17.Bölüm: ¶ALEV ALEV ••

Depuis le début
                                    

Serumum bittiğinde doktor Bi kaç gün pansumana gelmemi , bir hafta sonrada durumuna göre dikişler çıkaracağını söyledi.
Hastaneden çıktığımda ilk kez üşüdüğümü hissettim. Yüzüme vuran meltemle titrerken, kimseye belli etmeden sessice arabaya doğru yürüdüm.

Her ne kadar Sarp onda kalmam konusunda ısrar etmiş olsada yurda gitme kararıma saygı gösterdi. Doktor iki gün istirahat vermişti, hiç bir yere çıkmadan yatağımın derinlerine gömülmek istiyordum.

İstediğim tek bişey vardı oda ben hastaneden çıkmadan önce ortadan kaybolan Savaş'ı görmek, nereye gitmişti böyle benden bu kadar mı nefret ediyordu?

Artık beni görmeye dahi tahammülü yok muydu?

Yurdun ana girişinden girip titreyen bacaklarıma hakim olmaya çalışarak biraz yürüdüm, ne mümkün, sanki bacaklarım beni kontrol ediyordu. Daha fazla devam edemeyip yakınımda bulunan ilk banka oturdum.

Bana bu kötülüğü yapan arkadaşımı düşündüm, hiç mi sevmemişti beni? Peki ya Rüya, aramamıştı bile. Gözlerimi kapayıp esen rüzgarı içime çektim.

İnsanlar gerçekten çok kötüydü.

Sonra hemen giriş kapısının az ilerisinde onun arabasını gördüm. Savaşın arabasıydı bu, gerçekten omu yoksa karıştırıyor muyum diye gözlerimi kısıp dikkatle baktım. Çok sürmeden telefonum çaldı.

"Efendim."
"Seni bekliyorum hadi gel."
Titreyen çenemi kontrol edemedim.
"Çok yoruldun.."
Lafımı bitirememiştim bile
"İnci! Bekliyorum, lütfen çok bekletme."

Telefonun kapatıp arabadan indi, kollarını umutsuzca birbirine dolayıp kaldırımdan geçen insanları izliyordu. Hastaneden beri onu ilk kez inceleme şansım oldu.

Gerçekten berbat halde görünüyordu. Üzerindeki kanlı tişörtü bile değişememişti. Durmadan başını ovup ağrısını geçirmeye çalışıyordu.

Ne diyecekti ki?
Ne açıklama yapacaktım.

Kalan son gücümle yerimden kalkıp ağır adımlarla kapıya doğru yöneldim. Beni kısa sürede fark etti. Kapının yanına kadar gelip sıkıca tuttu. Biraz daha geç kalmış olsa yüksek ihtimal düşüverirdim.

Bişey demeyip beni araca yerleştirdi, kemerimide taktıktan sonra yanağıma kondurduğu minicik öpücük o kadar şefkatliydi ki ağlamamak için dişlerimi sıktım.

Evine geldiğimde bu kez kapıyı o açtı, kendi anahtarıyla. beni salona otururttuktan sonra odaları dolaştı, elinde battaniyeyle çıkıp geldi .

"aç mısın?"
Başımı salladım.

"içecek birşey ister misin?"
Yine başımı salladım.

"o sevdiğin diziyi açayım mı"
Tekrardan başımı salladım.

Neyin bana iyi geleceğini çözmeye çalışıyordu ama kimin bana iyi geleceğini sormamıştı. Sormuş olsa söylerdim. Şu an bana iyi gelecek tek şey sensin.

Sorular ardı ardına devam ederken, nihayet beklediğim soru dudaklarından döküldü.

"Peki senin için yapabileceğim bişey varmı? "
Yüzüne baktım, gözleri merak ve korku doluydu. Sanki beni deliye çeviren teni kireç kesmişti, cümleler ağzında şiir okur gibi dökülürdü normal zamanda, Şimdiyse sanki kelimeleri bir araya getiremiyordu bile.

"Var."
"Söyle hemen yapıyım."
"Sadece bana sarılır mısın? İhtiyacım olan tek şey sensin."

Yanıma oturdu yavaşça, kollarını araladı.
Sanki gel bak yüreğimde hala sana yer var der gibi.

UR SERİSİ		~ İNCİ.. (Karamel Düşler - Düzenlememiş Tam Hali)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant