B Ö L Ü M Y E T M İ Ş Ü Ç (+18)

Mulai dari awal
                                    

    Duş alıp kendime gelmeliydim. Evet şuan beni kendime getirecek yegane şey buydu. Onu dolabının yanına bıraktığım çantamın içinden iç yedek iç çamaşırlarımı aldım. Dolabının ilk kısmındaki tişörtlerinden birini de alır almak banyoya girdim.

   Çok oyalanmadım duşta. Ayılmamı sağlayacak kadar soğuk su altında kaldıktan sonra kurulanıp giyindim. İç çamaşırı giymek istemesem de dışarı çıkmam gerektiği için giydim. Tişörtümü giydikten sonra sonra saçlarımı hızla kuruttum. Tişörtü sayesinde altıma bir şey giymeme gerek olmuyordu. Bu evdeyken ne kadar rahat olduğumu gösteren şeylerden biriydi.

   Bugün onunla karakola gidip eve getiremediği ifadelere bakacaktım. Ve tabi bir ara ofise uğrayıp Fred'e iyi olduğumu kanıtlayacaktım. Her an Dylan'ın evini basıp beni zorla tutup tutmadığını kontrol edecekti. Bu komik olabilirdi.

   İlk başta kabus gibi gördüğüm büyük babamın başkan adayı olma fikri şuan çok hoşuma gidiyordu. Benimle ilgilenmek için dahi vakti olmuyordu.

   Banyodan çıktıktan sonra onun burada, odasında, olmadığını gördüm. Kıyafetlerimi çantama sıkıştırıp bir kaç eşyamı da unutmamak için şimdiden çantama koydum.

   Mutfağa indiğimde onu elinde kahve bardağıyla bir kağıdı incelerken buldum. Bir tabak maçına bıraktığı çöreklerden bir tane alıp ağzıma atarken bir fincana kendim için kahve doldurmaya başladım.

   "Jonathan'ı ifadeye çağıracağım bugün." dedi bakışlarını kağıttan kaldırıp bana bakarken. Bir şey incelerken takındığı ciddiyet etkileyici oluyordu. Sizde onu izlemek istiyordunuz. Dakikalarca, saatlerce ve bazen günlerce...

   "Onunla görüşme planladığımız için bizimle de bir görüşme yapman gerek." dedim dürüstçe. Aramızdaki bu durum davaya yansısın istemiyordum. Aramızda bir durum olduğunu kabullendiğimi fark edince kendine kendime güldüm. Kesinlikle çok tutarsız biriydim.

   Kasaba küçük sayılmazdı. Ama bir haberin herkese ulaşması konusunda şaşırtıcı bir hızı vardı. Bunu duyulması beni korkutmuyor ya da germiyordu, ki buna çok şaşırıyordum. Sadece sonrasında olacaklar gerilmeme sebep oluyordu.

   Fred, anne babasının kasaba gazetesine haber yapmasının sebebinin babamı yeni kaybetmiş olduğunu söyledi. Ama bunu, bizi yan yana gördükleri ve muhabirlerinden biri fotoğrafla kanıtladıktan sonra devam ettirmeyeceklerini biliyordum. Kanıtları olmadığı için yapmadıkları haberi kaybıma bağlıyorlardı sadece.

    "Jonathan ifadesine göre hareket edeceğim. Eğer Maria ile konuştuğunu söylerse onu ifadeye hemen çağırmam gerekecek ama söylemezse ve ben sicilinde göze çarpan bir şey şey görürsem sizin ifadeye vermeniz gerekecek. Senin Teo'nun yakın arkadaşı olarak vereceğin bir ifade etkili olacaktır." Mantıklı bir plandı. Ama bu olay dışında olanları göz ardı ettiğimizde...

   Elimdeki çörekten bir ısırık daha aldığımda yanına yaklaştım ve neyi inceliğini anlamaya çalıştım.

   "Greg. Steve Gabowl'un şirketinde, Teo ve Jonathan'ı yakından tanıyan biri. O gece partiye çağrılmış. Hasta olduğu için gitmemiş. Ama partide eğlenmeleri için biraz uyuşturucu aldıklarını söylemiş." Onu dinlerken aynı zamanda ifadeyi okumaya çalışıyordum.

   Uyuşturucuyu ondan Jonathan istemiş. Ama Teo'nun istediğini onun almaya gelemeyeceğini söylemiş.

   " Eğer Jonathan'ın ifadesinde göze çarpan bir şey olursa kullanabilirsin. "dedim gözleri beni dikkatle izlerken. Gözlerimle elindeki kağıdı gösterdim. Ama o gülüp elimde küçük bir parçası kalmış çöreği ağzına aldı.

   "Bana işimi mi öğretmeye başladınız Bayan Brown?" Elimden aldığı çöreği yarattığı boşluğa bakarken söylediklerine gözlerimi devirdim. Masaya uzanıp bir çörek daha aldıktan sonra çaprazındaki boş sandalyeye oturdum.

   "Tavsiye diyelim."

   "Avukatlığa geri döndükten sonra seninle dosya hakkında konuşmamam gerekiyor." Söyledikleri beni güldürürken elim konuşmasından sonra yüzüne gitti. Bunu farkında olmadan yapmıştım. Gözleri şaşkınlıkla büyürken tepkisi çok hoşuma gitmişti. Dudağına bir öpcük verip gözlerinin içine baktım ve Ans'lik yaptım.

   "Neyse ki sevişirken sorduğum her şeye cevap verecek kadar döndürüyorum başını." Bu onu da güldürdü. Kafasını sağa sola sallarken elimi yüzünden çektim.

    Bana vereceği tepkiyi bekliyordum ama o son sözlerim üzerine bir şey söylemedi. Telefonunun ekranında bir isim belirdi ve masada hafif bir ritimle titremeye başladı. Kim olduğuyla ilgilenmediğim için masa üzerindeki sigara paketini alıp kendim için bir tane çıkardım.

    "Efendim Şef....Tamamdır.... Kendisi ile görüşürüm ben...." Telefonla konuşurken ciddileşen sesiyle yaktığım sigaradan derin bir nefes alıp onu izledim. Bir süre karşı tarafı dinleyip telefonu kapattı.

   "Başkan Langert'ın duruşması bugün yapılacakmış." dedi kapattığı telefonunu masa üzerine bırakırken. Bununla ilgilenmiyordum ama ben sormadan söylemesi farkında olmadan hoşuma gitti. Gülümsememek için sigaradan bir nefes aldım.

    "Annen ne zaman dönecek?" diye sordum bir anda. Sessizliği bölmek istediğim için. Telefonundan bri şeye bakarken bir anda bana döndü. Telefonunu kapattı ve kenara bıraktığı dosya üzerine koydu. Kahve bardağından büyük bir duyum alırken bir şeyin onu zorladığını fark ettim.

   "Babamı ziyarete gitti. Uzun bir süre dönmez." Babasının öldüğünü sandığım için şaşkınlıkla donakaldım. Elbette böyle bakmam hoş değildi ne diyeceğimi bilmiyordum. İlk kez düşünmeden kurduğum bir cümlenin üzüntüsünü bu kadar derin yaşadım. Ne kadar süre ona öyle baktığımı kestirememiştim. Ama sigaranın yanmış külü düştüğünde uzun bir süre olduğunu anladım. İçemeden biten sigaramı küllüğe bastırıp ona dönmeden derin bir nefes aldım.

    "Baban öldü sanıyordum." Dürüst davranmanın en iyisi olduğunu düşünüp ons a bri tepki beklediğimde buruk bir halde gülümsedi. Kesinlikle böyle gülmesi içimdetbir yerlerle bir ateş yaktı. Ve aynı zamanda yanan canım oldu.

   "Benim için öldü." dedi fısıltı gibi bir sesle. Beni de onu da aramızda oluşacak gergin durumdan kurtaran çalan telefonum oldu. Büyük babamın aradığına daha önce böyle sevindiğim bir an olmamıştı.

   Ona nasıl bir tepki vereceğimi bilmediğim için kaçıyor gibiydim. Ama her zaman farkında olmadan çok derin kırmaktansa dahil olmamayı, kaçmayı seçerdim. O zaman daha çok kırdığımı çok sonradan fark ettim.

  
 
  

Sessiz Ve Sensiz (+18)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang