10. Daha Çok Gencim!

345 31 22
                                    

Stiles'ın Bakış Açısıyla

Konuma çok yaklaşmıştık ve 'Derek iyi mi? Onlar ona zarar vermeden yetişebilecek miyiz? Yoksa belki de yanlış bir konum mu? Ya yanlış bir konumsa ve biz ona yetişemeden o ölürse? Ne olacak? O vicdan azabıyla yaşayabilecek miyim? Isaac ve Scott... Derek olmadan kontrolü sağlayabilecekler mi?' diye sorular beynimin etrafında dönüp duruyorlardı.

Cipi yakınlarda park ettim ve Isaac ile ikimiz ben elimde beyzbol sopasını tutarken o da tırnaklarından pençelerini çıkardı. İkimizde arabadan indik ve bir süre birbirimize baktıktan sonra küçük bir kulübeye doğru yürüdük.

Binanın kapısının orada durduğumuzda Isaac kapıyı dinledi. ''İçeride birkaç kişinin olduğu kesin. Fakat sayamıyorum. Aslında konuşmaları bile anlayamıyorum. Sadece anlaşılmayacak kadar olan birkaç fısıltı var.'' dedi Isaac kısık bir sesle.

''Pekii hiç buraya kadar gelirken Derek'in kokusunu aldın mı?'' diye sordum. Bir umut olmasını bekleyerek.

''Sana söylemiştim, Stiles. Herhangi birinin yerini anlayacak kadar ya da kokusunu aldığımda tanıyacak kadar gelişmedim.'' diye söyledi bıkkınca. Gözlerini kıstı ve kaşlarını çattı. ''Sadece cebindeki yoğum meyveli sakızın kokusunu alabiliyorum.'' dedi bana gülerek.

Ben şaşkınca ona baktım. ''Eskiden vardı. Onu yediğime eminim. Ve o günden sonra kokuyu kaldıracak kadar pantolonumun yıkandığına da eminim.'' dedim ve cebimi elime attığımda sakız dokusunu ellediğim de şaşkınca cebime baktım. ''Evet. Haklıymışsın. Eve gidince bu yapışmış yıllar önceki sakızı çıkarmam gerekecek...'' dedim bıkkınca.

Isaac duyulmaması için kısık bir şekilde güldü. ''Şimdi Derek'i kurtarma zamanı.'' dedim Isaac kulübenin kapısını açmadan önce.

Binanın içi çok sessizdi. Sanki hiçkimse yokmuş gibiydi. Fakat bunu düşünen sadece benmişim gibi gözüküyordu. Çünkü Isaac kaşlarını çatıp, etrafa bakmaya başladı. Ona kısık bir şekilde sordum.

''Ne duyuyorsun? Ya da bir kokumu alıyorsun?'' diye sordum. Fakat cevap alamadım. Bu sefer bir fısıltıdan daha yüksek seslendim. ''Isaac!''

''Derek'in burada olduğu kesin...'' dedi bana bakarak. Ve sağ ve sol koridoru olan bir yolun ortasında durduk. Şaşkınca bir sağ bir sola baktım. Isaac'in kısık bir şekilde hırıldamasıyla bir şeylerin olacağı belliydi. Onu tutmak için hazırlanmıştım bile. ''Ve burada avcıların olduğu da kesin.'' dedi kükreyerek sağ koridora doğru koşarak.

''Isaac!'' diye bu sefer bağırdım. Fakat bu onu durdurmadı ve kavga sesleri, silah sesleri çoktan duyulmaya başladı. Hızla o tarafa doğru koştum.

''Bunu yapacağıma çok pişman olacağım!'' diye bağırdım Isaac'e doğru elinde bir silahla koşan adamın kafasına beyzbol sopasıyla vurarak. Adamın bedeni yere serildiğinde şaşkınca ya cansız ya da baygın vücuda baktım. ''Aman Tanrım! Onu öldürdüm mü?!'' diye bağırdım. Fakat şaşkınlığımı çok fazla dile getiremedim. Çünkü bana doğru silah tutan bir adamla karşılaştım.

Beyzbol sopasını bıraktım ve oda beyzbol sopamın yere çarpmasıyla yankılandı.

''Daha çok gencim! Beni bu hayattan alamazsın!'' diye bağırdım korkan bir yüzle. Sonrasında gülümsememle bana silah tutan adam ilk başta şaşırdı. Fakat sonra benim bu gülüşüme sinirlendi ve silah sesiyle kulaklarım çınladı. Herhangi bir acıyla karşılaşmadığımı fark ettiğimde, ne zaman kapattığımı bilmediğimi gözlerimi açtım.

Bugün hayatımı 2.kez kurtaran Isaac'e baktım. ''Teşekkürler Isaac!'' diye bağırdım ve birkaç kurşundan dolayı biraz sarsılmış Isaac'e baktım. Bakışlarımdan anladı ve 'Ben iyiyim. Derek'e yardıma git.' dercesine gülümseyerek baktı ve ben Isaac'ten değilde başka birinden gelen daha çok 'Acı' yüzünden kükrüyormuş gibi bir kükreme duydum. Hemen yerdeki sopamı aldım.

Power İs Power ~ SterekWhere stories live. Discover now