Sadece Bir Efsane (IV)

176 38 107
                                    

9, beyninden yayılan müthiş ağrıyı hissedince gözlerini sıkıca yumdu. Başını sağa sola salladı ve ağrıdan kurtulmaya çalıştı. Hemen ardından, beynindeki ağrıya, vücudunda hissettiği ağrıların çığlıkları da eşlik etti. Elleri ve bacakları uzun süredir bağlı olması yüzünden hareketlenmeyi reddediyordu. Gözlerini aralayıp etrafına bakınmaya çalıştı, bir evin ortasında, bir sandalyeye bağlanmıştı. Ellerini ve bacaklarını kıpırdatıp ipin sıklığını kontrol etti. 

            "Uyanmışsın," yeşil gözler üzerine dikilen Elif, orada olduğunu belli etmenin iyi bir fikir mi yoksa kötü bir fikir mi olduğunu sorguladı. "Nova gelene kadar... You must wait quietly until the woman who brought you here returns (Seni buraya getiren kadın dönene kadar sessizce beklemelisin.)." 

              9, gözünü kırpmadan, Elif'e sessizce bakmaya devam etti. 

              "Was I clear enough (Yeterince anlaşılır mıydım)?" Elif, 9'un bir şekilde bağlı olduğu sandalyeden kurtulmasındansa, tepkisizliğinden ve yüzüne diktiği bakışlardan daha çok koktu. Bakışlarını kaçırdı fakat kendini güvenini toplayamadı. Soğukkanlılığın tarifi olabilecek en uygun bakışları hâlâ üzerinde hissedebiliyordu. Koltuktan kalktı ve Tuna'nın çıkmadan önce ona bıraktığı silahı almak için, giriş kapısının yanındaki ayakkabı dolabına yöneldi. Silahı parmakları arasına alınca, avucuna ve parmak içlerinde hissettiği soğuktan ürperdi. Hızla bir nefes aldı ve gözlerini yumup, "Ben ne yapıyorum böyle?" diye fısıldadı. 

            9, elindeki silahla salona geri dönen Elif'i dikkatle izledi. Koltuğa otururken ki kaygılı yüz halini ve silahı tutuşundaki tedirginliği gözden kaçırmak için kör olmak lazımdı. Daha önce kullanmak bir yana, bir silahı bile tutmadığı açıkça ortadaydı. Neyse ki emniyet pimi kapalıydı. Yine de 9, endişelenecek tek şeyin kazara sıkılan bir kurşuna denk gelmek olduğuna karar verdi. 

Elif bir elindeki silaha bir 9'a bakarken, sessiz ve uzun dakikalar geçti. En sonunda silahın kabzasını tutan elleri gevşemiş, namlusunu yere bakar bir halde bacaklarının arasında tutmuştu. Geçen dakikalarda ara sıra 9'a sorular sormayı da denemişti fakat aldığı cevap hissiz bakışların eşliğinde koca bir sessizlikti. Derken kapı zilini duyduğu gibi irkilmesi ve yerinden sıçraması bir oldu. Silah elinden düştü ve parke zeminde tok bir ses çıkartıp koltuğun altına sürüklendi. Elif, korkuyla bacaklarını kendine doğru çekti ve yerle olan temasını kesti. 

            9 önce silaha sonra Elif'e baktı. 

            "Şey b-ben.. Pardon." diyen Elif'in kendisine, "Pardon mu?"  diye sorması da gecikmedi.

            Elif kapıyı açmak için salondan çıkarken, 9'un bakışları koltuğun altında duran silahtaydı. Loş ışık yüzünden az da olsa seçilebilen metal gövdesini görebiliyordu. Kapının önünden yükselen adım ve soluk sesleriyle bakışları o yöne döndü. Platin beyaz saçlarının önünde iki tutam siyah saç olan kadını, anıları sayesinde hatırlamıştı. 8'in üflediği tozun da etkisi geçince, hatlarını rahatlıkla ayırt eder bakışlarla Nova'yı inceledi ve yüzünü hafızasına kazıdı. 

             "Sorun çıkarttı mı?" dedi Nova, salon kapısından 9'a bakarken, yanında bekleyen Elif'e.

               "Oldukça sakindi. Hatta o kadar sakindi ki, sanırım bu daha korkutucuydu." 

               "Güzel. Silah nerede?" 

                "Ee, zil çalınca irkildim de..." Elif, daha fazla açıklama yapmanın yersiz olduğunu düşündü. "Sanırım koltuğun altında." 

8,9,3/Yakuza -I- (GxG)Where stories live. Discover now