B Ö L Ü M S E K S E N Ü Ç (+18)

En başından başla
                                    

   Bunu görmemek için kör olmak gerekiyordu. Bunu inkar etmek için düşünemiyor olmam gerekiyordu.

    Banyodan bir kaç şeyin düştüğünü duydum. İrkildim ama endişelenmem gereken şey ondan önce kendimdim.

   Nefes alıyordum ama bu beni rahatsız ediyordu. Bir şeylerin ipi elimden böyle hızlı kaçtığında kendimi bir uçurumdan yuvarlanır halde buluyordum. Ama o an orada dursun istiyordum.

    Kaybolmadan nerede olduğumu bulamazdım elbette. Ama kendimi kaybedersem toparlanamazdım. Bunu bir kez yapmış olmam bir daha yapabileceğimi göstermiyordu.

    "Neden bana her şeyi anlatmıyorsun Angel? Bana neden hala güvenmiyorsun?"

   Banyonun kapısının açıldığını dahi sertçe kapatıldığında yankılanan o sesle fark ettim. Dylan'ın daha önce böylesine yüksek tonunu duymadığım sesi yankılandı odada. Dudaklarından adım döküldü.

  "Angel. "

   Ama hırpalanmış ruhum zihnimde Anna'nın "Ans" deyişini hatırlattı.

    Bedenim camdan esen rüzgarla titrediğinde öfkeli ifadesini gördüm. Öylesine kendime odaklanmıştım ki alevler saçan onu görünce şaşırdım.

   "Neden bana benden sakladığın o büyük yalanı söylemiyorsun? Sürekli geçmişin açılınca kaçıyorsun ya da bir oyun oynamaya başlıyorsun?"

   Öfkeliydi. Ve bu beni ilk kez korkuttu. Söylecek tek bir sözüm dahi yokken yutkundum. Birilerine ihtiyaç duyduğumu kolay kabul etmezdim ama şuan en büyük kabullenişim bu yöndeydi.

   Dylan benden bir yanıt beklerken hiçbir şey söyleyemiyordum. Söyleceğim tek bir sözün tüm geçmişimi sarsması ihtimali çok korkutucuydu.

   Endra'ya ihtiyacım vardı. Tekrar ve tekrar... İki yıldır aklımın en ufak bir köşesine dahi uğramayan adını şimdi muhtaçlıkla sayıklıyordum.

   "Endra..." Ruhumun karanlığını sadece o biliyordu.

   Ruhumu ancak o kurtarıyordu bu çelişkiye sıkıştığım vakitlerde. Her şeyi biliyor olması ondan kaçmama sebep olsa da yine kendimi ona muhtaç buluyordum böyle zamanlarda.

   Neye ihtiyacım olduğunu buldun Ans. Şimdi şuana odaklan.

   Uzun bir sessizlikten sonra karanlığa hapsolmama sebep olan gözlerimi araladım. "Sana söyleyemem." dedim fısıltıyı dahi yanında gür bir haykırış bırakan sesimle. Bu onu güldürdü. Kendini kontorl etmek için verdiği mücadeleyi görüyordum.

   "Bu şekilde olmaz Angel. Sen benden böyle kaçarken benim tek taraflı sabrım bunu çözmeye yetmez. Bana bir şeyler vermelisin. Bana sana yardım etmem için bir yol göstermelisin."

   Bana, bana yardım edemediği için mi sinirlenmişti böyle? Gözlerindeki öfkenin harlanışı bundan mıydı?

   "Önemli değil." Bu kez sözleri bana değil kendineydi sanırım. Sırtını bana döndü ve yüzümü elleriyle avuçladı.  Sesi yüzünü kapattığından olsa boğuk çıktı.

  "Büroya gitmem gerekiyor. Sen dinlen. Simon ile bir kaç araştırma yaparım."

   Gitti. Bunu öyle hızlı yaptı ki hiç umursamadığım vedaların yanında bunun böyle oluşu daha çok acıttı kalbimi.

   Kalbim onun gidişiyle ilk kez kırıldı. Gidişlere alışıktım. Ama o gidince çok sarsıldım.

               
. . .

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin