5.Bölüm: ¶BAL KÖPÜĞÜ••

404 85 86
                                    

Derin Nefes Alışı..

VE BİTMEYEN BAKIŞLARIMIZ..

..

İşte şimdi çok yakınımdaydın, sadece bir kaç adım uzağımda, istesem hemencecik ulaşabilirdim sana.
Ansızın çalan telefon sesiyle irkildim.

"Buda kimdi böyle?"

Arayan Simgeydi, ders arası çoktan bitmiş, ben gelmeyince eşyalarımı alıp amfiye gitmişler. Konuşmamın ardından tekrar Atilla'ya baktım.

Yüzüne anlam veremediğim bi mahcupluk çökmüştür, gözlerine davet edercesine baktım.

"Gel hadi. Bekliyorum."

Derince iç çekişi ardından bişey söylemek istercesine dudaklarını araladı, düşündüğümün aksine hiç bir şey söylemedi, başını kaşıyarak biraz ilerimden geçip gitti.

Ardından bakakaldım.

Az önce yaşadıklarıma sevinmeli mi, yoksa üzülmeli miydim. Kafam iyiden iyiye karıştı, hissettiğim bu yoğun duygular tek taraflı mıydı?

Daha fazla düşünce yumağında boğulmadan lavaboya gidip kendime çekidüzen vermeye çalıştım. Ayakkabıma bulaşan çamuru temizleyip saçlarımı kurulamaya çalıştım. Sabahki kadar iyi görünmesem de perişan halimden biraz olsun kurtulmuştum.

Derse girmek istemedim, gerisin geri kafeteryaya dönüp köşede kaloriferlerin yanında bulunan masallardan birine sindim. Üzerimdeki sırılsıklam olmuş gömleği çıkarıp sandalyelerin birine astım. Kafeterya öğle arasındaki zamanlarına göre oldukça boştu, sadece belli başlı masalarda bi kaç kişi otuyordu, onlarında sesleri yok denecek kadar az çıkıyordu. Bu sessizlikte görünmediğimden emin olarak telefonuma daldım.

Kendi dünyamda sessiz sedasız geçen dakikalar, hiç tanımadığım bi çocuğun yanıma gelmesiyle bozuldu.

" Kusura bakma."

Başımı kaldırıp, bakışlarımı sesin sahibine yönelttim. Güneş gözümü alırken seçemediğim yüzünü görmek için, elimle yüzünü kaplayan ışığa engel olmaya çalıştım. Gözlerimi olabildiğice kıssam da yüzünü seçemezken, yanıma bir adım daha yaklaşmasıyla elmacık kemiğinin üzerindeki gamzeyi görmem bir oldu.

" Az önce lavaboya girerken gördüm seni, yağmurda çok ıslanmışsın sorun olmazsa kahve almıştım sana, ısınırsın biraz. " dedi.

Bir süre, hiç tanımadığım yabancıdan gelen iyilik eline nasıl cevap vereceğimi bilmedim. Daha sonra sorarcasına bakan gözlerine,

"Teşekkür ederim, gerçekten çok üşüdüm. Çok makbule geçti." Diye yanıt verdim.

Terslemek yersiz olurdu, tamam kimdi veya nasıl biriydi bilmiyordum ama yine de masum birine benziyordu. Kahveleri masaya bırakıp, oturmasını teklif etmede masama oturmadı.

Gerçekten son derece nazik ve bir o kadar düşünceli olan bu davranışı içime su serpti, gönül rahatlığıyla hemen karşımda duran sandalyeyi işaret ederek,

" Zamanın varsa kahveme eşlik et." Dedim.

Yüzüne hıza aydınlık yayılıverdi. Gülümseyerek karşıma oturdu. Ne söyleyeceğini merakla bekledim, oda konuşmak için hamle yapmakta geç kalmadı.

"Yağmurda sığınacak yer bulamadın galiba?"

Atilla'nın yüreğine sığınırım diye düşünüyordum lakin başarısız oldum, diyemedim.

" Evet, birden yağmur bastırınca bahçede kalıverdim."

" Sonbahar yağmurları çok uzun sürer burada, bide çok şiddetli olur. Şemsiyesiz çıkma sokağa, yoksa daha çok ıslanırsın. Benim dolabımda fazladan vardı onu sana vereyim, akşam çıkışta da yağmur görünüyor. Tekrardan ıslanma, bu kez kesin hasta olursun. "

UR SERİSİ		~ İNCİ.. (Karamel Düşler - Düzenlememiş Tam Hali)Where stories live. Discover now