B Ö L Ü M Y İ R M İ (+18)

En başından başla
                                    

   "An. Ya benimle çıktığına pişman olursa?" dediğimde elini yanağımı, gamzemin üzerini okşadı. Onun gamzemi okşamasını seviyordum. Yüzümü avucuna yasladığımda gözlerimi kapattım.

  "Sakın öyle düşünme Angel. Sen çok güzelsin, çok özelsin." Gözlerimin dolmasına engel olamadım. O beni gözünde çok büyütüyordu. Lucas nasıl oldu da bana bir şeyler yapmayı teklif etti bilmiyorum ama pişman olacağını biliyordum. Lisenin en ucube kızı ve en zeki çocuğu. Bu tablo daha önce çizilmemiş bir tabloydu.

   "An. O kadar saçma geliyor ki. Ondan hoşlandığımı kendimden saklamıyorum ama bu gereksiz yere kendimi heveslendirmek." İtiraf etmiştim. Genelde kendimi kandırırdım. Ben küçüklüğümden beri insanların, babamın beni sevdiği konusunda kendimi kandırdım. Ama onun yanında kendime bile inanamayacak kadar dürüsttüm.

  "Lucas'ı tanımıyorum ama seni tanıyorum Angel. Sen benim güzel ve zeki kız kardeşimsin. O aptal seni kıracak bir şey yaparsa kendi kaybeder. Hayat başkaları yüzünden kırılmak için çok kısa meleğim. Oraya birini etkilemek için değil. Eğlenmek için git."
   Melek Anna'ya sözlerinden sonra gülümsedi. Onun sözlerini dinlediği için o gece daha önce tatmadığı duygular tattı. Sinema çıkışında ilk öpücüğünü okulun en yakışıklı çocuğuna verdi. Ve hayatında kendini daha önce hissetmediği kadar güzel hissetti açık bıraktığı saçlarıyla.

...

"Anna." diyerek fısıldadım. Şuan bana en iyi gelecek şeyi biliyorlardı. Ablamın neden terapi merkezinde yattığını bilmeyen Fred bana iyi geleceğini bilerek ablamı buraya getirmişti. Kilisenin otoparkında onunla karşılaşmak çok saçma olsa da çok güzeldi.

  "Melek." dedi ablam dolan gözleri ile bana bakarken. Ona çok kötü şeyler hatırlattığımı itiraf etmişti bir keresinde.

Kendi hakimiyetini kuramadığı bacaklarında benim sevgilim dediğim çocuğun dokunuşlarını izlemişti, izni olmadan. Masum bedeni benim sebep olduğum bir izle kirlenmişti. Ama o beni hiç bırakıp gitmemişti.

   "Onu bir saatliğine kaçırdım." dedi Fred bana gülümserken. Onunla kavgalı kaldığımız en uzun süre buydu. Bir gün bile değil.

   "Teşekkür ederim." diyerek fısıldadım yakım arkadaşıma en son ne zaman samimi bir şekilde bunu söylediğimi bile hatırlamayarak.

   "Bu kibar çocuk söyledi. Sevdiğin birini kaybetmişsin." Çok sevdiği Fred'i hatırlamıyor oluşu benim canımı bile yakarken Fred'de ne hissetiriyordu acaba. Anna onunla benden daha iyi anlaşırdı halbuki. Benimle iki yılda kurduğu bağı onunla bir ayda kurmuştu. Çoğu zaman eve benim için değil Anna için gelirdi Fred. Bana söylemese de bana içten içe nefret besliyordu belki de. Babamın Anna'yı ondan benim aldığımı söylediğinde beridir... Ama hiç söylememişti. Bende sorgulamamıştım.

   Sen istemediğin sonuçlar doğuracak her türlü sorunu görmezden gelirsin Ans.

   "Öyle." dedim tekerlekli sandalyenin yanında yere çökerken. "Okuldan bir hoca. Bana çok şey öğretti." dedim yarı yalan yarı dürüstlükle. Gülümsedi. Ona göre sola uzanan yolu gösterdi.

   "Gölü izlemek için yarım saatim var." dedi. Onunla en rahat konuşabileceğim, mutlu olacağım yeri göstererek. Gülümsedim. Fred'in tuttuğu sandalye kupalarını kavradım. Fred ve bize hala dikkatle bakan Maria'ya gülümseyip çok uzak olmayan göle doğru yürümeye başladım. Onun etrafı izlediğini geçtiğimiz anayolda araçların rahatsız edici gürültüsüne rağmen gülüşünü izledim.

    "Uzun zamandır gelmiyorsun yanıma." dediğinde göle inen minik taşlarla yapılmış dar yola soktum arabasını.

   "İşlerim çok yoğun. İlgilenmem gerekken üç dava var." dediğimde "Üç mü?" diyerek güldü. Ne olduğunu biliyordum ama onu bozmamak için cevap verdim. "Evet üç." Kafasını sağa sola sallarken gülmeye devam etti. Göle en yakın banka yaklaşıp onun sandalyesini bankın yanında durdurup bende banka oturdum.

    "Sen uğraştığın beş davada bile yanıma uğrardın. Yoğun olduğunu biliyorum ama fiziksel olarak değil." dedi ve derin bir nefes almama sebep oldu.

   Anna Brown okulu bırakmak zorunda kalmasaydı, çok iyi bir psikolog olacaktı.

   "Üç dava ama keşke daha çok dosyalı olsa diyeceğim kadar yoğun durumlar. "  Dosyalarla ilgilenmeyi sevmediğimi biliyordu. Avukatlığın yüzde yetmişini bu oluşturduğu için bana hep gülerdi.

   "Ölen tanıdığın hakkında konuşmak istemezsin büyük ihtimalle. Davalarından bahsetsene madem." Anna, bu hayata en çok kurduğum cümle hep sana yönelik. Söyleyemesem de hep sana yönelikti.

   "Ben seni hakedecek ne yaptım?" Keşke bunu benim için cevaplayabilsen ve ben o şeyi yapmaya devam etsem.

   "İkisi hep aynı dosyalarım gibi biri boşanma biri de mal paylaşımı. En çok yoran on yedi yaşındaki bir kızın yani müvekkilimin cinayet şüphelisi oluşu." Elimdeki çantamı sıkıca tuttuğumu o na fark ettim. Bankın diğer tarafına koyup kumaş pantolonumun izin verdiği kadar dizlerimi kendime çektim.

   "On yedi yaşında. Çok zor bir durum olmalı. Hem senin için hemde onun için. Ve tabi ölen çocuğun ailesi için." Sesi o kadar sakindi ki söylediği şeyler de haklı olmasa bile soğuk kanlılığı yüzünden haklı diyebilirdim.

   "Ben on yedi yaşında insanlar beni dışlar mı diye düşünüyordum, o ise hapse girer miyim?" Güldü. Normal biri onun bu tavrına şaşırırdı. Ben ise normal bir şey yapmış gibi ona bakmayı sürdürdüm.

  "Olaya kendi bakış açınla baktığında kötü bir karşılaştırma oluyor. Şöyle düşün. İnsanlar yarın açlıktan ölür müyüm, diye düşünüyor o ise ucunda ölüm olmayan bir durumun derdinde." Onun gibi bakmak isterdim olaylara. Ben hep asla olmayacak şeyler isterdim onu yanındayken.

  " Her şeyin ötesinde savunduğum bu kişi masum olmayabilir ve ben ilk kez masum değilse müvekkilimi savunmak istemiyorum." Eli bacaklarımı saran elimin üzerini okşadı. Elimi okşayan sol elinin iç kısmındaki lotus çiceğini izledim bende. İnce bileğinde çok hoş duruyordu.

  Ona zarar verdiğini bilerek yanında kalmak çok bencilce Ans. Bu kadar çok mu bencilleştin?

  " Meleğe sözlerini çiğnetecek kadar zor bir dava demek. Gelmediğin için seni affettim." Sözleri ile çenemi bacağıma yaslayıp gülümsedim. O da bana gülümseyip yüzünü göle geri çevirdi. O sırada çalan telefonum onu izlerken oluşan dikkatimi dağıttı. Ceketimin cebinde çıkardığım ekranın üzerinde yazan isim gülüşümü silip attı.

   Nasıl düşüncesizce Anna'yı buraya getirdiğini bana sorgulattı.

Ona gerçekten nasıl her fırsatta zarar veriyorsun Ans. Senin varlığın onun için büyük bir tehdit sadece. Görmüyor musun Ans?

  



Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin