"Küçüldüğün için beyaz bayrak açıyorsun. Artık itiraf et ve zamanımızı boşa harcama!" dedi Saburo. Kei'nin purosundan yükselen ağır kokulu dumanı, kanatlarını dikleştirdiği burnundan soluyordu. 

             Masadan yükselen sese karşılık sakinliğini koruyan Yamaguchi, gözlerini Saburo'nun yüzüne dikti. "Hepimiz küçüldük, Saburo. Sokaklardaki gücünün ve bekçi sayının düştüğü söylentileri var; lokantalardan haraç toplattığın çömezleri bile çatışmalara girmeye zorluyormuşsun." 

             Saburo, masada duran yumruğunu sıkınca deri eldiveninden gıcırtılar yükseldi. Sinirini bir kenara bırakıp düşünmesi gerekiyordu. Kitsune'nin kulakları keskindi. Fiziksel ve silah gücünün azaldığını elbette duymuştu. Yine de bu bilgiyi onaylatması gerekiyordu. Sonuçta tilki, dibini görmediği suya adım atmazdı.  İçerdeki hainlerin kim olduğunu çözmeyi sonraya bırakıp teklif şartlarını dinlemeye karar verdi. "Şartlara geçelim."  

              Kei, krem rengi fötr şapkasını çıkartıp sağında duran adamına uzatırken yavaş ve derinden gelen sessiz kahkahalar attı. Saburo'ya dönünce, avcılar ve köpekleri tarafından kuşatılmış, beyaz kürklü bir kaplanın sinirden vahşileşmiş bakışlarına tanık oldu. "Hep böyle yapıyorsun, Taigākurō." dedi ve ekledi. "Oicchan Kabu'da hep Ya-Ku-Za.*³"

              Yamaguchi, üstün körü gülümseyip orta parmağının eklem yeriyle masaya tıklattı. Dikkatler üzerine çekilip kısa dalaş sona erince, teklifinin detaylarını anlatmaya başladı. "Üç ayrı Doragonkurō*⁴, üç ayrı aileye hizmet edecek; fakat adaletleri her zaman isimlerimizden üstün olacak. Bunun için eğitilecekler ve hiçbir ailevi ya da duygusal bağları olmayacak. Yani yeri geldiğinde hizmet ettiği aileden de haksız olanın kellesini alacak." 

                   Saburo, son cümleyle ufak bir irkilme yaşayıp etrafına baktı. Yaverlerden yükselen uğultular odayı doldurmuş, Yamaguchi ve Kei harici herkesin yüzüne şaşkın bir ifade yayılmıştı. 

                  Kei, tek kaşını kaldırdı ve mantığına danıştı.  Bir süre sessizlikten sonra dumanı tavana doru ince bir ip gibi uzanan purosundan birkaç nefes körükledi. "Adaletlerinden nasıl emin olacağız?" 

                  "Bu soruyu bekliyordum, Ganoido*. Hiçbirimizi tanımayacak, dağlardaki tapınaklarda yaşayacak ve eğitimcileri dışında kimseyle iletişim kurmayacaklar. Ayrıca eğiticileri bizler gibi olmayacak." 

                     "Hah!" Saburo'nun dudakları genişçe aralandı dudak kenarları kıvrıldı. Tepesinden yansıyan sarı ışığın göz altlarında oluşturduğu gölgeler titreşirken, altın kaplama dişleri gözler önüne serildi. "Yolunu merak ediyordum. Demek keşişler bu işi halledecek." 

                     Yamaguchi, başıyla onayladı. "Anlaşmaya bağlılığımızı sunmak için üç aile, üç çocuk verecek." 

                     Kei ve Saburo anında itiraz ettiler. Saburo, Yamaguchi'nin de ön gördüğü gibi daha sert tepki gösterecekti. 

                    "Bunu asla kabul etmem! Torunlarımdan ya da oğullarımdan birini asla vermem!" 

                    Yamaguchi'nin yüzü buruştu ve elini kaldırıp bıkkın bir tavırla Saburo'ya doğru salladı. "Sizlerden torunlarınızı ya da oğullarınızı istemiyorum. Bir gaijin* ya da melez, her şey kabulüm. Yeter ki sunacağınız çocuğun anlaşmadaki şerefinizi temsil edeceğini unutmayın." 

8,9,3/Yakuza -I- (GxG)Where stories live. Discover now