Alınacak Bir Gönül Var

Start from the beginning
                                    

O hayat dolu kızın, kendileri yüzünden haşlanmış hali gelince gözlerinin önüne alnını kırıştırdı, dudakları gerildi. Yüzünde ki bu ifadeden çekindi. Kimsenin çözmesine müsaade etmeden, bakışlarını kaçırıp, önüne henüz konulan sıcak çaydan, kocaman bir yudum çekti. Baktı cevap bekliyor kahveci. "Doğrudur ağabey. Yapmışızdır yapacağımızı" diyerek sıcak buhar çıkan bardağı tepesine dikti. Varsın o da haşlansındı.

"Hangi kız lan? Kimin kızına ne yaptınız? Diye araya girince Cihat, başını kaldırdığı gibi kaşlarını çatarak, öldürecekmiş gibi baktı. Cihat ağzından çıkan bu yersiz soru karşısında utandı.

Şimdiye kadar, hangi kıza bir şey yapmışlardı ki. Hangi kızla rast gelmişti yolu da kötü bir şey yapmış olacaktı. Nenesinin dilindeki zehir dışında, kime ne zararları vardı!

Asıl ne yapıldıysa, kız onlara yapmıştı. İki haftadır ebesi başının etini yiyordu o kız yüzünden. Kızın getirdiği elmaları, ağzında kalan son iki dişiyle kütür kütür yerken, resmen takmıştı kızı kafaya.

"Bende Dursun isem, bilirim ki o fışkı sana yanık da ondan geldi " diyerek, neredeyse her Allah'ın günü söylenip duruyordu.

Zaten dertli olan başına, bininciyi de almıştı işte İbrahim. Yatıyorlar kalkıyorlar, son iki haftadır evin içinde o kız da o kız, lafı dolanıp duruyordu.

Kışın ortasında işi de yoktu ki kaçıp kendini tarlalarda işe versin.
Başka nasıl üstesinden gelsindi ki İbrahim. Bir dediğine sessiz kalsa, ikinci sözüne karşı mecbur veriyordu cevabını. Kendine has tavrıyla.

" he " demişti kızdan bahsettiği bir sabah. "sevdamdan ölüyor da sen varsın diye yanaşamıyor çiçeğim" diyerek, güya hem kendiyle hem de nenesiyle dalga geçmeye kalkmıştı da olan yine kendine olmuştu.

Ağzından çıkan gayrı ihtiyarı kelimeyi de ilk kez adını sanını bilmediği kıza kullandığının derdiyle mi yansın, yoksa ebesini daha çok kışkırttığına mı hesap edememişti.

"Çiçeğin solsun Deve Abraham emi! Şuna bak şuna! Ben de Dursun isem ancak o çiçeği mezarıma dikersin gör bak! Aha da buraya yazıyorum" diye eliyle halının üzerine çizgi çektiği yetmezmiş gibi olmayan gelinin, olmayan sevdasına bin bir çeşit söz söylemişti.

O gün bugündür ise o kız, nenesinin kirli dilinde, kendi dumanlı zihninde dolanır olmuştu. Asıl kız yapmıştı onlara yapacağını. Ne diyordu bu Cihat?

"Lan oğlum bakma öyle! Ne demek istediğimi anladın " diye söylediği sözün altında kıvranırken, Abdullah ağabey araya girerek kurtarmıştı.

" Geçenlerde Cemil'in yaptığı kazadan sebep herkese elma dağıtmışlardı ya! Aha bunların evine de kızı götürmüş. Sonra ne olduysa kız ağlayarak çıkmış avlularından. Koşarak uzaklaştığını görmüşler de ondan bahsederiz. Ebesi kırmıştır kızı bilirim de işte İbo'nun da adı kirleniyor orası ayrı " diye açıklama yaptıktan sonra İbrahim'in omzuna vurup tepsisini alıp uzaklaşmıştı yanlarından.

İbrahim hala arkadaşının sözünde takılı kalmıştı. O kimsenin canını yakmazdı. Bunu karşısında ki adam bilmezse başka kim bilebilirdi ki. Alnına yapışan etiketin derdiyle hızlı hızlı içti bardağındaki çayını. Kalktı ayağa. Cihat kolundan tuttu durdurmaya çalıştı.

" Lan İbo! Etme be!" Diyerek. İbrahim yavaşça kolundan tuttuğu elini indirdi.

"Akşam üstü gel de sepetleri sahiplerine götür. Malum adam yiyiciyiz biz. Bizi bir daha görmesinler" diyerek arkasını döndü, gitti.

Peşinden bakan Cihat " Ulan çocuk ruhlu hanzo! Alırım ben senin gönlünü" dedi bir süre daha bekledi.

On gün sonra...

İBRAHİMWhere stories live. Discover now