20.Bölüm: ¶BİZ OLMAK••

Start from the beginning
                                    

Işık açıldı ama açan kişi ben değildim. Omzumdan ışığa uzanan elin sahibini görmek için başımı çevirdiğimde, Sarpın mavi gözleri felaket görmüş gibi irileşmişti. Durmadan gözlerini kırıp sanki uyuduğu rüyadan uyanmaya çalışıyordu. Alt çenesi titrerken başımı maketimizin olduğu yöne çevirdim.

Rezalet!

Zemini üzerindeki irili ufaklı parçalardan zemindeki mermer desen dahi görünmüyordu. Hemen ayağımın dibindeki minik ölçekli insanı aldım elime, boş gözlerle salonu köşe bucak taradım. Yoktu işte, sadece kırk dadikalar önce burada duran maketimiz şimdi ufalanıp yerlere atılmıştı. Gözümden bir damla yaş düştü, yarınki sunumunuzda berbat geçecekti, üstelik bu kez ne maketimiz vardı nede paftalar.

"İnci, bunu yapanın ardına koymam ben. Lan tuvalete gittim sadece, tuvalet beş dakika. Beş dakikada kim yapar bunu?"

Bilmiyorum Sarp gerçekten bilmiyorum. Nutkum tutulmuştu, dudaklarımdan tek bir hece dahi dökülmedi. Göz yaşlarım birbiri ardına sıralanmış dökülürken Sarp öfkeyle beni sarstı.

"Ağlayıp durma, malzemeciler kapanmadan alıp tekrar yapalım. Hadi gel."

"Burası ne olacak toplamak lazım."

"Siktir et yapanın bir yerine girsin. Akşam akşam küfür ettiriyor ibneler bana."

Bi ona bide salona baktım. Elimden tutup kendine çekti.

"Yürü hadi. İyice salağa bağladın."

Haklıydı, ama gözyaşlarıma engel olamadım bir türlü, fakülteden çıkıp duraklara doğru yürürken bile sebepsizce ağlıyordum. Aksi gibi otobüs bir türlü gelmedi. Sarp bi kaç taksi durağı aramıştı, onlarda durakta taksi olmadığını söylediler.

Bitmiştik, projeyi sabaha kadar uyumasak belki yetiştirdik ama hiç malzememiz yoktu. Ahmet hocayla Hande'nin yüzü gözlerimin önüne geldi, çaresizliğimizden ne kadar keyif alacaklardı.

Ellerimi yüzüme bastırıp olduğum yere çöktüm, sessiz ağlamalarım yerini krize alırken hıçkırıklarım boş durakta yankılanıyordu. Derken karanlıkta bir araç durdu, farlardan sürücüyü seçememiş olsam da , Savaş olduğunu hemen anladım. Arabadan inip yanımıza geldi.

Bakışları benle Sarp arasında öfkeyle gezinirken içinde bulunduğumuz durumu mantığında oturtmaya çalışıyordu. Oturduğum yerden kalkıp Savaş'a bir adım attım, tüm yaşananlar üstüne ihtiyacım olan tek şey onun bana sarılmasıydı.

Sarpın varlığını umursamadan başımı göğsüne yasladım. Hıçkırıklarım onun kokusu eşliğinde dinerken Savaş sorularını Sarp'a yöneltti.

"Ne oluyor burada, bu haliniz ne?"

"Biri maketimizi bok etti." Konuşamıyordu, en az benim kadar oda kötüydü. "Tekrardan malzeme almaya gitcez, belki sabaha kadar yetişir."

"Tamam atlayın hadi, bu saatte her yer kapanmıştır ama ben benim kırtasiyeye götüreyim sizi."

Sarp cevap vermedi, bakışlarından tercihi bana bıraktığını anladım. Mecburdum, bunu yapanın yanına bırakmayacaktım. Konuşmadan şoför koktuğunun yanındaki koltuğa oturdum.

Ardından üçümüz malzemeleri almaya gittik.

Neyse ki kırtasiyeyi kapanmadan son anda yakaladık. Gerekli gereksiz her şeyi belki lazım olur umuduyla alırken, Savaşta üst sınıf olmanın avantajıyla bize önerilerde bulunuyordu.

"Bakın poşet dosya deyip geçmemek lazım, geçen yıl bunu kullanarak süs havuzu yapmıştım."

"Yok bu markayı alma." Elimdeki kalemleri alıp raftaki yerine koyarken, yenilerini seçti. "Bu marka renkleri daha güzel veriyor. İki kutu alın çabuk biter."

UR SERİSİ		~ İNCİ.. (Karamel Düşler - Düzenlememiş Tam Hali)Where stories live. Discover now