Sen sevdigini söylemesende olur.

148 3 0
                                    

Güne nasıl uyandığımı soracak olursanız.  Şaşkın bir şekilde yatakta yalnızdım ne olduğunu anlamak için kalkıp salona doğru yürüdüm kimse yok gibiydi. Dün gece olanlar hayal miydi gerçek miydi kafam karışmış ne olduğuna dair bir şeyler düşünmeye başlamıştım. Baran'ın beni hem üzüp hem de hep yanımda olması ve bana hem kötü hem iyi gelmesi bunun üzerine dün gece yaşadığım güzel his ve uyku Baran'ın hayal olamayacak kadar güzel olması... Etrafa göz attım. Baran etrafta gözükmedigine göre gece yaşadığım şeyler birer hayal miydi? Hayal olmamasını dilerdim ama Baran'ın beni dağın başında tek bırakıp gitmeyeceğini düşündüm ve bingo hayalmiş... Küfür ettim kendime hala ne bekliyorsun Yağmur? Çocuğun kırk tane oynaştığı insan var. Kendime kızarken onu düşündüğümden de çok sevdiğimi farkediyordum...

Dış kapının acilma sesi geldi. Yerimden kıpırdamadan kapıyı görmeye çalışıyordum.

-Enes? diye seslendim. Geri cevap alamayınca ikinci kez

-Kıvırcık ses versene nereye gittin, nereden geldin  aloo? diyerek yavaştan oraya doğru yürümeye başladım.
Yürürken de soyleniyordum, beni mi korkutmaya çalışıyorsun yer miyim ben bu numaraları. Beni artık kimse korkutamaz şaka da olsa diye diye giriş kolidoruna ulaşınca karşımda hayal kırıklığı ile kızgınlık ifadesinin kavuşmuş olduğu bir yüzle karşılaştım. Barandı. Ellerinde alışveriş poşetleri, bir de gizemli bir hediye kutusu vardı. İçimden ohh be yağmur dedim. Oh be gecemin güzelliği hayal değilmiş. O kadar çok sevindim ki koşarak Baran'a sarıldım ve sen gercekmişsin, hayal degilmiş diye mutluluğumu sarilarak yansıttım. Baran tepki vermiyor sadece beni izliyor ve dinliyordu. Garip buldum ve ne oldugunu sordum biraz sessizlik oldu ardından

-Enes mi dedin sen az önce? diye farklı bir ses tonuyla sessizliğini bozdu. O an anladım bana kırılmış gibiydi ve ben onun bu ifadesiyle ilk defa karşılaşıyordum. Kizmamis gibi ama kızmış gibi... Öfke yoktu ilk defa tepkisinde. Ona kendimi doğru ifade etmem gerekliydi.

-Ben... Ben dün gece gerçekten  senin yanımda olduğunu dusunmemistim. Hayal sandım özür dilerim tepkilerim saçma geldiğinin farkındayım ama---
dememe kalmadan birden ukala sırıtmasıyla sorusunu yöneltti

-Sen beni hayalde mi ediyorsun? Nasıl hayalimi kuruyorsun? Mesela yatakta--- demesine kalmadan ağzını kapattım. Susman gereken konular var Baran Beyciğim . Tabii ki seni öyle hayal etmiyorum ama sen niyetlerini benim üzerimden seslendiriyorsan orasına karisamam diyip elindeki poşetleri aldım ve neler aldıklarına göz gezdirdim. Hediye kutusuna bakamadan onu elimden aldı ve "onun sırası şu an değil beni hoşnut etmen gerek" diyerek boynumdan öpücük kondurarak hadi toparlan gidiyoruz dedi. Nereye diye sormayacağım çünkü onunla her yere gidebilirim.

Yaklaşık 20 dakika süren yolculuğumuzda yüksek sesle müzik dinleyip kısıtlı imkanlarla dans etmeye çalışan ben ve beni izleyen gizlice gülen, güldüğünü farkettirmemeye direnen Baran. Bu çocuk duygularını gizlemeye çalışması sinirlerimi bozuyordu ama anın tadını çıkartıp gidecegimiz yere ulaştık.  Daha önce hiç görmediğim bir mekandı. Her yer yemyeşil, kuşların o eşsiz sesleriyle bütünleşmiş ağaçların birbirine sarılmış görüntüsü ve miss gibi koku. O kokuyu içime çektim ve tanrıya teşekkür ettim. Ben bunları düşünüp dalarken Baran arabadan eşyaları çıkartmış, yeri ayarlamış ve oradan bana bakarken ki o muazzam görüntüsüyle karşılaştım.

-Bana erimen bittiyse gel kahvaltı hazırla da bizde marifetlerini görelim  Yağmur Hanım

+Sana mı eriyormuşum,  şu doğaya bak şu agaclara çiçeklere havaya kuşa bak. Üstüne alınma canım benim.

-Yalan söylemeye çalışırken salyangoza benziyorsun, kabuğunun içine sokma da kafanı.

+Salyangoz mu? Sevdim bunu...

Tatlı konusmalarimizi bir yere bırakıp kahvaltımızı yaptık. O kadar güzeldi ki o an belki de Baranla ilk defa sorunsuz bir şekilde vakit geçirmiştik. Onu izlemek, onun yanında olmak, onu sevmek... çok başka hissediyordum kendimi. Onu öpmekle koklamanin verdiği hazzı başka bir şeylerde aramak aptallıktı. Baranın yanına doğru oturmuş başımı omzuna koymuştum oda beni sarar pozisyona geçip saçlarımla oynuyor arada tutam tutam alıp kokluyordu. Şu an en mutlu insan olabilirim diye düşündüm. Sessizlik bize çok şey katıyor ve yanyanayken aslında birbirimizi dinliyorduk, konuşmadan sadece temasla anlatıyorduk. Aklımdan sayısızca sorular geçiyordu ama sormak bu ana saygısızlık olurdu. Elbet onların da sırası vardı. Onun bana anlatması gereken çok şey olsa da ben anın mutlulugunu yaşamaya devam ediyordum. Barana bir soru sormaya karar verdim.

+Beni seviyor musun?

Beni saran kollarını geri çekip beni görecegi şekilde yüzümü kendisine çevirdi.
Gözlerini bir an olsun gözlerimden çekmeyerek baktı sadece. Bakış çok güzel olsa da duymak istiyordum beni sevdiğini. Tekrarladım "beni seviyor musun? "

-Evet.
+Evet ne?
-Evet eveti.

Sinirlenip kendimi geri çektim. Evet kelimesini hazmedemedim. O kadar güzel anın sonunda sorduğum sorunun cevabı tek kelimelik olamazdı ben bunu duymak istemiyordum. Seviyorum demek zor muydu? Seviyorum.. seviyorum.. bak nasil da kolay seviyorum diyebilmek.

"sinirlenince alt dudağının kenarını hafif ısırman, derin bir nefes alıp  geç vermen, hafif çatılmış kaşla birlikte gözlerini kaçırman. Heyecanlaninca burnunun ve yanaklarının kızarması, mutlu olunca saçlarınla oynayışını, üzüldüğünde parmaklarınla olan derdini. Fazlasıyla..."

Beynimin içinde kurduğu cümleleri tekrar tekrar başa sarıp dinliyordum. Sen sevdiğini soylemesen de olur diye bir laf vardır ya heh işte tam oradayım. Şu an dans etmek istiyorum. Hey ağaçlar duydunuz mu Baran beni seviyormuş. Kuşlar hadi şarkı söyleyelim. Hadi hadi oturmaya mı geldik haydi halaya... Bir de bayıl istersen Yağmur. Hahaha neyse bunu burda kesmeliyim.  Parmak uçlarımı Baran'ın alnından başlayıp boynuna kadar gezdirerek "Bende seni seviyorum" diyerek yanağıma bir öpücük kondurdum. Sorum bitmis değildi tabii ki.

+Peki beni ne zamandır seviyorsun?

Yine bir sessizlik aldı başını yürüyor. Yok yok bu böyle olmaz benim biraz bunu konuşturma yollarını bulmam gerek diye düşünerekten biraz daha yaklaştım yüzüne artık yüzüm temas ediyordu. Karşılıklı nefes alışverişlerimiz sürüyor hala susuyordu. Fırsat bu fırsat konusturursun Yagocum sen bu çocuğu... Parmaklarım  serbest hareketlerle boynunda resim çizerken dudağının tam karşısında dudaklarımı dolgunlastirdim,  ama beni ne zamandan beri seviyorsun? sorusunu tekrar sordum. Dudaklarını dudaklarımın hizasından çekti ve önce burnuma öpücük kondurdu sonra da parmak uçlarımı teker teker öptü.

Ardından " mavi bilye" dedi. Mavi bilye de ne?  Anlamadığımı söylerken ciddi bir bakışla mavi bilyeyi hatırladığın an cevabı bulacaksın dedi. Şaşırmıştım bulmaca falan çözüyoruz da benim mi haberim yok?  Al işte bu çocuk benim kafamı niye karıştırıyor ahiret sorusu mu sordum ben niye zamanı söylemek varken mavi bilye. Eve gidince oturup internetten falan araştırayım mavi bilyenin benim bilmediğim bir anlamı mı varmış bulamazsam da kankalarım ne güne duruyor benimle birlikte onlar da düşünsün diye iç sesimle anlaşıp Barana tekrar odaklandım.

O mavi bilye benden korksun bulacağım o gizemini Baran bey. Sen sakla bakalım benden diyerek saçlarımı savurdum. Ay bir dakika ben az önce saçlarımı mı savurdum. Tanrım lütfen on saniye geri alabilir miyiz zamanı lütfen.
Benim bu minnoş sevgilim mi degil mi bilemedigim bu bey tuttu elimden  ve bugün için son bir yer daha kaldı kalk kalk kalk toparlan dedi. Haydi bakalım sonumuz hayrola. Deli gibi merak edip sorsam da yok adam da tık yok. Az sabret diyip duruyor. Gittiğimiz yol dikkatimi çekti ama ağzımı açmadım. Daha da ilerleyince kalbimin acıması ve o an ki çaresizce akan göz yaşlarım. Neden!

BenimsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin