B Ö L Ü M Ü Ç (+18)

8.3K 115 1
                                    


Telefonla yaptığım kısa görüşme sonrası hemşireyi babamla kalmaya ikna etmiş ve sabah ayırdığım karakola geri gelmiştim. Kapıda beni bekleyen Emma ve babası Steve vardı. Arabadan inmeden önce kendime kısaca baktıktım. Evden yüzüme bir şey sürmeden çıkmıştım ama gözlerim acısı ağlamaktan kızarmış dudaklarım morarmıştı. Çantamın ön gözünden kapatıcımı alıp göz altlarıma sürdüm. Dudaklarımı da kırmızı rujum ile renklendirdiğimde saçımı savurup arabamdan indim.

"Umarım geç kalmamışımdır." diyerek yanlarına yaklaştığımda Steve hafifçe gülümsedi. Emma ise ifadesiz yeri izliyordu.

"Hayır. Tam vaktinde geldin." diyen Steve bana doğru yaklaşıp belimi tutarak bana sarıldı.

"Hadi ama Steve her fırsatta sarılacak mısın bana?
Kızının avukatı olmasam bu hoşuma giderdi elbet ama şuan sizi savunan bir avukatım."
Söylemek istesemde dile getirmedim düşüncelerimi.

" Hatırlamaya başladın mı Emma?" dediğimde bakışları mahçubiyetle yeri izliyordu. "Hayır. Giderek daha da karışıyor kafam. Sanki o gün hiç yaşanmamış sadece ben hayal kurmuşum gibi." dediğinde hafifçe omzunu okşadım.

"Sorun değil Emma. Gidip bunları olduğu gibi anlatalım. Bende son gelişmeleri öğrenmeye çalışırım." Kafası ile beni onaylayıp yanımdan yürüyerek karakola ilerledi. Akşam olmasına rağmen karakol sabah olduğu gibi yine çok kalabalıktı.

"Merhaba, dedektif odasında mı acaba?" diye sordum sabah bakıştığım memura. Yüzünde bir gülümseme oluşurken "Odasında. Sizi bekliyor avukat hanım." dedi. Teşekkür edercesine gülümseyip odanın kapısını çaldım. Onay vermesini beklemeden odaya girdim. Kafası elleri arasında şakaklarını ovan dedektif beni görünce doğruldu. Uslanmaz biri olduğumu anlamış gibi gözlerini sabır diler gibi kapatıp açtı.

"Merhaba dedektif. Tekrar ifade vermeye geldik." dediğimde kafasını sallayıp bize masanın ucundaki koltukları gösterdi. Steve kapının dışında kalırken Emma ve ben koltuklara yöneldik.

Emma oldukça gergin gözüküyordu. Tırnakları ile diğer parmaklarını çiziyordu stresten. Düştüğü durum çoğu insanın kaldıramayacağı bir durumdu. Suçluları da savunduğum olmuştu. Ama o suçsuzdu. Sadece kendini tam anlamıyla açıklayamadığı için suçlu damgası yemişti. Steve bana ilk geldiğinde durumun bu kadar büyük olduğunu tahmin etmemiştim. Henüz on altı ya da on yedi yaşında bir kızın bu duruma düşmüş olduğunu tahmin etmemiştim. Bu benim çılgın olasılıklarımın bile çok dışındaydı. Emma'nın ilk hatası zaten kendinden yaşça büyük insanlarla henüz reşit bile değilken öyle bir ortamda olmasıydı. Partideki herkes neredeyse ondan altı yedi yaş büyüktü. O en küçükleriydi. En masumları ve savunmasızları.

"Merhaba Emma. Umarım bir şeyler hatırlamaya başlamışsındır. Ve bize karşı daha dürüst cevapların vardır." diyen Copper ortamdaki sessizliği bölmüştü. Bakışlarım onun gibi merakla müvekilime döndüğünde Emma hafifçe öksürüp kafasını salladı.

"Olabildiğimce açık olmaya çalışacağım." dedektif Copper'ın bakışları anlık olarak bana uğradığında ne tepki vereceğimi bilemedim.

Hadi ama Ans. Kendine gel. Bu sen değilsin.

"O gün o partiye nasıl dahil oldun Emma? Daha öncesinde hiçbiriyle bir iletişimin yokmuş." Emma oturduğu koltukta daha çok küçülebilirmiş gibi küçüldü. Ellerini yumruk yaptı ve avuç içlerine batırdı.

"Evet hiçbirini daha önceden tanımıyorum sadece kasabada bir kaç kez karşılaştığım insanlar. O gün Steve ile kavga ettik. Eve bir kadın getirdi. Bana da sürekli evde olduğumu yaşıtlarım gibi dışarı çıkmamı ve takılmamı söyledi. Hatta resmen evden gitmem için takılabileceğim bir kaç mekan bile önerdi. " cümlesini yarıda kesip derin bir nefes aldı. Babasından Steve diye bahsetmesi ilk kez dikkatimi çekmişti. Dedektifinde çekmiş olacak ki önündeki kağıda bir kaç not aldı.

"Gitmem için bu kadar ısrarcı olunca kasabanın merkezindeki AVM'ye gidip sinama da takılmayı düşünüyordum. Steve'in takılma fikri hiç ilgimi çekmemişti. Tam film seçtiğim sırada Teo ile karşılaştık. Yanında parti de de olan üç erkek vardı. Bana beni tanımadıkları halde selam verdiler. İlk başta rahatsız oldum. Ama içlerinden biri beni geçen sene kazandığım komposizyon ödülünden tanıdı. Sevindim. Ve yazımın çok güzel olduğunu hala aklında olduğunu söylediğinde teşşekür ettim. Ve bana akşam kendi aralarında bir parti verdiklerini benimde katılmamı ve onunla bu tarz muhabbetler edebileceğimiz söyledi. " Emma'nın gözleri doldu. Zorlukla yutkuduğunu gördüm. O çocuktan hoşlandığını ondan bahsetmeye başladığında fark ettim.

" Ona inandım. Adı şeydi... Jonathan... " Adını düşünüyormuş gibi yaptığına aslında bunu söyleyip söylememesi gerektiğini düşünüyordu.

"Sonra Emma, sonrasında noldu?" Copper acele ettirirken gözlerim hızla ona kaydı.

"İzin verin müvekkilim düşünsün dedektif. Olanların onu ne kadar yıprattığını görmüyor musunuz?" dediğimde ona Emma'uı göstermiştim ki Emma'nın gözyaşları yanaklarından süzüldü. Sehpa üzerinde duran kime ait olduğunu bilmediğim ama henüz açılmamış suyu alıp Emma'ya uzattım. Dedektifinde bakışlarını üzerimde hissediyordum.

" Parti için Teo'nun evine gittik. Açıkcası başkanın evi olduğu için içim daha rahattı. Partinin ilk başlarında bir şeyler yedik. Eski anılardan bahsediyolardı. Jonathan hep benimle ilgilendi. Hatta anılar anlatılırken bana yakınlaşma çalışırtı." dedi ve gözlerini yumdu.

"Ona karşı gelmedim. Arkadaşlarım sürekli bakire olmamla dalga geçerdi. Bundan kurtulmak istedim. Ve beni o kadar insan içinde öpmesine izin verdim. Alkışlamalarına ve ıslık çalmalarına izin verdim." Emma'nın yaşadıkları tanıdık geldi. Arkadaşlarımın sözlerinden kurtulmak için yaptıklarım...

"Hatırladığım son şey D-C oynarken kaybedenlere verdikleri pembe haptı." dediğimde gözlerim hızla dedektif ile buluştu. Kahveleri benimle bir şeyleri sorguluyordu.

"Aslında bir şey daha var..." dediğinde tekrar ona döndü bakışlarımız. "Birlikte oyun oynarken ben lavaboya gitmek için üst kata çıktım. Teo kullanabileceğimi söylediği lavaboya girmeden önce başım döndüğü için bir dolaba çarptım. Dolap kapağı açılırken Teo'nun arkamdan gelip hızla dolabın kapattığını kapattı. O dolapta bir kaç hap gördüğüme eminim. Teo'nun odasında kıyafet dolabının yanındaki kapağı mavi dolap. " dediğinde aslında öylece anlattığı bu şeyde bize nasıl bir bilgi verdiğinden haberi yoktu. Bakışlarım parladı. Dedektif hızla telefonundan bir numarayı arayıp kulağına götürdü.

"Memur Ken. Başkanın evi için arama talebi oluşturun. Oğlunun kullandığı hapları nerede sakladığını bulmuş olabiliriz." dedikten sonra karşı tarafı dinledi kısa bir süre. Ve onaylayıp kapıyı kapattı. Bakışları benimle kesiştiğinde Emma'ya döndü hızla.

"İfadeni imzaladıktan sonra çıkabilirsin Emma. Aklına herhangi bir şey gelirse yine Avukatın Angel ile iletebilirsin bana. Aklına gelen şey çok basit gelse bile söyle bize. Bu önemli bir detay olabilir. " dediğinde Emma hızla kağıda uzandı o sırada onu fark ettim. Kaleme uzandığında uzun kollu badisinin kolu sıvandı ve bilekleri açık kaldı. Ve ben oradaki kesiklere denk geldim. Gözleri hızla kolunu kapatırken bizi kontrol etti görüp görmediğimizi anlamak için. Bakışları benimkiler ile kesişti. Anladığımı fark edip kağıdı hızla imzalayıp kapıya yöneldi. Arkasından öylece bakakaldığımda oturduğu yeri izliyordum. Bir sebepten intihar etmeye kalmıştı. Henüz on yedi yaşında yaşında olan bir kız intihar etmeye kalkmıştı.

"Herhangi bir şey olursa haber verir misiniz?" derken bakışlarım ona dönmedi. Çünkü öfkeliydim. Nefesim düzensizdi.

"Memurlar ile haber gönderirim önemli bir durum olursa." dediğinde kafamı sallayıp koltuktan kalkıp koşar adım odadan çıktım. Kapıyı kibar olmayan bir şekilde kapattığımda kendi bileklerimdeki kestikleri gördüm. Üzerini okşadım. Anıları hatırlayıp gözlerimi kapattım.

Ölümle yan yana gelmem büyütmüştü beni. Ama o ölümle tanıştığı halde daha çok savruluyordu hayatın içinde...

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin