B Ö L Ü M İ K İ (+18)

11.2K 140 10
                                    

Karakoldan çıkarken bugün de hergün olduğu gibi kalabalık kasaba meydanına ilerledim. Çözmem gerekken iki yorucu dosya vardı ama öncesinde eve uğraması ve duş alıp uyumalıydım. Teo'nun esrarengiz ölümü tüm kasabayı sarsmıştı. Başkanın biricik oğlu öldürülmüştü. En azından memurlar böyle düşünüyordu. Ve baş şüpheli başkanın ta kendisiydi. Bu da saçma kasaba toplantılarını sessizliğe gömmüştü.

Emma'nın avukatlığını bu saçma dosyayı kaçırmak istemediğim içindi. Ve tabi Mari için... Henüz pek bir şey bilmiyor ve her ne olursa olsun, suçlu Emma bile olsa, onu olaylar içinden çıkarmak istiyordum. Bu bana maddi bir kazanç sağlamayacaktı dedektif ile bir işi sürdürmeme yardım edecekti.

Karakol önündeki otoparka park ettiğin aracıma bildiğimden hemen ortağımı aradım. Ona Dylan Cooper'in bir taş olduğunu haber vermeliydim. Eve geçeceğim, büroya gitmeyeceğim için bunu ancak telefonla haber verebilirdim.

"Neden görüşmenin üzerinden bir saat geçmesine rağmen yeni arıyorsun Angel? Yoksa tepkivermez dedektif Copper'ı ilk görüşte diz mi çöktürdün?" Yakın arkadaşım Maria'nın sesi tüm arabamı sararken ona güldüm.

"Diz çöktürttüğüm o değil şu yakışıklı memur Ken. Ama mevzu o değil Mari. Adam tepkivermez falan değil. Ama tam bir karizma yuvası. Çok etkileyici. Bana laf sokmaya çalışmasa onunla daha çok ilgilenebilirdim." dediğimde bir çığlık attı ve bir kahkaha ile bunu taçlandırdı.

"Lanet olsun Angel. Adama ne dedin de adam sana laf soktu. Ayrıca Emma işini ne yaptın? " dediğinde aniden ciddileşen tavrına güldüm.

"Emma işini çözerken biraz damarına bastım sanırım. Seni ofise ancak öğlenden sonra geleceğimi haber vermek için aradım. Git ve şu hisse mevzusu ile ilgilen yeni bir dosya hiç fena olmaz." Derken aracımı evin garajına park ediyordum. İnmek yerine yakın arkadaşım ile konuşmaya devam ettim.

" Hadi ama Angel. Zaten ilgilenmen gerekken iki dosya var. Biri zaten büyük bir şüpheli ile ilgili. Azıcık kendini düşün. "dediğinde görmediğini bilsem de göz devirdim.

" O davadaki taraflar çok yakışıklı ama Mari." dediğimde gülüp durumun bu olmadığını anlayıp kabul etti. Araçtan inip kapıdaki Leo'nun bana koşmasını izledim.

" Oğlum. Naber? " derken nasıl olsa duş alacağım için yüzümü yalamasına izin verdim. O da benden hemen sıkılıp kulübesine ilerlerken babamı bahçede tuvali başında buldum.

"Ans. Dün gece neredeydin sen?" diye soran kişi kızının 26 yaşında olduğunu hala anlamayan babamdı. Ona büyüdüğümü söylemek ve onun beni küçük olduğuma inat etmesi artık sıkıcı olmaya başlamıştı. O yüzden üzerine gitmedim.

"Büroda kaldım baba. İşler yoğun." dediğimde gülüp resmini gösterdi.

"Sipariş aldım. Nasıl?" derken ona gülümseyip yaptığım rolu üstlendim. Aklındaki seneryoya uymam gerekiyordu. İnatlaşmak onun için kötü olandı.

"Çok hoş olmuş babacım. Eminim müşterin çok sevecektir." Yanağına minik bir öpücük bırakıp eve ilerledim. Odama gidip direk banyoma daldım. Üzerimdeki kıyafetleri direk makineye tıkılştırırken sucak su altına girip bedenimi uyuşturdum.

Odama geçip sıcak yatağıma kurulduğumda ise aklımda dosyalar vardı. Duşta kafam dağılmıştı ama her yanım buruş buruş olunca çıkmak zorunda kalmıştım.

Sürekli düşünürdü zihnim. Ben istesem de istemesemde. O sabah kaçta uyanacağımı hesapları geceleri mesala... Havanın gün içinde ne kadar sıklıkla değiştiğini... Karşımdaki kişinin kaç kez göz kırptığını ya da hangi kelimeleri ne sıklıkla kullandığını... Büyükdüçe bunları yönetmeyi öğrendim. Avukat oldum analiz yeteneğimin işime yarayacağını düşünerek. Amacım adalet peşinde koşmaktan ziyade herkese savunulma hakkı vermekti. Savunulmadığı için hapiste yılları çürümüş, kendi nefesini kesmiş annem içindi belki de bu yaptığım...

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin