38. Bölüm - Final

3.3K 284 55
                                    

"Hadi bakalım, hazır mısın?"

Yalçın deniz gözlüklerini güzelce taktıktan sonra solunda duran oğluna doğru çevirdi başını. Altı yaşındaki Deniz de tıpkı babası gibi gözlüklerini güzelce takmıştı. Bonesi de kime çektiği belli olmayan sarı saçlarını tamamen kapatıyordu.

"Hazırım."

Yalçın oğlundan da onayı aldıktan sonra son bir kez cankurtaranı kontrol etti. Yerinde oturuyordu. Bir şey olacağından değildi ama yedeğin yedeğinin olması her zaman iyiydi. Az sonra oğluyla beraber karşıda dubaların bağlı olduğu ipe kadar yarışacaklardı. Deniz bu sabah aşırı düzdü. Çok sakin ve ılıktı. Yani bu tatlı yarış için çok müsaitti.

Deniz baya üç yaşından beridir yüzmeye gidiyordu. Yaşıtlarına göre iyiydi. Hatta fazla iyiydi. Yazları yapmayı en çok sevdiği şey babasıyla suda vakit geçirmekti. Tam bir anneciydi ama babasıyla bu tip aktiviteler yapmayı da severdi.

İşler Yalçın'ın beklediğinden daha iyi gelişmişti. Asla iyi bir baba olamayacağını düşünürken oğluyla tam da olmasını istediği kıvamda bir ilişkisi olmuştu. Deniz henüz altı yaşında bir çocuk olmasına rağmen babasına karşı tam bir yetişkindi. Yalçın'ın hoşuna gidiyordu böyle olabilmeleri. Yeri geldi mi boğuşuyor, güreşiyorlardı da ama onunla düzgün bir iletişim kurmak Yalçın'a huzur veriyordu.

"Üçten geri sayıyorum atlıyoruz. Eli ilk ipe değen kazanır... Üç, iki, bir!" Yalçın saydıktan sonra ikisi de aynı anda iskeleden balıklama atladılar ve yüzmeye başladılar. Onları kıyıdan, oturduğu şezlongdan izleyen Nurdan yüzünde bir gülümsemeyle bakıyordu ikiliye. Yarışı kimin kazanacağını adı gibi biliyordu. Ama bildiği bir şey vardı ki, kazanacak kişinin bileğinin hakkıyla kazanacağı günler de gelecekti. Boynuz kulağı bir gün geçecekti. Yalçın her ne kadar bundan korksa da ve istemese de olacaktı.

Kırk üç yaşında olmasına rağmen bir gram yaşlandığı söylenemezdi Yalçın'ın. Nurdan ondan daha fazla çökmüş olabilirdi beş buçuk senede. Yalçın genç ruhu ve genç düşünce yapısı sayesinde bu hayatta hep kazanmayı başarmıştı. Özellikle iş hayatında yeniliklere hep o kadar kolay adapte olmuştu ki, her şeyin üstesinden başarıyla gelebilmişti.

Şu an üçüncü sezonu için anlaşma imzaladığı ve global anlamda da fişek gibi olan bir Apple TV dizisi vardı. Kariyer hayatının zirve işi olarak tanımlıyordu bu işi. Sahiden de öyleydi. Nurdan için de öyleydi.

Üç buçuk-dört dakika sonra iplere ilk elini değdiren beklenildiği gibi Deniz oldu. Adını içinde bulunduğu sulardan alan ufaklık tam bir balıktı. Yalçın da ondan hemen üç saniye sonra ulaşmıştı. Bir süre orada durup konuşup şakalaşmışlardı. Nurdan da keyifle onları uzaktan izlemeye devam etmişti.

"Anne kale yapalım!" Nurdan'ın dikkatini dağıtan kucağında oturan üç yaşındaki kızı Eylül oldu. Eğilip onun yüzüne doğru baktı. Bu çocukları sahiden çözemiyordu. Deniz bebek saçlarını muhafaza edip sarışın kalmıştı, Eylül de bebeklik gözlerini muhafaza edip mavi gözlü olmuştu. Yani hadi biri hastanede karışmış olsa, diğeri de mi karışmıştı?

"Tamam annecim, yaparız birazdan. Abin de gelsin, o da katılır bize."

"Evet abimle yapalım!" dedi Eylül ellerini çırparak çocuk sesiyle. Nurdan eğilip onu şapırtılı bir şekilde öptü.

Yalçın ve Deniz bonelerini gözlüklerini çıkarıp ağır ağır kıyıya yüzdüler. Gülüşerek denizden çıkarken Deniz annesine doğru koşturdu. Nurdan hemen kollarını açıp oğlunu sağ kolunun altına alarak ıslak olmasına aldırış etmeden sarıldı.

"Anne kazandım! Gördün değil mi! Kıl payı kazandım hem de! Babamı geçtim!"

"Gördüm benim aslan oğlum! Afferin sana!" diyerek onu da az önce Eylül'ü öptüğü gibi öptü Nurdan.

LÜZUMSUZ SAVAŞ (3)Where stories live. Discover now