B Ö L Ü M Y İ R M İ İ K İ (+18)

1.3K 48 8
                                    

    "Kendine dikkat et Angel. Ve vaktin oldukça uğra yoksa bile vakit yarat." diyerek girdiğimiz odanın ışığını açtı. Odasındaki her şey beyazdı. Büyük ihtimalle ferah olması için böyle tasarlanan oda benim içimi bunaltmıştı.

  Üzerinde olması gerekenden daha çok özen gösterilen şeyler beni hep rahatsız ederdi. Beyaza büyük anlamlar yükleniyor bana göre. Onun verdiği masumluğu sarının veya mavinin açık  ya da tonları da yaratabilirdi. Siyah dahi daha masum olabilirdi, beyaza bu kadar yoğun anlamlar yüklenmeseydi . Kirlenmemiş her renk masumdu.

  Kirlenmemiş bir siyah beyazdan daha masumdu bana göre.

  Sen elleri kana bulanmış koyu siyahsın Ans. Karanlıktan daha yoğun senin günahların...

"Tamam An. Bir daha bu kadar açmayacağım arayı." Sözlerimi bekliyormuş gibi gülümsedi. Ellerimi elleri arasına aldı. Küçükken bunu yaptığında kendimi çok değerli hissederdim. Şimdi ise kendimi daha da suçlu hissediyordum.

   Çünkü Ans o eller aldı hayatını onun ellerinden...

   "Ve işinde yaşadığın zorlukları tamamen sırtlanma. Onların ağırlığı altında eziliyorsun. Bir durumdan korkuyorsan bunu dedektiflik bürosuna bildirmelisin." Tabi ki ona zaten sürekli peşimde dolaşması için iki memurun ayatlandığını babamın cenazesi için gelmediklerini söylemedim. Elimdeki onun odası için aldığımız çicekleri diğer çiçeklerin yanına, küçük masasına bıraktım ve önünde onunla aynı boya gelmek için eğildim.

  "Görüşürüz gitmem gerekiyor, seni seviyorum." diyerek elinin üzerine minik bir buse bıraktığım ablamın odasından çıktım.

   Ona sevi seviyorum dediğinde hiç cevap vermesini beklemiyorsun Ans. Seni sevdiğini söylemesini istemiyorsun. Çünkü hak etmediğini biliyorsun.

  Kapıda beni bekleyen yıllardır gördüğüm ama adını bilmediğim hemşireye gülümsedim. Anneme benziyordu. Burada en sevdiği nokta buydu Anna'nın. Hemşirenin sarı saçları sürekli belli olan gamzeleri Anna'nın kendini güvende hissetmesini sağlıyordu. Kendini en kötü hissettiği anda yanından ayrılmayan annemizin ona verdiği güven başkaydı. Ben ne yaparsam yapayım o güveni sağlayamayacaktım.

   "Ona iyi bakın lütfen." dediğimde o da aynı şekilde samimi bir gülümseme ile karşılık verdi. Giriş kattaki danışmaya kadar zorunda olmasa da bana eşlik etti. Anna'yı bıraktığıma dair evrağı imzalamak için danışma masasına ilerdim.

   "Tekrardan merhaba Bayan Brown. Buyrun şuraya bir imza alayım." Kalemi kavrayıp görmeye alışık olduğun dosyanın altına imzamı attım. Gözleri ile imzayı kontrol ettikten sonra gülümseyen sekreterin ağzından o sözler döküldü.

   "Babanız için çok üzüldük Bayan Brown. Ruhu huzur bulsun." dediğinde kibarlık edip teşekkür etmek yerine korku ile konuştum.

   Ne zaman sakin olmayı düşünerek hareket etmeyi öğreneceksin acaba Ans.

"Anna'nın bundan haberi olmayacak dikkat edin." Yanlışlıkla duymasını da istemiyorum. Hatta doktoruna da söyleyin lütfen baba konusu üzerinde çok durmasın. " dediğim her cümlede kaşları daha sa çatıldı. İlk başta söylediğimi anlamamış gibiydi ama sonrasında be söyleyeceğini bilemez halde bozguna uğradı.

  "Ama o bu konudaki ilerlemeden çok mutlu." Gülümsedim. O bunun saçma olduğunu düşündü, sinirlerimi dindirmek için yaptığımı bilmeden.

   "Başka konular üzerinde durun. Okul hayatı, annem, ne bileyim sevdiği şeyler üzerinde durum ama babam hakkında konuşmayın." dedim oldukça net çıkan sesimle. Bir kaç saniye sessiz kalıp gözlerime korkuyla baktı. Sonra gülümsemeye çalıştı ama bunu beceremedi.

   "Tabi artık dikkat ederiz Bayan Brown. İyi günler." Beni kovuyormuş sözlerini umursamadan gözlerine bakmayı sürdürdüm. Belki onu korkutmuş olabilirdim ama o ben ne söylersem yapmalıydı ve anlayışla karşılamalıydı. Ruh hali bozuk kardeşim için en iyisini benim bileceğimi bilmeliydi.

    Bunu onun iyiliği için yapmıyorsun Ans. Öğrenirse sana kızmasından korkuyorsun.

   Klinikten çıkarken Anna'yı görmeden önce hissettiğim yalnızlık duygusuyla tekrar bütünleştim. Kırıklarım tekrar çıktı yüzeye. Ama onun orada olması daha güvende olması demekti. Benim yanımda iyi olmayacaktı. Belki de babamın da kliniğe yatması konusunda ısrar etseydim. Evinde zaman geçirmek istemesine saygı duymasaydım.

   Evime giden yolu araç kullanırken düşünebildiğim için uzattım. Babam ve annemin tanıştığı kasabanın hastanesinin önünden geçtim nedeni bilmeden.

Kader farklı yazılsaydı onlar tanışmamış olsaydı neler olurdu. Sürekli düşündüğüm bir şeydi. Ya da onlar tanışmış olsaydı ama annem beni düşürmüş olsaydı. Hem beni düşürmüş olsaydı çektiği onca acıya doğum sırasında ölümle burun buruna gelmesine gerek kalmazdı. Ans belki hiç doğmadı.

  Kasabadan çıkmadım araçla kafa dağıtırken tehlike ile karşılaşmaya hazır değildim. Aracımı evimin sokağının başına park ederken artık sesini duyduğumda gerildiğim telefonumun sesini duydum. Fred'in aramasını beklemiyordum. Ona kızgın olsam da Anna'yı getirdiği için ona minnettardım. Onu tehlikeye attığını konusunda bir şey diyemezdim bilmiyordu sonuçta.

    "Efendim?" diyerek cevapladım ısrarla çalan telefonu.

   "Teo öldüğü için üzülmedim diyemem. Ama ondan hoşlanmıyordum. O çocuk aramıza girdi ve sen işten vakit bulduğun her an bizimle değil onunla vakit geçirdin." Bir anda söylediği cümleler onda alışık olduğum bir şeydi.

   Avukat olabilirdi ama o sevdiklerine karşı kendini asla kolay ifade edemezdi. Bunu aramız açık olduğunda hep yapardı. Ama bu kez biraz haksızdı.

   Onunla aramıza giren mesafe beş sene öncesinde başlamıştı. Yavaş yavaş bu mesafe açılmıştı. Daha öncesinde fark edilir hale gelmişti ama o bunu ancak kabullenmişti ve sebebini Teo'ya bağlamıştı.

   Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. Ve ben sırtımı koltuğa yaslayıp onu dinlemeye devam ettim.

    "Onun öldüğünü duyduğumda gelebilirdim Maria bana haber verdiğinde gittiğim dava bitmişti. Maria ile konuştuğumda Emma için endişeliydi seninse kafanı davalardan kaldırmadığını söyledi. Ki senin öyle anları çok nadir yaşadığını biliyorum. Ama gelmek istemedim işte. Seni yanlız bıraktım. Ama izin ver şimdi yanında olayım. Davied için kendini suçlu hissettiğini biliyorum. Ve tabi Bay Brown ile evde yanlız kalmanın ne kadar yorucu olacağını da." Ne zaman yumdum gözlerimi bilmiyorum. Aralayıp evin önüne baktığımda gerektiğinden fazla kalabalık gözüktü gözüme. Güvenliğim için ayarlanmış memurlar dışında büyük babam için gelen onlarca adam vardı. Browm malikanesinde şov yapmak için kapıda bekleyen onlarca takım elbiseli adam.

   "Şimdi çıkarsan evden beş dakikaya bizim evin kapısında buluşabiliriz." derken yıllar önce yaptığımız bir konuşmayı tekrar ediyor gibi hissettim.

   "Ne kadar şanslısın ki annem şu sevdiğin soteli tavuktan yapmış. Onu paketlemem için ek iki dakika istiyorum." Sesli gülüşüm onun için bir cevap olmuş olacak ki o da güldü. "Altı dakika sonra evin önünde." Telefon kapandığında onu çantama bırakıp yolu izlemeye koyuldum.

   Anna'yı görmek her şeyi öylece bırakma fikrimin iyi olmadığını göstermişti bana. Ne yapmak istediğimi bilmiyor gibiydim. Hayatımın hangi konumundaydım bilmiyordum. Bu daha önce yaşadığım bir durumdu ama bu kez diğerlerine göre daha mantıklı düşğnebilecek yaştaydım.

   Hayat yeni adım atan ve  ablasının hayatını farklı yöne iten Ans hiçbir şeyin farkında değildi ama yolunu buldu.

   Hukuk kazandığı için sevinen Ans kaybettikleri ile kaybolduğu yolda bir amaca tutundu. İyi olmak istedi.

    Şimdi ise ne istediğini bildiği halde ne yapacağını bilmiyordu. Belki istediği tek şey derin bir nefes almaktı. Rol yapmamak... Ama bunu elde etmek için dahi rol yapması gerekiyordu.

  

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin