35. Bölüm: ¶ PARS •••

276 28 21
                                    

Bir yere takılır, bir şeyle ilgilenir, ne biliyim biriyle sohbet ederdin mesela, bende seni izlerdim. Sonra birden içimi tarifsiz bir sızı kaplardı, seni kaybetme ihtimalim aklıma gelirdi...

Saatlerce ağlardım...

Hatırlıyorum da bazen hayaller kurardım, beni terk etsen ya da ölsen, öylece çekip gitsen mesela. Yok olsan seni hiçbir yerde bulamasam, anılarımdan silinsen.

Unutsam seni... Bizi unutsam...

Ağlamaktan ölür müyüm? depresyonlara girer gerçekten de delirir miyim? Sakin kalmayı başarabilir miyim? Sensizlikle baş edebilecek güce sahip miyim? diye saatlerce düşürürdüm.

Her olasılığı her ihtimali... O zamanlar çok zordu, çok korkuyordum, bu düşünceler aklıma her geldiğinde, kendimden korkuyorum.

Ne zaman oldu bütün bunlar, ben nasıl anlayamadım dersin şimdi.

Aslında en başından beri bu korkularla yaşıyordum, ne zaman fark ettin? diye soracak olursan, beni görmeye Eskişehir'e geldiğin gündü. Hani gecenin bir vakti kapıma hediye bırakmıştın. İşte o gece...

Başrolünde senin olduğun kabuslarımın, bütün korkularımın miladı o geceydi.

Yaşadığımız her şey yalanmış, beni bir başıma bırakıp gidiyordun, elimde hediye ettiğin küreler ile, karanlığın içinde kalıyordum yapayalnız, bir başıma.

Her yer karanlık. Sessiz, sensiz...

O geceden sonra karanlıktan korkar oldum, kendisiyle, yalnızlığıyla mutlu olan ben, sensizliği düşününce ölü gibi hissediyordum.

Sessizliğin sesinden nefret ettim.

Yalnızlıktan nefret ettim.

Ama bak ne oldu, sen gittin ben öksüz kaldım, bütün korkularımla birer birer baş ettim, en sonunda dönüp dolaşıp yine senin omuzuna kondum.

------

Yüreğime çöken ağırlığı yenip gözlerimi zorlukla açtım, odam zifiri karanlıktı. Tek bir ışık, tutunabileceğim minicik bir parıltı aradı gözlerim. Yorganın altına saklanıp karanlıktan saklanmaya çalıştım, sanki gözlerimi kapattığım da beni karşılan, karanlığın acımasız yüzü değilmiş gibi...

Elim farkında olmadan boynumdaki kolyeye gitti, Atilla'nın bu gece bana hediye ettiği kolyeye. Zincirin ucundaki taşı avuçlarım içine aldım, içinde bıraktığın notta yazdığın gibi bana sakinlik versin diye. Olmuyor işte, karanlık kaybolmuyor.

Yataktan çıkıp koşar adım ablamın odasına gittim, daha doğrusu odasına daldım.

"İnci?"

Bir şey söylemeden yanına sokulup, başımı göğsüne bastırdım. Üzerimi örtüp ona sarılmama müsaade etti, gözlerimi kapatıp karanlığın acı suretinden ablamın şefkatine sığınındım. Bu, karanlıktan korkan küçük bir kız çocuğunun çaresizliğiydi.

-------

SABAH

"Çocuk gibisin İnci. Gece odama dalınca aklım çıktı."

"Seninle uyumak istedim." Yalan söylemek daha kolay. Kâbus gördüm, korkup yanına geldim desem günlerce dalga geçerdi. "Ne bana yakın davran diyen sen değil miydin?" dedim, yalanımı desteklemek için.

"Öylede, uykudan uyanınca korktum geri zekâlı. İnsan gibi gel."

Çayımı yudumlarken, ablam yanıma yaklaştı annemin mutfaktan çıkmasını fırsat bilip, "Kolyen gün ışığında daha güzel duruyor." Dedi. Ah evettt, işte konuyu evirip çevirip yine Atilla'ya getirmeyi başardı.

UR SERİSİ		~ İNCİ.. (Karamel Düşler - Düzenlememiş Tam Hali)Where stories live. Discover now