10. Bölüm

2.1K 257 7
                                    

Nurdan'ın dolgun ve sıcak dudaklarını kendi dudaklarının üstünde hisseden Yalçın, bir an için gerçekten sendeledi. Elindeki kartı yere düşürürken, kendisi de düşmemek için kapı pervazına tutundu. Nurdan onun gömleğinin yakasını sıkıca kavrayıverirken, Yalçın da boştaki eliyle Nurdan'ı sardı hemen. Ancak o zaman kontrolü ele alıp sarhoş Nurdan'a 'gerçek bir öpücük' verebildi. Dudakları okşar gibi aheste aheste onun dudaklarını öptü önce. Haftalardır onu mahveden konunun bu şekilde sonuçlanması resmen içindeki birçok sıkıntının çözümünü sağlamıştı. Adeta Nurdan'ı öpünce içine güneş doğmuştu.

İnsanın sevdikçe sevesi gelmesi böyle bir şeydi galiba. Öptükçe öpesi geliyordu. Onun bu sarhoşluğunu suistimal etmek de istemiyordu fakat Nurdan'ın dudakları bal gibi tatlıydı! Bırakması imkansız gibiydi. Onu kapıya dayayıp aralarındaki mesafeyi tamamen kapatırken bu sefer iki eliyle onu belinden kavrayabildi. Tüm kıvrımlarını elinin altında hissederken, kendi kasılmış vücuduna daha çok bastırdı Nurdan'ı. Onun kokusunu soluyarak öpmeye devam ederken dilini onun bal peteği olan ağzına kaydırdı. Bir an için bile gözlerini açmıyordu. Bunun bir rüya olması ihtimali ödünü koparıyordu.

Elleri yavaşça Nurdan'ın vücudunda gezinmeye başladığında, Nurdan memesine doğru yükselen Yalçın'ın sağ elini hissettiğinde panikle yutkundu. Kendini birazcık geri çeker gibi olması bile, Yalçın'ın hızla durmasına yetti. Yalçın durduğu an gözlerini açıp Nurdan'a baktı. onun hala gözleri kapalıydı. Dudağını sırıyordu. Yüzü allak bullak duruyordu. Zaten gitmeleri gerekenden bile ileri gitmişlerdi. Nurdan'dan bu cesaret dolu girişimi görmek Yalçın'ı çok şaşırtmıştı.

Ellerinin baskısını da yavaşça azaltırken geri çekildi o da. Nurdan da en nihayetinde gömleğin yakasını bırakmayı başardı. Yalçın hiçbir şey demeden eğilip yerden kartı aldı ve kendi kartıyla da kapıyı açtı. Önceliği Nurdan'a tanıyarak "Buyur..." dedi ve onu içeri geçmesi için yönlendirdi.

Nurdan aslında kendi odasına dönmesi gerketiğini çok iyi biliyordu ama hiçbir şey demeden dönüp Yalçın'ın odasına girdi. Kendini onun kanepesine bırakıp hemen dertop olarak bir köşeye kıvrıldı. Yalçın tüm ışıkları açmak yerine başucu lambalarını ve havuzun ışıklarını yakarak odanın biraz aydınlanmasını sağladı. Klimayı açıp minibarın önüne geldi. Aldığı şaraplardan birini açıp kendine bir kadeh çıkardı. Şu an buna gerçekten ihtiyacı vardı.

Az önce neler olmuştu öyle? Nurdan'ı mı öpmüştü? Hem de kapıya dayayarak falan!

Aklına geldiği an şortunu çekiştirmesi gerekti acıklı bir şekilde.

"Yatağa uzan istersen düzgünce, orada öyle rahat edemezsin," dedi iyilik yapmış olmak adına. Sonra cümlesinin çağrıştırabileceği şeyleri düşününce rahatsız oldu. Nurdan'ın öyle düşünmemesini umdu.

"Yok, biraz toparlanayım, kendi odama döneceğim zaten."

"Sen bilirsin. Kalabilirsin burada da. Ben havuza gireceğim biraz."

Hızlı bir şekilde soyunup dökünerek hala sabahtan beridir üstünde olan deniz şortuyla havuzuna girdi. Şarap şişesini ve kadehi de kaptığı gibi balkon tarafına gitti. Biraz Nurdan'dan uzak dursa iyi olacaktı. En azından fiziksel olarak toparlanana kadar. Duygusal olarak toparlanması daha zaman alacak gibiydi.

O da beş dakika için gözlerini kapatıp başını arkaya yaslayarak dinlendi. Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden öyle yatarken yanındaki haşırtılar yüzünden uyanıp hızlıca başını kaldırdı. Nurdan hemen Yalçın'ın yanına yere oturmuş, dizlerini kendine doğru çekmiş, başını da dizlerine yaslamış, Yalçın'a bakıyordu.

Yalçın ne oldu dercesine başını iki yana sallayınca "Özür dilerim," dedi Nurdan. "Seni zor durumda bırakmadım değil mi?"

Yalçın şaşkın şaşkın onun ne demeye çalıştığını anlamaya gayret etti. Ne anlamda bir zor durumda bırakmaktan bahsetmitşi acaba?

LÜZUMSUZ SAVAŞ (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin