#16

287 42 28
                                    

Jay karşısında duran çocuğu ilk defa görüyordu. Onun yüzünü daha ince hiç görmemişti ama o sevgili olduklarını, kendisinin bir kral olduğunu ve onun hizmetkârı olduğunu söylüyordu. Jay delirmek üzereydi çünkü sanki bir geçmişi yokmuş gibi hissediyordu. Hiçbir şey hatırlamıyordu ve bu durumdan oldukça rahatsız olmuştu.
" Bak senin adın Jay ve sen bir Kralsın."
Jay aynı şeyleri duymaktan bıkmıştı. Çölün sıcaklığı onu daha da sinirli yapıyordu.
" Yeter artık bana Kral diyip durma. Ben seni tanımıyorum ve beden burda olduğumu bile bilmiyorum. "
" Burdasın çünkü tacı taktığın an taç oyunları başladı. Sen bir büyücüsün ve bu yüzden taç oyunları oynamak zorundasın."
" Yeter artık karar ve büyücü müyüm yoksa Kral mıyım?"
" İkisisin aslında. "
Jay iki elini basına götürdü ve ağrıyan başını tutmaya başladı. Bu duydukları ona çok ağır geliyordu, geçmişi hatırlamıyordu ve aklını zorlandıkça başı daha çok ağrıyordu.
" Deliricem şimdi ben neden bir şey hatırlamıyorum."
" Bak her şeyi anlattım sana zaten ama şimdi bir daha anlatacağım, lütfen iyi dinle ve anlamaya hatta bir şeyler hatırlamaya çalış. Belki de buradan kurtulmanın tek yolu senin hafızanın yerine gelmesidir."
Jay olduğu yerden Jungwon'un yanına doğru yürüdü. Elini kaldırdı ve işaret parmağıyla Jungwon'un alınan iki defa vurdu. " Bak beni dinle vampir misin, hizmetçi misin, kılıç hocası mısın;
Artık her ne isen seni tanımıyorum ve hatırlamıyorum hatta hatırlamak istemiyorum. Kim olduğun umrumda değil. "
Jungwon gözlerini kısmaya başladı. Jay'i bu kadar agresif bir şekilde görmeyeli çok olmuştu.
" Beni dinle Jay, sen bir Kralsın ve halkın her an bir saldırıya uğrayabilir. Onların olup gitmesine nasıl göz yumarsın? Bir Kral böyle mi yapar?"
Jay iki elini kafasına doğru götürdü ve başına vurmaya başladı. Jungwon'un söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordu. Kim olduğunu bile bilmiyordu.
" Ben Kral falan değilim. Şimdi gidiyorum ve sen sakın beni takip etme."
" Delirdin mi sen bu uçsuz bucaksız çölde nereye gidiyorsun? "
" Senden hiç hoşlanmadım, senden uzağa gidiyorum."
Jay Jungwon'un yanında uzaklaşmaya başladı. Önünde uçsuz bucaksız kocaman bir çok vardı ama o yürüyordu. Jungwon Jay'in arkasından bağırıyordu.
" Burası gerçek bir dünya değil, çok tehlikeli her yer, nereye gidiyorsun?"
Jay Jungwon'u duyuyordu ama umursamıyordu. Hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordu. Kumlar cayır cayır yanıyordu, güneş her yeri kasıp kavuruyordu. Jay bu yolun bitmeyeceğini anladı ve arkasında olan Jungwon'a baktı. Jay arkasını döndü ama Jungwon'un onun biraz arkasında olduğunu gördü. Jay uzun bir süre yürümüştü ve Jungwon dan oldukça uzaklaşması gerekiyordu ama Jungwon ile arasındaki mesafe çok azdı. Gözlerine inanamayan Jay hızla koşmaya başladı. Sıcak onu ele geçirene kadar koşmaya devam etti ve bir süre sonra yerin sallanması ile durdu. Yer ayaklarının altında sallanıyordu ve kızgın kumlar ayaklarının üstüne geliyordu. Jay arkasını döndü ve Jungwon'a baktı, oda aynı şekildeydi.
" Heeeey, neydi bunun ismi? Vampir çocuk ne oluyor böyle?"
Jungwon Jay'in sesiyle ona bakmaya başladı. İkisi de sallanıyordu ve kumlar yükselip ayaklarına değdikçe canları yanıyordu.
" Jay ben sana dedim ya burası gerçek değil, burası bir sınav ve bu sınavı geçmek zorundasın."
Yer büyük bir gürültü ile sallanıyordu, sanki oyuncak bir bebeği eline alıp şallar gibi birileri yeri sallıyordu. Dengelerini daha fazla kontrol edemeyince sırayla yere düştüler.
" Jay iyi misin?"
Jungwon
Jay'e doğru dizlerinin üzerinde gitmeye çalışıyordu ama yer o kadar hızlı sallanıyordu ki olduğu yerden gidemiyordu.
" Jay ses versene , neden konuş muyorsun?"
" Vampir çoc-"
Jay daha sözünü bile bitiremeden üstünde durdukları yer bir anda yok oldu ve ikiside büyük bir boşluğa düştü. Boşluğa düşerken ikisi de bağırıyordu. Her yer kapkaranlık olmuştu ve ikiside boşlukta yere düşüyorlardı. Bu düşüşün sonunda ikiside sert bir zeminin üstüne düştü. Vücutlarında oluşan ağrıyla inlemeye başladılar.
" Ahhh, nalet olsun ben nereye düştüm böyle?"
Jungwon olduğu yerden kalktı.
" Jay bekle geliyorum."
Jungwon bu kapkaranlık yerde Jay'in sesinin olduğu yere doğru yürümeye başladı. Bacakları yere düşmenin etkisiyle ağrıyordu ama Jay'in yanına gitmek istiyordu.
" Burdayım, bu tarafa gel." diye bağırdı Jay. Jungwon bir anda sağ tarafına döndü. Az önce Jay'in sesi dümdüz ileriden gelirken şimdi sağ taraftan geliyordu. Jungwon kapkaranlık yerde hiçbir şey göremiyordum ve tedirgin olmaya başladı.
" Jay galiba şuan bir tuzak içindeyiz."
" Tuzak mı, ne tuzağı ne diyorsun? Hemen buraya gel, kolum çok fena ağrıyor."
Jungwon arkasını döndü çünkü bu seferde ses arkasından geliyordu.
" Sesin az önce sağ taraftan geliyordu ama şimdi arkamdan geliyor."
" Heeeyyy, bir dakika! Seninde sesin az önce sağdan geliyordu ama şimdi arkadan geldi."
Jungwon acıyan bacaklarını sıvazlamaya başladı.
" Ben nereye düştüm böyle, hiçbir şey hatırlamıyorum zaten." Jungwon Jay'in sesiyle beraber doğruldu.
" Belli ki bu sınavlar aklımızı çok zorlayacak. Seslerimiz hep farklı yerlerden geliyor ama birbirimizi bulmalıyız."
" Nasıl bulacağız sürekli farklı yerlerden geliyor sesin, zaten her yer karanlık, sesimiz bile yankılanıyor."
Jungwon Jay'in yankılanıyor sözünde takıldı. Belkide burdan kurtulmanın yolu yankı ile ilgilidir.
"Jay, beni iyi dinle belli ki yankı yüzünden sesimiz farklı yerlerden geliyor. "
" Neee, iyi de yankı işini asla halledemeyiz."
Jungwon olduğu yerden çok yüksek sesle bağırmaya başladı. Jay'in adını söylüyordu yada 'aaa' diye yüksek sesle ve bağırabildiği kadar bağırıyordu.
" Delirdin mi sen bağırma."
Jungwon bağırdıkça sesi daha da yankılanıyordu. Ses gittikçe daha da güçleniyordu ve Jay'in kulakları acımaya başlamıştı.
" Lütfen bağırma Jungwon, lütfen."
Jungwon Jay'in sözüyle bir anlığına sustu.
" Burası gerçek değil Jay, bağırınca kulakların ağırmayacak emin ol, bağırabildiğin kadar bağır çünkü burasi gerçek bir yer değil. Yankıyı kendi gücüyle yeneceğiz."
Jungwon tekrar bağırmaya başladı ve bu sefer Jay'de onunla beraber bağırmaya başladı. ikisi de bağırıyordu. Jungwon'un kulakları ağırmıyordu ama Jay'in kulakları çok fazla ağırıyordu çünkü bu evren Jay için yaratılmıştı ve tüm acıları o çekecekti.
İkisi de bağırıyordu. Jay'in kulakları sesin şiddetlenmesiyle daha da çok ağrımaya başladı. Yankı iyice çoğalmıştı ve kapkaranlık duvarlar çatlamaya ve içeri ışık girmeye başlamıştı. İkisi de ışığın geldiğini görünce umutlanıp daha da bağırmaya başladı. Duvarlar sese daha fazla dayanamadı ve daha da büyük çatlaklar oluşmaya başladı. İçeri büyük bir ışık girince hem Jay'in hem de Jungwon'un gözleri refleks olarak kapandı. Duvarlar artık tamamen yıkılınca büyük bir ışık etrafı sardı. İkisi de ışığa adaptasyon sağlayınca gözlerini açmaya başladı. Jungwon gözlerini açıp etrafa bakmaya başladı. Jay ise ellerini ses yüzünden kanayan kulaklarına götürdü. Kulaklarında çok kötü bir acı vardı. Jay elini kulağından çekti ve avcunun içine baktı. Kan doluydu.
" Jay gel bu taraftan gidelim. ".dedi Jungwon ve ağaçlık yere doğru yürüdü.
" Jayy!" Tekrar Jay'e seslendikten sonra arkasını dönüp Jay'e baktı. Jay yerde oturmuş kulaklarını tutuyordu. Jungwon hemen ona doğru koştu.
" Jay iyi misin sen?"
Jungwon Jay'e dokunana kadar Jay onun ne dediğini duymuyordu çünkü kulakları duyma yetisini kaybetmişti resmen.
" Jay?"
Jay kolundaki dokunuşu hissedince sağ tarafına döndü ve Jungwon'a baktı. Ellerini kulaklarından indirdi ve Jungwon Jay'in kan içinde kalan kulaklarını gördü.
" Ne oldu kulaklarına böyle?"
Jungwon hemen giydiği gömleğin sağ tarafından büyük bir parça kesti ve Jay'in kafasını ve kulaklarını sardı.
" Niye konuşmuyorsun, neden bir şey söylemiyorsun? Ne oldu kulağına böyle?"
Jay Jungwon'un ne dediğini duymuyordu ve öylece Jungwon'un yüzüne baktı.
" Delirdin mi sen ne oldu sana böyle?"
" Ben seni duymuyorum. Ben hiçbir şey duymuyor."
Jay'in gözleri yaşlarla dolmaya başladı.
" Ben hiçbir şey duymuyor. Neden o kadar bağırdın ki, neden has? Kulaklarım ağrıyor."
Jungwon Jay'e bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya başlamıştı. Buradaki her şeye Jay için tehlikeydi ama Jungwon için bir şey olmuyordu.
" Ss-en gerçekten beni duymuyor musun?"
Jay iki elini kulağına götürmüştü ve ağlıyordu. Jungwon ne yapacağını bilemedi ve birden Jay'in ellerini tuttu. Gözlerinin içine baktı. Bir eliyle ağzını gösterdi ve tane tane konuşmaya başladı.
" Bana güven."
Jay sadece Jungwon'un dudaklarına baktı ama bir şey anlamadı. Gözleri yaşlarla doluydu ve hiçbir şey duymuyordu.
" Ne diyorsun? Ben anlamıyorum. "
Jungwon Jay'in bir elini kendi kalbine koydu bir elini de Jay'in yanağına koydu. Tekrar tane tane ve yavaş bir şekilde konuşmaya başladı.
" Bana güven."
" Bana güven? Öyle mi dedin?"
Jungwon onaylarcasına başını salladı.
" Sana nasıl güvenirim artık. Senin yüzünden duymuyorum."
Jungwon'un yüzü düşmeye başladı.
Ağzıyla sürekli bana güven demeye başladı. Ormandan kurt sesleri gelmeye başladı. Jungwon tehlikenin geldiğini anlamıştı. Jay'in tutup kaldırdı. Ele ele tutuştular ve Jungwon tekrar Jay'in gözlerine baktı.
" Güven bana, lütfen." Dedi.
Jay korkmuş olacaktı ki Jungwon'un elini sıkıca tutmaya başladı ve başını salladı.
Jungwon yüzündeki hafif gülümsemeyle yürümeye başladı. Jay'in ellerini hiç bırakmadı çünkü o duymuyordu ve ona muhtaçtı, ne pahasına olursa olsun bunu bu korkunç sınavdan sağ salim çıkaracaktı.
İkisi de el ele orman boyunca yürümeye başladılar Jay hiçbir şey duymuyordu ve etrafta onlarca kurdun sesi Jungwon'un kulaklarında yankılanıyordu. Güneşte yavaş yavaş batmaya başlıyordu, sığınacak bir yer bulmaları gerekiyordu ama her yerden kurt sesi geliyordu ve her yer ağaçlıktı. İkisi tam yürürken Jay'in ayakları bir taşa çarptı ve yere düştü. Jungon hemen onu kaldırdı ve gözlerinin içine baktı. Tane tane ve yavaş bir şekilde konuşmaya başladı.
" Jay, hızlı olmalıyız." Birkaç kere bu cümleyi tekrar etti ve Jay'in gözlerinin içine baktı.
Jay anladığını belli edecek şekilde başını salladı. Jungwon tekrar konuşmaya başladı.
" Etraftan kurt sesleri geliyor. "
Jungwon onlarca kez bu cümlesini tekrar ettim bir şey anlayana kadar defalarca söyledi ve Jay sonunda anladı. Jungwon'un ellerini sıkıca tutmaya başladı. Hiçbir şey duymadığı için korkuyordu ve başına bir şey gelmesini istemiyordu. Hafızasını tamamen kaybetmişti ve kimseyi hatırlamıyordu, karşısında duran bu adama güvenmekten başka çaresi yoktu. Jungwon ve Jay tekrar yola koyuldu ve kalacak bir yer bulmaya başladılar. Her tarafı didik didik arıyorlardı, ileri gitmeye devam ettikçe kurt sesleri daha da çoğalıyordu. İkisi de yorgunluktan harap olmuştu ve güneş de Artık neredeyse batıyordu. Jungwon biraz daha dayanmak istedi ve ümidini yitirmedi ileri doğru biraz daha yürüdüler ve Jungwon'un gözüne bir mağara ilişti. Jungwon eli ileceği uyardı ve karşıdaki mağarayı gösterdi. Mağarayı gören Jay bir nda gülümsemeye başladı ve Jungwon'a baktı.
"Kurtlar şimdi bizi bulamaz dimi?"
Jungwon onaylarmışcasına başını salladı ve ikisi de hızla mağaraya doğru koştu ve içeri girdi. Jay vücudundaki yorgunlukla hemen mağaranın içindeki taşların yanına koşmaya başladı. Jungwon da tam onun peşinden gidecek iken mağaranın girişinde bir hareketlilik olduğunu gördü ve oraya baktı. Üst kısımdan taşlar bir anda yere düşmeye ve giriş hızla kapanmaya başladı. Jungwon yere düşen taşlardan kaçacak iken bir taşa takılıp düştü ve büyük bir taş onun ayağının üstüne düştü. Acılar içinde yerede kıvranmaya başlayan Jungwon bir yandan da Jay'e sesleniyordu ama Jay onu duymuyordu. Büyük bir gürültü ile beraber mağara tamamen kapandı ve her şey karanlık oldu. Sadece köşede ki aralıklardan biraz ışık içeri giriyordu. Jay etrafın karardığını anladığında durdu ve arkasına baktı. Mağaranın girişi taşlar ile kapanmıştı ve küçük deliklerden batmak üzere olan güneşin ışıkları giriyordu. Jungwon biraz ön tarafta ayağının üstünde kocaman bir taştan kurtulmaya çalışıyordu ve bir anlığına ikisi de göz göze geldi. Jay Jungwon'u böyle yerde görünce hemen ona doğru koştu.
" Jungwon, Jungwon iyi misin?"
Sadece bağırıyordu ve koşuyordu, gelecek cevabı duyamayacağını bile bile sorular soruyordu. Jungwon'u böyle acı çekerken görmek onunda canını yakıyordu. Hemen Jungwon'un yanına geldi ve ellerini Jungwon'un yüzüne koydu, yanaklarını avcunun içine aldı ve konuşmaya başladı.
" Sevgilim iyi misin?"
Jungwon hayretler içerisinde ona baktı. Hatırlıyordu...
" Sen yoksa hatırlıyor musun?"
Jay Jungwon'un yüzüne bakmaya devam etti.
" Sen gerçekten hatırlıyorsun, Tanrım sana şükürler olsun hatırlıyor."
Jay Jungwon'u duymaya başlamıştı ama eskisi kadar net duymuyordu sadece kulakları biraz iyileşmişti.
" Hayır sadece sana eskiden sevgilim dediğimi hatırlıyorum. Ayrıca biraz sesli konuş çünkü kulaklarım yavaş yavaş duymaya başlıyor ama hala o kadar iyi duymuyorum. "
Jungwon eliyle Jay'e ayağını gösterdi ve yüksek sesle konuşmaya başladı.
" O halde yardım et bana."
Jay ellerini bir anda Jungwon'un yüzünden çekti ve biraz geri gitti. Neden Jungwon'un yanağını tuttuğunu bilmiyordu. 'Onu bu kader çok mu seviyordum ben?' diye düşünmeye başladı.
Hemen Jungwon'un ayağının üstünde ki taşı hem elleri hem de kollarıyla geriye doğru itmeye başladı.
" Ahhhh, yavaş it canım yanqıyor."
" Taştan kurtulmak istiyorsan dayan biraz."
Jungwon Jay'in onu terslemesi ile susmaya başladı ve canının yandığını belli etmemeye çalıştı.
Jay taşı tamamen Jungwon'un ayağından çekip diğer tarafa attı. Jungwon yerden destek alıp ayağa kalktı. Jay de birkaç adım atıp onun yanına geldi. İkisi de birbirine bakmaya başladı.
" Burdan nasıl çıkacağız şimdi?" Dedi Jay Jungwon'a.
Jungwon etrafına baktı. Her yer kararmaya başlıyordu ve güneş ışığı da hızla azalıyordu.
" Hava kararıyor, sanırım bugün artık bir şey yapmayacağız. Her yer daha da karanlık olmadan şuraya geçip oturalım. "
Jay hemen karşıdaki düz taşların yanına doğru yürümeye başladı. Jungwon da yürümeye başladı ama ayakları daha attığı ilk adımda ağrımaya başlamıştı.
" Ahhh, kahretsin ayaklarım ağrıyor."
Jay Jungwon'un inlemesi ile arkasını dönüp ona baktı.
" Ne oldu iyi misin?"
" Ayaklarım çok ağrıyor."
Jungwon iki elleriyle dizlerini tutmuş iki büklüm duruyordu. Jay Jungwon'un yanına gitti.
" Gel yardım edeyim."
Jungwon Jay'in koluna girdi ve yürümesine yardım etti. İkisi de taşın üstüne oturdu. Küçük delillerden gelen güneş ışıkları iyice azalmaya hatta neredeyse yok olmaya başlamıştı. Jungwon Jay'in bu değişimine anlam veremiyordu. Sanki bir anlığına hafızası geri geliyordu ve ona çok iyi davranıyordu ama sonra yine değiyordu ve ona bir yabancı gibi davranıyordu.
" Jungwon?"
Jungwon Jay'e döndü ve " Efendim." Dedi.
" Biz seninle sevgiliyiz bunu biliyorum."
" Biliyor musun? Ama hafızanı kaybettin sen."
" Yani seni tam olarak nasıl sevdiğimi hatırlamıyorum, seni de hatırlamıyorum. "
Jungwon kafası karışmış bir şekilde Jay'in karanlıkta çok az görünen yüzüne baktı.

" Aklım seni hatırlamıyor ama kalbim seni hatırlatıyor Jungwon. Seni tanıyorum, sen kalbime çok iyi geliyordun yani eskiden, yani şimdi de iyi geliyordun bu duygu çok tanıdık. Kalbim seni tanıyor Jungwon."

" Biz birbirimizi çok seviyoruz Jay. Belki asla birbirimize kavuşamayacağız ama biz birbirimizi çok seviyoruz."

" Kalbim ne diyor biliyor musun Jungwon ?"
" Ne diyor?"
Jay Jungwon'a doğru yaklaştı ve iki eliyle yanaklarını avuçlarının arasına aldı.
" Nerden hatırlıyorum yada bu gerçekten yaşandı mı bilmiyorum ama sen ve ben sudayız ve ben seni öpüyorum. Neden böyle bir şey gözlerimin önüne geldi bilmiyorum ama böyle bir şey hatırlıyorum. Su çok soğuktu ama sen ve ben sudaydık. Neden sudaydık bilmiyorum ama o gün sana gerçekten aşık olduğum gündü. "
Jungwon duygulanmaya başlamıştı. Jay sonunda bir şeyler hatırlamaya başlamıştı.
" Sana çok aşığım biliyorum ama seni hatırlamıyorum Jungwon. Neden hatırlamıyorum ki? Aklım çalışmıyor ama kalbim de bir sürü şey hissediyorum. Bir sürü ölüm hissediyorum ve seni hissediyorum Jungwon."
Jay Jungwon'un ellerini yanaklarından çekti ve sıkıca tutmaya başladı.
" Kendini zorlama Jay, bu sınav bittiğinde zaten her şeyi hatırlayacaksın."
" Kalbimde ki acı , aşktan daha büyük biliyor musun? Hani sabah bana demiştin ya Bbbam ve kardeşim öldü diye. Onların ölümü kalbimi çok yaralamış Jungwon. Onların ölümü kalbimi o kadar çok yaralamış ki hafızamı kaybetmeme rağmen onların acısını hissedebiliyorum."
" Jay, senin yüzünden olmadı ikisin de ölümü. Bu kaderdi ve kaderin önüne geçemezsin."
Jay ellerini Jungwon'un ellerinden ayırdı ve tekrar yanaklarına getirdi. Jungwon'un gözlerinden akan yaşları elleriyle sildi ve avuçlarının Jungwon'un yanaklarına koydu.
" Onların yaralarını hissediyorum ama seni de hissediyorum. Galiba sen benim kaderimsin."
Jay iyice Jungwon'a yaklaştı.
" Seni ölebilir miyim?"
Jungwon Jay'i artık hiç görmüyordu. Her yer karanlıktı ve içeri tek bir güneş ışığı girmiyordu. Jungwon ellerini Jay'in yanaklarına götürdü ve konuşmaya başladı.
" Beni istediğin zaman olabilirsin sevgilim."
Jungwon dudağını Jay'in dudağına değdirdi ve bir öpücük kondurdu. Geriye doğru kafasını hareket edecek iken Jay ona yaklaşıp tekrar dudkalarını dudaklarına değdirdi. İki dudağıyka Jungwon'un alt dudağını emmeye başladı. Jungwon karşılık vermeye başlayınca birbirlerine daha da yaklaşmaya başladılar. Jay'in bir eli Jay'in boynunda diğer eli sırtında gezinmeye başladı. Jungwon iki elini de Jay'in yanaklarına yerleştirmiş kendini iyice Jay'e yaklaştırmıştı. Dudakları birbirine değdikçe Jay'in aklında yeni görüntüler oluşmaya başlıyordu. Jay Jungwon sayesinde hafızasını geri kazancağını anlamıştı. Jay Jungwon'u öperek onun üstüne doğru hareket etmeye başladı. Jungwon geriye doğru gitti ve en sonunda sırtı yere değdi. Jay Jungwon'un üstünede onu sertçe öpmeye devam ediyordu çünkü aklında unuttuğu her şey geri geliyordu. Bütün anıları bütün yaşadıklarını teker teker hatırlamaya başlıyordu.
Annesi, babası, kız kardeşleri, Cedric, Cara, Jorge...
Jungwon Jay'i bir anlığına geriye doğru itti ve dudkalarını dudaklarından ayırdı.
" Emin misin Jay, eğer beni bir yabancı olarak görüyorsan bunu yapmak zorunda değilsin."
Jay hafifçe sırıtmaya başladı. Karanlık olmasına rağmen Jungwon'un yüzündeki gerginliği hayal edebiliyordu.
" Seni hatırlıyorum sevgilim. Seni hiç unutmadım ki?"
" Sen gerçekten hatırlıyor musun? Tanrım şükürler olsun, hep böyle kalacaksın sanmıştım. "
"Öpücüğün bana hayat verdi."
Jungwon ve Jay gülümsemeye başladı ama ikisinin de üstünde durduğu taş bir anda yok oldu ve her taraf boşluğa dönüştü.
" Yeni mi yer değiştiriyoruz?"
Diye bağırmaya başladı Jungwon. İkisi de boşlukta sürükleniyordu hızla. Nereye gideceklerini bilmeden sürükleniyorlardı. İyice hızlanmaya başladılar ve bir anda yüzlerine vuran beyaz bir ışıkla beraber yere düştüler.
Oldukları yerde ağrıyan baldırlarını tutmaya başladılar.
"Ahh, yine mi sınav."
" Kral geldi, koşun hepiniz kuşun."
Jungwon ve Jay gelen sesle beraber etraflarına bakmaya başladılar. Beritten'dalardı. Sınav bitmişti ve sonunda geri dönmüşlerdi.
" Herkes buraya gelsin, Kral sınavı bitirdi ve geri döndü. O başardı, o gerçek bir Kral olduğunu kanıtladı."
" Kral Jay çok yaşa "
" Kral Jay çok yaşa "
" Kral Jay çok yaşa "
" Kral Jay çok yaşa "
Herkes bir ağızdan bağırıyordu ve Kralın başarısını kutluyordu.
Jungwon olduğu yerden kalkıp Jay'i kaldırdı.
" Başardınız Kral hazretleri, sonunda her şeyi hatırladınız ve sınav bitti."
Jay etrafına baktı. Herkes onun için seviniyordu ve onun sınavı geçmesini kutluyordu.
Jungwon Jay'in ellerini sıkıca tutmuş ve
" Kral Jay çok yaşa " diye bağırıyordu.
"Başardım galiba." Dedi Jay Jungwon'a bakıp.
" Galiba değil, gerçekten de başardınız. Siz gerçek bir Kralsınız."
.
.
.

Yeni bölüm aşkolarrrrrr ❤️
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Okunma sayım çok az bu yüzden içimden hiç yeni bölüm atasım yok 😭😭

prophecy - jaywon (Tamamlandı)angtsWhere stories live. Discover now