B Ö L Ü M Y İ R M İ D Ö R T (+18)

1.2K 40 1
                                    

   Karanlık bana göre korkutucu değildi. Bilinmezlik yönüyle bakarsak belki biraz ürkütücü olabilirdi. Ama insanı güvende hissettirmediği yalandı. Kimsenin sizi göremediği bir alan neden korkutucu olsun ki. Özgürdünüz. Ne yaparsanız ne hissederseniz size aitti. Sadece size.

   "Angel." diyerek fısıldadığını duydum birinin. Bunun rüya olmadığını karanlığımdan gelmediğini idrak etmem kısa sürdü. Gözlerimi açtığımda oda karanlıktı. Gözlerim sesin sahibine döndüğünde Fred bana korkuyla bakıyordu. Hızla sırtımı yaslayıp uyuyakaldığım yatakta oturur hale geldim.

   "Noldu?" derken bri bilinmezliğin içindeydim yine. Gözleri korkuyla kapıya kaydı. Bu saate onu uyandıran şey basit bir şey değildi büyük ihtimalle.

    "Emma." Fısıltı gibi döküldü onun adı dudaklarından. "Nolmuş ona?" Yataktan tamamen kalktığımda tam onun karşına dikildim. Uyku sersemi değilim dersem yalan olurdu. Gözlerim hala oda karanlık olsa da alışamamıştı sanki odanın aydınlığına.

   "Hastaneymiş. Steve onu odasında yerde bulmuş." Sözleri ile nefesimi tuttum. Aklımda onlarca düşünce birden çığlık atmaya başlakern biri baskın geldi. "Maria?" diye sorduğumda yüzü daha çok asıldı. "Başında. O haber verdi bana da. Hastane memurlar ve dedektif ile doluymuş. Bölge şefi dahi gelmiş." Onu dinlerken üzerimdeki buruşmuş siyah gömleği çıkarıp her zaman yedekte hazır bekleyen bluzlarımdan birini alıp giydim. Rahat olması için kot pantolon giyerken bir yandan Fred'de çantamı gösteriyordum.

  " Şu çantamı al dosyalar var ne olur ne olmaz. Şunda sarj aletim ve araba anahtarım var. Telefonum yatakta olmalı." Ben giyinirken o eşyaları topladı. İkimizde tamam olduğunda kendimi direksiyon başında bulmuştum. Korumalar saçma bir sorun çıkarmaya çalıştığında Leo işi devralmıştı. Onlarla uğraşarak zaman kaybedemezdim.

   Yol nasıl geçti hatırlamıyorum . Hatırladığım tek şey otoparka dahi girmeden aracımı hastane yakınlarına koyup koşa adımlarla girişe ilerlediğimizdi. İkinci katta yattığını öğrendiğimizde merdivenlere yöneldik. Kat gerçekten kalabalıktı. Belki diğer hastalarında tanıkları olduğu içindir bilmiyorum ama kolidorun en sonunda kalan odanın başı üniformalı insanlarla doluydu. Koltukta oturmuş kollarını dizlerine sarmış yeri izleyen kişi ise Maria'dı. Hızlı adımlarla ona ilerledim. Yaşadığı bilinmezlik duygusunu yakın süreçte çok yoğun yaşamıştım.

   "Maria." dediğimde korkuyla irkildi. Gözleri gözlerimi seçtiğinde oturduğu yerden doğrulup benim bile hızına yetişemediğim şekilde bana sarıldı.

  "Üzgünüm geç kaldık." dedim iki saattir burada olduklarını duyduğum için. Maria ağlamaya mecali kalmamış haliyle daha sıkı sarıldı. "Önemli değil." derken sesi boğazının aşınmışlığından dolayı çok kısık çıkmıştı. Bir süre sonra ayrıldığında etrafa bakındım. Tanıdık bir yüz aramaya çalıştım.

    "Nasıl olmuş?" diye sordum ama onun anlatmaya gücü olmadığını tekrar hatırladım. Fred'e yer açıp Maria ile sarılmasına izin verip onları yanlız bıraktım. Memurlar arasında kimseyi tanımamam bana istediğim bilgiyi vermeyecekleri anlamına geliyordu. Odayı gösteren camdan içeriye baktığımda içeride doktorlar olduğunu gördüm. Belki gerçekten tim hastalara böyle davranıyorlardır bilmiyorum ama sanki bir suçluyu kaybetmek istemiyor gibiydi gayretleri. Soruma cevap alamayacağımı fark edip Maria ve Fred'in yanına geri döndüm.

   "Yine bu kadar çok görevli var." dedim Maria'ya doğru. Gözleri yorgunlukla etrafı tekrar izledi sanki yeni fark ediyormuş gibi.

  "Steve onu yanlız bırakıp dışarı çıkmış. Geldiğinde çelik kapı açıkmış ve Emma baygınmış. Farklı bir şeyden şüpheleniyorlar. Dedektif Copper endişelenmemi ama Bay Brown gibi bir durum yaşamış olabilir, dedi." Ne diyeceğimi, ne tepki vereceğimi bilemedim. Sessizce gözlerine bakmaya devam ettim. Beni üzen şey babamın bana hatırlatılması değildi. Emma'nın da aynı şeyi yaşamış olma olasılığıydı. Üzgün olmaktan daha yoğun bir duygu yavaş yavaş belirdi damarlarımda.

    "Dedektif Copper nerede?" diye sordum Maria'ya dönüp. O da bu soruyu bilmiyor olacak ki katı kolaçan etti gözleriyle.

   "En son Steve ile birlikteydi." Onlardan bir kaç adım uzaklaşıp kolidorun diğer ucundaki koltuğa ilerledim. Yapmak istedim şey beni bu suçların bir tık daha içine çekiyordu . Ama bunu öğrenmem gerekiyordu. Şüphelerimden sonra Emma'ya doğrudan güvenmiyordum. Her ne kadar A'yı tanımasam da o da biraz güveniyordum. Tehlikeli olabilirdi ama aynı zamanda dürüsttü. Bana Emma'nın psikologunu da o söylemişti. Belki de o üzerindeki ilgiyi azaltmaya çalışıyordu Emma'dan şüphelenmemizi sağlayarak. Elimdeki telefon ekranına öylece bakarken düşünmeye çalışıyordum.

    Emma'ya ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Suçlu olup olmadığından ziyade nasıl bu hale geldiğini öğrensem bir çok şey netleşecekti sanki.

   Ya düşündüğün gibi suçlu olduğu için kendini bu hale getirmediyse ya bu baskılardan sıkıldığı için bu haldeyse Ans. Sende sıkıldığın için yapmıştın. Suçluluk duygusundan sıkıldığın için bileklerinde izler bırakmıştın.

   En sonunda karar vereceğim derin bir nefes aldım düşünebilmek için gözlerimi kapatarak. Aldığım derin nefes düşünmemi değil düşüncelerimin dağılmasını sağladı. Bulanık hastane kokusu arasında tanıdık bir koku duydum. Gözlerim yeri biliyormuş gibi aralanır aralanmaz yanımdaki sol koltuğa kaydı. Oraya oturmuştu. Gözleri gözlerim ile kesişti. Ama konuşmadı, konuşmadım. Ona soracağım şeyler bir anda kayboldu zihnimden. İlk kimin konuşacağına dair bir yarış başladı sanki aramızda. Gözleri gözlerime bakarken hafif kısıldı ve oyunu o kaybetti.

    "Steve eve birinin girmiş olabileceğini söyledi." dediğinde farklı şeyler beklemiş zihnimi umursamadan dinlemeye devam ettim. Çünkü verecek tepkim yoktu.

    "Kan testi yapıyorlar. Babanla aynı şeyler olmuş olabilir." dediğinde istemeden güldüm. Gözlerinden çektim gözlerimi. Hızla etrafı tarayıp tekrar ona döndüm. "Ya da bize öyle düşündürtmek istedi." Gözleri şüpheyle kısıldı. Şuan kötü bir avukat konumuna düşüyordum ama artık bu dosyada düşündüğüm bir değildi. İşler mesleki kariyerden daha ileriye gitmişti. Benim babam ölmüştü.

   "Kim?" diye sorarken o da etrafa bakıyordu. Hafifçe bana doğru yaklaştı. Keskin kokusu tekrar duraksamama sebep oldu.

   "Emma. Psikologu ile görüştüğümden beri ondan da şüphe ediyorum." Dediğimde beklediğim tepkiyi verdi. Gözlerini benden ayırıp başka bir noktaya baktı. Düşünmeye başladı. Bunu kısılan gözlerinden anlayabiliyordum artık.

   "Sence katil o mu?" dediğinde sessiz kaldım. Buna hala sesli cevap verebilecek durumda değildim. Emin değildim, şüphe bir çok şeyi alabora ediyordu.

   "Bilmiyorum." dediğimde avuçlarım arasında duran titredi. Telefona bakmadan önce ona baktım. Gözleri hala bir noktaya kilitli haldeydi. Telefonun karanlık ekranını yavaşça aydınlattım. O olduğunu hissediyordum ruhum o olduğunu görmeden  tedirgin hale bürünüyordu.

   Bilinmeyen Numara:
  "Emmadan bunu ben dahi beklemiyordum."
  A.

   Gözlerim verdiğim derin nefesle kapandı. Kafamı dağıtmalıydım. Düşünmek şüphelenmek kolaydı ama birinden daha aynı görüşü duymak çok gericiydi. Zihnim tekrar kontrolü ele almak için çırpınıyordu.

  O yönetilmekten, bir şeyleri direk elde edip öğrenememekten nefret ederdi.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin