B Ö L Ü M O T U Z B E Ş (+18)

En başından başla
                                    

   Emma'nın kanındaki zehir tesbit edildiyse belki babamın ki de tespit edilmiştir, diyerek kendimi doktorun odasının önünde bulmuştum. Bazı şeyleri bu kadar zorlamazdım ama bu konunun çözüme ulaşmasını istiyordum.

   Yapmak gereken onlarca şey vardı. Aklımda dönüp duran şeyse göl kenarındaki kulübenin haliydi. Eğer A yapmış olsaydı mesaj atardı. Dün sabah ki George'nin sorgusunda sonra hiç yazmamıştı. Yazmamı bekliyor da olamazdım.

   Senden her şey beklenir Ans. Sana gizli bir kimlikte mesaj atan sapığa da yazman beklenir.

   "Merhaba." diyerek araladım odanın kapısını. Karşılaştığım manzara ile kapıdan içeri giremedim. Geniş gülümsemesi beni gafil avladı. Özel bir anı bölmüşüm gibi hissettim.

   Bu seni ne zamandır rahatsız ediyor Ans. Sen insanların ne düşündüğünü umursamaz, rahatsız olmalarından zevk alırsın.

    "Bir şeyi mi böldüm?" diye sorarken masanın etrafındaki mumları inceliyordum. Odaya girip kapıyı kapattım. Kapıdan içeri girerken kapının sol yanındaki aynada kendimi gördüm. Perişan görünüyordum. Aslında normal biri için normal olabilirdi ama benim için normal değildi. Dağılmış at kuyruğum beni harap olmuş bir görüntüye itiyordu.

    "Hayır. Arada yakıyorum. Bunlara inanan bir hastamın hediyesi." Masaya yaklaşırken mumları istemeden daha dikkatli inceledim. Odayı keskin bir vanilya kokusu sarmıştı çoktan.

    "Değişikmiş." diyebildim sadece. Durumu bana göre özetleyen kelime buydu.

   "Aslında değil. Bu bazı insanlara göre günlük bir rutin. Bizim kalıplarımızın dışında." Söyledikleri gülmeme sebep oldu. Kısa kısa tutamlarını uzunmuş gibi geriye atarken arkasına yaslandı.

   "Bana göre değişik olduğunu söylemeye çalıştım. Diğer insanların düşüncelerine bir müdahale yoktu sözlerimde." Neyi savunuyordum bilmiyordum. Ama içgüdüsel olarak savunma dürtümle bende arkama yaslandım.

   "Direk 'değişikmiş ' dediğinizde öyle bir anlam çıktı." Hala konu üzerinde durması beni gülümsetti. Bu genelde beni rahatsız ederdi.

   "Her neyse. Bana göre alışılmışın dışında. Sizin buna değer verip denemeniz ise çok ince." Meydan okur gibi arkama yaslanmayı bırakıp bacağımı diğerinin üzerine atıp öne doğru eğildim.

    "Genelde ince biriyimdir." dediğinde ise kendimi kahkaha atar halde buldum. "Çok mütevazisiniz." dediğimde o da buna gülüp yaslandığı yerden öne doğru geldi. Kollarını masaya koyup gülümsedi.

   "Sizi güldürmek güzel." Gülüşüm yüzümde konuk kalırken gözlerinden çekmedim gözlerimi. Bu romantik bir an değildi, sadece ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. O da garip bir ana sürüklendiğimizi anlayıp durumu toparlamaya çalıştı.

    "Sabah ki sizi görmemiş olmam kabalığını düzeltmiş oldum, bence."

   "Herkesin başın gelebilir bir durumdu. Sorun değil." Neden bu kadar kibardım ki ona karşı?

   Çünkü ona ihtiyacın olan bir konu var, Ans.

   "Peki o halde. Size nasıl yardımcı olabilirim?"İstediğim konuya girince yüzümdeki gülümsemeyi durumun ciddiyeti sildi.

   "Emma Gabowl'un kanındaki zehir tespit edilmiş." diyerek cümleye başladığımda o da aynı ciddiyetle ellerini önce birbirine kenetledi. Gözleri kararlılıkla beni izlemeye başladı.

   "Davied Brown için de aynı madenin kullanılıp kullanılmadığını bulabilir misiniz? Ya da herhangi bir analiz yapabilir misiniz?" Sorum çok netti. Benden beklenmeyecek kibarlıkta söylenmesi dışında her şey çok normaldi.

    "Bu konuda neden bu kadar çok durduğunuzu sorsam bayan Brown. Haddimi aşmış olur muyum?" O gerçekten ciddiyken farklı biri oluyordu. Az önceki adam sanki o değilmiş gibiydi. Bakışlarındaki sorgular ifade dahi gözlerinin rengini değiştirmişti.

   "O sizin meslektaşınızdı. Ve öylesine mesleğine bağlı biri intihar etmiş olarak anılıyor. Kızı olarak bu beni rahatsız ediyor."

   İntihar haberlerinde adımın geçmesi de, demek istemedim. O detaya girmedim. Kaşları çatıldığında benimkilerde onunkileri taklit etti.

   " Yani sizin de haberlerde yer almanızın bir etkisi yok. " dediğinde o kadar şey düşündüm ki. Düşüncelerimi sesli dile getirmediğime emindim.

   "Ben bir avukatım, doktor. Sizce de rahatsız olmam normal değil mi?" Dedim dürüst davranarak kaybedecek hiçbir şeyim olmadığını bildiğim için. Aslında artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı.

   Anna dışında Ans. Sorun şu ki o senin her şeyin.

    Cevap vermesini bekledim ama o sorgular şekilde bana bakmaya devam etti. Sessizliğinin beni rahatsız etmesi gerekiyordu. Ama etmedi. Sessizliğini sessiz kalarak bekledim. Sonra elleri altında duran dosyadan bir kağıt çıkardı.

    "Sistemde ölüm nedenini kasten zehirlenme olarak değiştirdim. Bunu olayda görevli dedektife verirseniz o da gerekeni yapacaktır." dediğinde elinden dosyayı kontorl edemediğim sevinçle aldım. Raporun üzerindeki 'tıbbi otopsi sonuncu' yazısı gülümsememe sebep oldu.

   'Hiçbir şey beceremediği ima ettiğin kızım ruhun rahat uyusun diye bunu başardı.' Küçük Ans'in fısıldadığı tek şeydi o an bu. "Teşekkür ederim Simon." dediğimde heyecanla kağıdı incelemeye devm ettim.
   
    "Görevim." dediğinde onu duyamaz oldum. Gözlerim gördüğü şeyi bir kaç kez daha kontrol etti. Bir kaç kezden rahat fazla hatta...

   Raporu hazırlayan kişi olarak yazma isim nefesimi tutturdu. Zihnim tutuğu çığlıklarını attı sanki. Başım hafif hafif zonkladı sanki.

   Raporu Hazırlayan Doktor: Simon A. Deep.

   O an anladım. Dünya iki yıldır kendi kontorlünü sağladığımı sandığım yer değildi. Bilinmezlik her şeyin içindeydi. Ve ben Teo öldüğü gün tüm kontrolüm tekrar kaybetmiştim.

   Her şey bir bilinmezlikti. Az önce teşekkür ettiğim kişi gerçekten A. olabilir miydi?

 

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin