" Konuş hadi, niye yapıyorsun böyle? Madem ailelerimiz düşman, madem birbirimizden nefret ediyorduk niye karşıma çıktın? Niye sana aşık olmama izin verdin? Niye yaptın bunu? Şimdi ne seni kaybetmek istiyorum ne de kardeşimin ölmesini istiyorum. Konuşsana Jungwon niye yaptın bunu?"
Jungwon duyduğu her cümlede iyice başını daha da çok öne doğru eğiyordu.
Bu sorunlara o bile cevap vermeye çekinirken Jay'e nasıl söyledi.

" Jungwon neden sana aşık olmama izin verdin? Neden o gün beni kurtarmak için şelaleye götürdün? Bıraksaydın da ölseydim, bıraksaydın da bu günleri görmek ve bugün seninle burun buruna gelmek zorunda kalmasaydım." Jungwon Jay'in sözünü bitirmesiyle bir elini Jay'in dudağının üstüne koydu ve diğer elini beline sardı
" Sen en diyorsun böyle!"
Jungwon Jay'i gözlerine bakıyordu, sinirden kıpkırmızı olan gözlerine bakıyordu.
" O gün seni iyi ki o şelaleye götürdüm."
Jay bir eliyle Jungwon'un kapattığı dudağının üstündeki eli çekti.
" O gün kurtardın ve bugün karşı karşıyayız. Belki birkaç gün sonra birbirimizden nefret edeceğiz. Belki de pişman olacağız"
" Evet pişman olacaksın ama az önce bahçede beni tam olarak dinlemediğin için pişman olacaksın."
Jay anlamadığını belli edercesine kaslarını dikleştirdi.
" Ben onları ikna etmedim ama onlara 'Eğer Kral'a karşı savaşacaksanız ben her daim onun yanında olacağım.' dedim."
Jay'in dikleşen kaşı yavaşça düzeliyordu. "Ne demek istiyorsun?"
" Ben her zaman senin tarafındayım sevgilim. Benim yerim senin yanın, bunu hiçbir zaman unutma."
Jay'in durgun yüzünde küçük bir tebessüm oluşmaya başladı.
" Ama ya kuzenlerin?" Jungwon iki eliyle Jay'in ellerini sıkıca tutmaya başladı. " Onlar yanlış bir seçim yaptı ve sonuçlarına katlanmak zorundalar. Onları uyardım, eğer sana karışmaya çalışırlarsa, bun asla göz yummayacağım. "

Jay'in yüzündeki tebessüm yerini kocaman bir gülümsemeye bıraktı ve sıkıca Jungwon'a sarılmaya başladı. Bugün yaşadığı stres ve korku tek bir sözle uçup gitmişti. Jungwon'u kaybetmekten o kadar çok korkuyordu ki ne yapacağını şaşırmıştı.
" Ayrıca o şelale de bana ne söylediğini hatırlıyor musun? Hatırlamıyorsun büyük ihtimalle, ben söyleyeyim."
Jay Jungwon'dan ayrılıp gözlerine bakmaya başladı.
" Ne söylemişim?"
" Benimle evlenmek istediğini söylemiştin. Aklım yerinde olmadığı için çok zırvaladın ama bu söylediğini hiç unutmadım çünkü çok hoşuma gitti. "
Jay Jungwon'un elinden tutu ve yatağa doğru götürdü. Jungwon yatağa baktı ve Jay'in az önce onunla uyumak istediğini hatırladı.
" Uyuyacak mısın?"
Jungwon Jay'e baktı ve küçük bir tebessümle başını onaylarcasına salladı.
Jay yatağın diğer tarafına geçti ve örtüyü kaldırdı. Jungwon olduğu tarafta çekinik hareketlerle yatağa uzandı ve sırt üstü uzandı. Jay olduğu yerde yatağa geçti ve örtüyü önce Jungwon'un üstüne sonra kendi üstüne örttü. İkiside sırt üstü uzanıp tavanı izlemeye başladılar. Jungwon kalbinin sesinin duyabiliyordu çünkü o kadar hızlı atıyordu ki Jay'in duyap duyamayacağı konusunda endişeye kapılmaya başladı. Daha fazla dayanamadı ve Jay'e sırtını dönecek şekilde sağa döndü. Jay Jungwon'un dönüşüyle başkılarını sağa çevirdi. Jungwon'un endişesini olduğu yerden hissedebiliyordu. Olduğu yerden Jungwon'a doğru biraz kaydı ve bir elini kaldırıp Jungwon'un sırtını okşamaya başladı. Jungwon Jay'in sırtına dokunduğunu anladığı an daha da heyecanlanmaya başladı.
" Özür dilerim. Sırtını acıttığım icin özür dilerim." Dedi ve Jungwon'un sırtını okşamaya devam etti.
" Özür dilmene gerek yok, zaten çok acımadı. "
Jungwon Jay'in onu önememesini çok seviyordu. Jay'in ilgisini ve alakasını görmek onu çok mutlu ediyordu.
" Ayrıca birgün gerçekten evleneceğiz. Bunu unutma olur mu? Seninle evlenmeden ölmeyeceğim küçük vampir."
Jungwon hafifçe sırıtmaya başladı. Şımartılmış hissediyordu ve durumdan çok hoşnut olmuştu. Jay Jungwon'un sırtını okşamayı bıraktı ve ön doğru biraz daha yaklaştı. Bir elini yastığın altından Jungwon'un başının altına koydu ve diğer eliyle belini kavradı.
" Bu gece bizim olsun."
Jay her şeyi unutup sadece Jungwon ile olmak, ona dokunmak, onu hissetmek istiyordu. Evet onu hissetmek istiyordu. Neden bilmiyordu ama bu vampir çocuk onun kalbini ele geçirmişti ve ona hiç sinirleniyordu, ou silip atamıyordu. " Seni çok seviyorum Jungwon. Bunu unutma hiçbir zaman. Sana artık hiç zarar vermeyeceğim, sana her dokunuşum mutluluk getirecek. Hiçbir zaman acı çekmeyeceksin." Dedi Jay ve Jungwon'a daha da sokulmaya başladı. Tıpkı sarmaşık gibi birbirilerine sokulmuşlardı. Jungwon sırtının Jay'in göğsüne düğmesiyle Jay'in kalp atışlarını duyabiliyordu, çok hızlı atıyordu.
İkisi de kalplerindeki huzurla gözlerini kapatıp kendilerini uykunun kollarına bıraktılar. " Ben de seni çok seviyorum Jay ama şunu unutma, birgün bana zarar vermek doğru bir karar ise senin için asla vazgeçme. Ülken için, senin için, ailen için doğru karar ne ise onu ver. Ben hiç bir zaman sana üzülmem, darılmam aksine mutlu olurum."
Jay kapattığı gözlerini açtı ve kaşlarını çattı. " Niye şimdi böyle bir şey söyledin? " Jungwon ters yöne doğru dönmeye başladı. Yüzü Jay'e doğru döndü ve bir eli ile Jay'in elini tuttu ve dudağına getirdi. Dudakları ile Jay'in elinin sırtına küçük bir buse kondurdu. Gözlerini Jay'in gözlerine dikti.
" Sadece söylemek istedim. Unutma bunu. "
Jungwon biraz daha Jay'e yaklaştı, birbirilerinin nefes alışverişlerini dahi hissedebiliyorlardı.
" Bu gece bizim olsun." Dedi Jungwon ve dudağını Jay'in dudağına yapıştırdı. Jay ona karşılık verince Jungwon'un elleri Jay'in gömleğine gitti ve yaşça gömleğin düğmelerini açmaya başladı. Dudaklarını birbirilerinden hiç ayrılmıyordu. Jungwon gömleğin son düğmesini de açınca Jay yavaşça Jungwon'un üstüne çıktı. Kalçalarını Jungwon'un kasıklarına iyice oturttu ve iki eliyle gömleğini üstünden çıkardı. Jungwon'un dudağının kenarını dişiyle ısırdı ve geriye doğru çekilip gömleğini tamamen çıkardı. Jungwon ısırığın verdiği acıyla elini ağzına götürdü.
" Ahh, sen! Sen neden ısırdın şimdi dudağımı?"
Jay elini Jungwon'un karnına götürdü ve üstündeki bez kıyafeti yavaşça göğüs uçlarına kadar çekti. Göğüs uçlarını gördüğü an elleriyle göğüs ucunu tutup parmağıyla oynamaya başladı. Jungwon Jay'in ne yaptığını anlayamıyordu ama çok hoşuna gidiyordu. Jay başını eğdi ve Jungwon'u göğüs uçlarını diliyle emmeye başladı. Jungwon kendini hiç bu kadar değişik hissetmemişti. Hoşuna gitmişti ama garip hissediyordu. Sanki yanlış bir şeyler yapıyormuş gibi hissediyordu ve kendini suçluyordu. Elleri ile Jay'in yanaklarını kavradı ve başını göğsünden kaldırıp gözlerinin içine baktı.
" Acıyor, yapma."
" Acıyor mu, emin misin? Hoşuna gider sanmıştım."
" Gidiyor ama..."
" Ama ne?"
" Sanki yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi hissediyorum."
" Nee! Yanlış mı?"
Jungwon sustu ve bir şey demedi. Jay onun rahatsız olduğunu anladı ve ellerini yanağındaki Jungwon'un ellerini tuttu ve daha da öne doğru eğildi. Şimdi resmen burun burunalardı. " Biz yanlış bir şey yapmıyoruz sevgilim. Sadece birbirimizi seviyoruz. "
" Ama diğer kişilere göre bu bile yanlış. Bizim için bunda bir sorun yok ama ya diğerleri."
" Ne yani beni diğer insanların düşünceleri için mi durdurdun?"
Jay her cümlesinde daha da çok yaklaşıyordu.
" Dur gerçekten dur."
" Bu durum da durmamı istiyorsun? Bu kötülüğü bana yapacak mısın?"
" Evet desem duracak mısın?"
Jay kafasını hafifçe sağa dola doğru salladı.
" O hâlde kibar davran."
Jay'in yüzünde garip bir şaşkınlık ifadesi oluştu.
" Delirdin mi sen, asıl ben senden korkmalıyım küçük vampir. "
Jungwon bir anda kahkaha atarak gülmeye başladı. Jay elini Jungwon'un ağzına götürdü hemen ve sesinin çıkmasını engelledi.
" Ne yapıyorsun, biri duyacak. Unutma şuan bizim burda tartıştığımızı sanıyorlar."
Jungwon saniyeler içinde Jay'i diğer tarafa yatırıp üstüne çıktı.
Jay şaşkın gözlerle Jungwon'a bakıp "Seni yalancı vampir, yok yanlış yapıyoruz, yok kibar davran. Hepsi palavaydı dimi?"
" Bu anı en çok benim istediğimi biliyorsun değil mi?"
Jungwon sözünü bitirir bitirmez iki elinide tişörtüne götürdü ve tişörtünü çıkardı.
" Böyle daha rahatım."
" Vücudun iyiymiş aslında? "
" Mumları söndüreyim mi?"
Jungwon eğildi ve Jay'in dudaklarını öpmeye başladı. Kafasını kaldırıp
" Yok böyle daha iyi, yüzünü görmek istiyorum." Dedi ve tekrar dudağını Jay'in dudağına getiriyordu ki Jay ani bir el hareketiyle onu durdurdu.
" Dur, öncelikle anlaşalım! Ellerinle bir yerleri tutma lütfen. Yatak kırılsın istemiyorum."
Jungwon elleriyle Jay'in ellerini sıkıca tutup yatak başında birleştirdi.
" Orasını bilemeyeceğim, ilk defa birinin yanında böyleyim."
Jay'in yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.
" Seni seviyorum."
" Ben de seni seviyorum." Dedi Jungwon ve usulca Jay'i öpmeye başladı.
İkisi de gecenin bu derin saatlerinde bütün ülkenin kınayacağı bir günah işliyordu. Onlar için bu günah değil ama ülkenin dini görüşü ve halkın yaşayış biçimine göre bu yanlıştı. Aynı cinsten iki insan birbirinden hoşlanıyorsa bu asla hoş karşılanmazdı çünkü bunun olması için ikisininde ya vampir yada büyücü olması gerekiyordu ve ülkede hem büyücülerden hem de vampirler den nefret ediliyordu.
Jungwon ne olursa olsun bu durumu saklamalıydı çünkü Beritten halkı Jay'in bir kılıç büyücüsü olduğunu biliyordu ve eğer onun da Jay'e aşık olduğunu öğrenirlerse bütün sırrı ortaya çıkacaktı.

Beritten'da güneş çoktan doğmuştu ve neredeyse öğle olmak üzereydi. Cedric koşar adımlarla Kralın odasına doğru koşuyordu. Bir haber vermesi gerekiyordu. Hemen koridoru koşarak geçti ve Kral'ın kapısının önüne geldi.
Kapıyı tıklatıp " Majesteleri uyanın, çok kötü bir haberim var." Dedi ama içeriden ses çıkmadı. Cedric birkaç defa daha tıklattıktan sonra kapıyı açmaya çalıştı ama kapı kilitliydi. Sağına, soluna baktı ve kimsenin olmadığına emin olmaya çalıştı. Ellerini kaldırıp küçük bir büyü yaptı ve kapının kilidini açtı. Hemen kapıyı açıp içeri girdi ama daha konuşmadan gördüğü manzara karşısında gözlerine inanamadı. Jungwon başını Jay'in göğsüne koymuş birbirilerine sarılarak uyuyorlardı, üstelik çıplaklardı.
Jungwon hafifçe gözünü açtı ve karşısında Cedric'i görünce hafif açık gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı. Jungwon hemen olduğu yerden kalktı ve Cedric'e baktı. Cedric Jungwon'un artık Jay'den vazgeçtiğini düşünmüştü ama bu gördükleri ile büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.
" Jungwon, sen..."
Jungwon yavaşça olduğu yerden kalktı ve yerde duran pantolonunu giydi ve tişörtünü armaya başladı. Tişörtünü de görünce hemen giydi ve Cedric'in yanına geldi.
" Cedric sen nasıl geldin buraya, kapı kilitliydi."
Cedric anlamaz bir bakış attı Jungwon'a.
" Sence o kilidi açmak çok mu zor?"
Jungwon içindeki büyük bir utanç duygusu ile başını önüne eğdi.
" Neyse bunu daha sonra konuşuruz şimdi daha önemli bir mevzu var. Seninkiler Prenses Tiana'yı kaçırdı. "
"Neee?"
" Duydun işte, Prenses'i kaçırdılar. "
Jay o sırada uykusundan yavaşça uyanıyordu. Göz kapakları Havaş yavaş açılıyordu ve daha ne olduğunu anlayamadan Cedric'in sözlerini duydu.
" Prenses tutturdu ablamın mezarına gideceğim diye ve yolda baskın yapıp onu kaçırmışlar. Köylülerden biri görmüş. Tüm muhafızları öldürmüşler ve Prenses'i alıp gitmişler."
" Ne demek Tiana'yı kaçırdılar."
Jay'in sesinin duyunca Cedric'de Jungwon'da ellerini önünde birleştirip başlarını eğdi.
" Majesteleri."
Jay hemen yataktan kalkıp üstünü giydi ve Cedric'in yanına geldi.
" Ne demek Tiana'yı kaçırdılar, siz neredeydiniz ha, neden izin verdiniz gitsin?"
" Efendim Prenses Kraliçe Helena'ya çok ısrar etti, ' Son günlerimde ablamın ve babamı mezarını görmek istiyorum.' dedi ve gitmek istediğini söyledi. Kraliçe de izin vermek zorunda kaldı."
Jay bir anlığına durdu olayı sindirmeye çalıştı. Jungwon ve Cedric Jay'in konuşmasını bekledi ama Jay uzun bir süre sustu.
" Majesteleri iyi misiniz?" Dedi Jungwon Jay'e. Jay yaşlarla dolu gözleriyle cevap verdi.
" Kardeşimi kaçıran her kimse canını alacağım."

Bölüm sonu aşkolarrrrrr ❤️
Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın ❤️

prophecy - jaywon (Tamamlandı)angtsWhere stories live. Discover now