yirmi

36K 2.3K 906
                                    

İlkbaharın yavaş yavaş geldiğini gösteren ağaçlara bakındım, her birini keyifle izliyordum. Bu keyfin sebebi bir tek onlar değildi tabii, şu an gidiyor olduğum yerin büyük bir katkısı vardı bunda.

Başımı arabanın camında geri içeriye soktuğumda biraz üşümüş hissediyordum ama eğlencesi buydu bunu yapmanın. Kafanı o camdan çıkarırdın ve yüzüne vuran o serin hava seni eşsiz hissettirirdi bir süreliğine.

"Gerçekten yakışıklı olmuş muyum yani?" Yanımda oturan arkadaşıma bunu yirminci soruşum falandı ve o her seferinde gözlerini devirerek öyle olduğum cevabını veriyordu. Bıkmıştı ama ne yapayım, merak ediyordum.

"Niye bu kadar takıyorsun oğlum?" Abim dikiz aynasından bana baktığında tedirgince gülümsedim ona. "Normalde en güzel benim diye geziniyorsun ya." Evet, gereksiz bir özgüvenle doluydum hep.

Yanımdaki arkadaşıma beni kurtarması gereken bir bakış attığımda hemen söze girerek, "Daha çok iş insanlarının olacağı bir yer olduğundan öyle abi." demişti. Bunu söylerken hafif kısık bir sesle söylemiş olmasına kıkırdadım, abimle konuşurken geriliyordu nedense.

"Hmm," Abim başını sallayarak önüne dönmüş ve bizim olmayan, muhtemelen şirkete ait olan arabayı hızla kullanmaya devam etmişti. "Gerilmenize gerek yok bunun için, çalışanların büyük kısmı genç zaten."

Anladım dercesine bir bakış attım ki o insanların hiçbiri umurumda değildi açıkçası. Görmeye gerileceğim tek bir kişi vardı ve o da Koray'dı. Gerisine dikkat edeceğimi bile düşünmüyordum.

Girdiğimiz birkaç karışık yoldan sonra oldukça güzel gözüken, banliyö tarzı evlerin olduğu bir sokağa girmiştik. Nihayet iki katlı, mat siyah renkteki bir evin önünde durduğumuzda ilgiyle bakınmıştım eve. Ona yakışacak bir evdi kesinlikle.

Arabadan inip üzerimdeki ceketimi düzelterek abimlerle birlikte bahçenin kapısına, oradan da giriş kapısına ilerledim. Açık olan kapının yanındaki aynadan kendime baktığımda gördüğüm görüntü fena gelmemişti. Siyah bol bir pantolon, beyaz baskılı bir tişört ve deri ceket giymiştim. Kendi tarzıma göre fena sayılmazdı işte.

Evin içine girdiğimizde uzun ve sade bir hol karşılamıştı bizi. Muhtemelen çoğu kişi bahçede olduğundan evin içinde birkaç kişi hariç kimse gözükmüyordu. Biraz ilerleyip salona ve onun bahçeye açılan kapılarının yanına geldiğimizde, gözüme zeminde gezinen ufak bir kedi çarpmıştı ve onun Hera olduğunu anlamam çok sürmemişti. 

Gülümseyerek eğilip onu kucağıma aldığımda yanımdaki Emir de ona ilgiyle bakmış ve onu sevmeye başlamıştık. Asla garipsemeden kendini sevdirmesi inanılmaz hoşuma gitmişti.

"Bakıyorum benden önce Hera karşılamış sizi." Kapıdan giren Koray abi hafif bir sırıtışla konuştuğunda, kucağımdaki kediyi sevmeye devam ederek başımı salladım. 

"Öyle oldu," Abimin de uzaktan gülerek Hera'ya baktığını gördüğümde, bunu yapmasına şaşırmıştım çünkü alerjisi olduğundan kedileri pek sevmediğini düşünüyordum. "Selam kardeşim." Bunu söyleyerek Koray abiyle tokalaşmışlardı.

"Selam, hoş geldiniz hepiniz." Samimiyetle hepimize bakındığında bakışları bir süre benim üzerimde oyalanmıştı ya da ben öyle anlamıştım bilmiyordum. Tek yaptığım kucağımdaki kediye sarılmaktı o an. 

"Hoş bulduk."

Kısa bir konuşma faslından sonra bize bahçeye çıkmayı teklif ettiğinde elimdeki kediyi yatağına bırakarak peşlerinden ilerlemiştim. Çıktığımız bahçe led ışıklarla süslenmiş, ortada geniş bir havuz ve onun yanındaki ayaklı masaları içeriyordu. Henüz akşam olmamasına rağmen birçok kişi vardı bahçede.

VESAİRE | BXBWhere stories live. Discover now