B Ö L Ü M S E K S E N D Ö R T (+18)

350 27 40
                                    

DYLAN COPPER

Üzerimdeki ıslak pantalonla evden öylece çıkarken ne düşünüyordum ki sanki. Niye o herifin sözlerine inanıp yapmıştım bunu. Araba garajının önünde öylece bekliyordum. Ama içimdeki ses oraya, Angel'ın yanına geri dönmemi söylüyordu. Kalbim bunu destekler nitelikte suçlulukla kıvranıyordu.

   Gözleri gözlerim önüne gelip duruyordu. Kızarmış gözleri bana öyle kırgın bakmıştı ki. O an tüm dünyadan silinmek istemiştim. Anna'nın ona söyledikleri sarmıştı onu. Üzerine ona en çok destek olmam gereken zamanda karşıma dahi çıkacak cesareti olmayan bir adamı dinleyip onu üzmüştüm.

   Ben akıllanmaz adi herifin tekiydim. Onun o an kalbini kırdığım için kendimi öldürmek dahi geçiyordu aklımdan. Elimdeki araba anahtarımı hızla sıkıp az önce sinirle indiğim merdivenleri pişmanlıkla geri çıktım. Angel beni değiştiriyordu. Önceden de böyleydim. Yani öyle olduğumu düşünüyordum. Babamı kaybettiğim, idam kararını aldığım günden beri ruhunu çepeçevre saran bu karamsarlığı Angel söküp almıştı. Şimdi kalbim tarifsiz duyguların işkencesi altında eziliyordu.

   Onun için bir şey yapamıyor gibi hissediyordum. Ama yanımda mutlu en azından huzurlu olduğunu fark ettiğim günden beri kendimi daha iyi hissediyordum. Hele yanımda güldüğü anlar... O anlar hiç tatmadığım duyguları taşıyordu yüreğime. Angel'ın gülümsemesi iş yaramaz hissetiğim anları tamamen değiştiriyordu.

    Kapıyı anahtarımla açmaya çalışırken elim sinirden titriyordu. Yıllardır açtığım kapı yabancılaştı sanki. Kapıya uyumlu olduğunu bildiğim kilit uyumsuz hale geldi sanki. Elimden düşen anahtarla bir küfür savurup çelik kapının yanındaki kiremit desenli duvara bir yumruk attım. Bu canımı yaktı. Ama kalbimin sancısını geçirmedi. Gözlerimi sıkıca yumdum.

   Her ne olursa olsun korurdum Angel'ı. Bay Brown bu konuda büyük destek olurdu. Ama ona güvenip güvenmemek konusunda dahi büyük tereddütteydim. Ama Angel'ı bir daha kırmak hele ki böylesine şerefsiz bir adam için aklımın ucundan geçmeyecekti.

   Bir ses duydum. Önünde durduğum güçsüzlükle anlımı duvarına yasladığım evimin kapısı açıldı. Evimin kapısını burayı evim gibi hissettiren kadın açtı. Söylecek bir sözümün olmadığını fark ettim o an. Angel karşımda öylece dururken yapmak istediğim tek şey ona sarılmaktı. Yaptığım şeyin pişmanlığı ile özür dilemekti. Ama buna cesaret edemedim. Dik duruşuna hayran olduğum kadının gözlerindeki enkazı gördüm. Bütün çatlakların üzerine bir de ben sarsmıştım onu.

   "Angel ben üzgünüm. Bir an..." Aramızdaki sessizliği bölmek için bir cesaretle bürünüp özür dilerken buldum kendimi. Kendimi ifade etmeye çalışmak aptlalıktı. Ama bunu yapmaktan alakoyamadım kendimi. Ta ki sözlerimi yarı da kesen alaylı gülüşüne kadar.

  " Sinirlendin ve gitmeye mi karar verdin Dylan?" Böyle söyleyince yaptığım şeyi onun ağzından dileyince aşağılık bir adam gibi hissettim.

   "Tam olarak öyle değil." İyi hissetmek istemem bencilikti. Şuan iyi olması gerekken oydu.

   "Sorun değil Dylan. Burası senin evin. İstediğin zaman girer istediğin zaman çıkarsın." O böyle deyince daha da kızdım kendime.

   "Sorun evden gitmem değil Angel. Sorun sana sırtımı dönmem. Bu konuda anlayışlı olmanı bekleyemem." Neden çıkışmıştım ki haksız olduğumu bile bile. Yüzündeki alaylı gülüş canımı yakarken öylece durmak elbette zordu.

   "Ben alışığım Dylan. İyi hissedince dönersin." Ona sarılmak istiyordum. Sürekli geride bırakılan oydu. Ve o terk edilmeye alışmıştı. Geri dönme ihtimalime tutunuyordu gittiğimi umursamadan. Çünkü ondan hep gitmişlerdi.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin