınca hafifçe sıktı ve bıraktı. "Ölmek için başka bir yer bulamadın mı? Lanet olsun!" Gözleri tekrar irileşti ve kadının ıslak gömleği üzerinde duran eline baktı. Ona dokunmuştu. "Lanet..." Elini hemen çekti ve başını tutup geriye doğru adımladı. Saçlarının beyazına bulaşan sulu kandan habersizdi. Ona bir kere dokunmuştu ve cesedi burada bırakması imkânsızdı. 

            Ceplerini yoklayıp telefonunu çıkarttı ve titreyen parmaklarıyla rehberi açmaya çalıştı. Son aramalar kısmından abisinin numarasına tıklamak üzereyken, ekrana damlayan su damlası Aylin'i aramasını sağladı. Çağrıyı aceleyle sonlandırıp tekrar rehbere girdi ve bu kez abisini aramayı başardı. Fakat telefonu açmıyordu. Ufak mırıltılarla lanetler okumaya devam ederken, ne yapabileceğini düşündü. Cesede bir kez dokunduğu için burada bırakamayacağına karar verdi. Aceleyle yaptığı planı önce ölüyü bagaja atıp oradan uzaklaşmak, sonrada abisinden yardım almaktı.  9'un kolunu tuttu ve çekmeye çalıştı. 

              Arabanın arka tekerine kadar kan izi bırakarak sürüklenen 9 aniden kıpırdandı ve Nova'nın elleri arasından elini çekti. 

              Nova, ufak bir kalp krizinin ardından olduğu yerde sıçradı ve dengesini kaybedip kalçaları üstünde yere düştü. "Hay senin!" Avuçlarıyla yerden destek alıp hızla doğruldu ve birkaç adım geriledi. Elleri ve dizleri üzerinde ona doğru ilerlemeye çalışan kadının bakışlarından korkmuştu. İki elini havaya kaldırdı ve "Hey, hey! Sakin ol! Arayabileceğim bir yakının var mı?" diye sordu.

                Beyaz gömleğinden süzülen kanlı yağmur damlaları yere damlarken, 9 sırtını arabaya yasladı ve karnındaki cam parçasını çıkarttı. Karşısındaki beyaz saçlı ve siyah boynuzlu kadının sırtından yavaşça uzanan pembe kelebek kanatlarına, kıstığı gözleriyle baktı. Hızlanan nefesleri yavaşlarken, gözleri tekrar kapandı. 

             "Harika." diye mırıldandı Nova. Temkinli adımları tekrar beti benzi atmış 9'a yöneldi. Dokunuşlarına tepki vermeyince bunun anlamsız bir çaba olduğunu anladı. Onu tekrar sürüklemeye çalışırken ara ara kendine gelen 9'un kolunu omuzlarına sarmayı başarmıştı. 

             Bu sırada 9 kendine geldi ve Nova'nın onu kaldırmasına izin verdi.  

             "Buradan gitmemiz gerek," dedi Nova, arabanın sol kapısına doğru ilerlerken. "Şimdi seni hastaneye bırakacağım. Orada istediğin kadar ölebilirsin," 

             Hastane lafını duyan 9, aniden durakladı ve Nova'nın yüzüne baktı. O an Nova, 9'un yüzünü sokak lambası sayesinde daha net görmüş, göz yapısından Asyalı olduğunu ve muhtemelen onun tek kelimesini dahi anlamadığını fark etmişti. Zorla da olsa 9'u sol koltuğa oturtmayı başaran Nova, bacaklarını içeri koyarken, "Do you speak English?" diye sordu. Başını kaldırıp 9'un yüzüne bakınca tekrar bayıldığını fark etti. "Güzel. Ben de fazla bilmiyordum zaten," dedi ve kapıyı kapattı. Avuçlarını arabanın tavanına yaslayıp soluklanmayı, heyecanını ve korkusunu bastırmayı denedi. O an avuçlarının altındaki eğriliği fark etti ve aracın tavanına baktı; koca bir çökük vardı. "Siktir!" diye bağırdı ve yumruklarını tavana geçirirken aynı anda tekrarladı: "Siktir! Siktir! Siktir!"  Fakat bundan hemen sonra pişman oldu ve hızlı adımlarla arabanın sağına yöneldi. 

             Şoför koltuğuna oturup kapıyı hızla kapattı ve titreyen elleriyle emniyet kemerini takmaya çalıştı. Başarılı olamayınca vaz geçip direksiyonu sıktı ve bıraktı. Panik atak geçirmenin hiç sırası değildi, ama hemen yan koltukta oturan ve muhtemelen biraz daha hastaneye geç kalırsa ölecek olan kadının varlığını bile bile paniklememek de kolay değildi. Aklına tekrar telefonu geldi ve ceplerini aradı, torpidoya bakındı. Sonunda başını yağmur damlalarının ufak nehirler halinde aşağıya süzüldüğü, 9'un kan izlerinin ufak lekeler bıraktığı cama doğru çevirdi. Kapıyı tekrar açıp etrafa bakınınca, kalçaları üstüne düştüğü sıra cebinden fırlamış, arka tekerin birkaç adım uzağındaki su dolu ufak çukura düşmüş telefonuyla göz göze geldi. Bugün resmen sınanıyordu. Dişlerini sıktı ve titrek, göğsünü sızlatan panik yüklü bir nefes soludu. 

8,9,3/Yakuza -I- (GxG)Where stories live. Discover now