~24. BÖLÜM~

336 30 6
                                    

Zeynep BULUT

Oturma odasında ikili koltuğa uzanmış annemi beklerken dün olanları düşünüyordum.Dün akşam Ömer elbiseyle birlikte evden çıkıp gidince koşarak odamın camından ne yapacağına bakmak için koştum ama ne koşmak. Adeta maratonda son dakikalarımmış gibi son gücümle koştum.

Tabii ayak seslerimi duyan annem 'Aşağıda insan yaşıyor Zeynep. Gece gece evde at koşturduğumuzu zannedecek ses yapıyorsun.' diyerek bana bağırmıştı. Yanı üstü kapalı at da olmuştum sonunda. Ama buna çok takılmadım çünkü Levent'in sağlık durumu daha önemliydi benim için. Ben de böyle bir fedakâr arkadaştım işte.

Camın önüne gittiğimde Ömer'den hiç beklenmedik bir performansla gayet medeni bir şekilde konuşup elbiseyi Levent'in göğsüne koyarak verdikten sonra arabasına binip gidişini izledim. O an anladım ki ben bu adamı azıcık da olsa değistirmiştim. En azından kafa göz dalmadan konuşarak da anlaşabiliyordu artık.

Levent elbiseyi alıp arabasına bindikten sonra o da gitmişti. Tabii benim elbise de gitmişti. Oysa rengi çok şirindi. Elbiseyi her ne kadar sevmiş olsam da Levent'in düğünümü görmesini de istiyordum elbet.

Belki Ömer ve Duygu ondan hoşlanmamış olabilirlerdi ama o benim 4 yıl boyunca yanımda duran, yaptığım bütün saçmalıklara katlanan tek arkadaşımdı. Onunla babasının işleri yüzünden ayrılmıştık. Babası yurt dışına çalışmaya gidince ailesinin ondan ayrı kalmasına dayanamamış ve onları da yanına almıştı. Levent yurt dışına gittikten sonra sadece iki defa konuşabilmiştik. Son görüşmemizden sonra da ona bir daha ulaşamamıştım.

Alışveriş merkezinde karşılaştığımızda çok mutlu olmuştum. Keşke şu elbise olayında bu kadar sıkmasaydım onu. Sadece kendince sürpriz yapmıştı ben mutlu olayım diye. Belki de dün bu yüzden pek konuşmamıştı. Onun gönlünü alırdım ben nasıl olsa.

Annem odasından çıkıp yanıma geldi. "Hadi çıkalım Zeynep. Gül Hanım bizi gelinlikçide daha fazla beklemesin." deyip kapıya doğru yürüdü.

Ben de arkasından gittim. Ayakabbılarımızı giydikten sonra evden çıktık. Asansörün tuşuna basıp beklemeye başladık. Asansör gelince binip zemin katın tuşuna bastıktan sonra beklemeye başladık. Kısa bir süre sonunda asansör durunca inip apartmandan çıktık. Kapının önüne çıktığımızda arabamı ve takım elbiseli bir adamın yanında durduğunu gördüm.

Adam bizi görünce yanımıza gelip "Bunu Ömer Bey gönderdi Zeynep Hanım." diyerek arabanın anahtarını bana doğru uzattı. Teşekkür edip anahtarı elinden aldıktan sonra adam arkasını dönüp gitti.

Annem bana bakıp sırıtarak "Bak görüyor musun damadımı nasıl da düşünceli. Arabanı biz taksiyle, minibüsle ugraşmayalım diye ta oradan buraya göndermiş." dedi kasıla kasıla.

"Anneciğim hatırlatırım araba zaten benim. Benim arabamı bana gönderdiği için Ömer neden kıymete biniyor ki?" diye sitem ettim. Tamam, Ömer'i sevmesi güzel bir şeydi ama ben onun evladı olmama rağmen beni bir kere böyle övememişti ya.

"Oyalama bizi Zeynep. İnsanlar bekliyor." diyerek beni beklemeden gidip arabaya bindi. Şu anneler neden evlatlarını övmezler ki! Ben de daha fazla beklemeden gidip arabama bindim ve gelinlikçiye doğru yol aldım.

Dün düğünün zamanı konuşulurken ben kına yapmak istemediğimi söyleyince iki gün sonraya karar vermişlerdi. Normalde olsa bütün gelenekleri yerine getirirdim ama biz normal bir çift olmadığımız için sadece düğünün yapılmasını istiyordum. Bugün de gelinlik bakıp diğer ufak işleri halledecektik. Düğün aile arasında olacağından çok da uğraşmamıza gerek kalmayacaktı aslında.

KALBİN İŞİ AŞKWhere stories live. Discover now