Adar sırıtırken, "Yok bir şey," dedi. Ardından önüne dönüp, yola odaklandı.

Benim telefonuma gelen bildirim ile ekrana baktım.

Çingenem*

Derin'i çingenem diye kaydettiğim an, suyu suratıma fırlatmıştı. Ama zaten en yakın dostlara birbirlerini canım cicim diye kaydetmezdi.

Çingenem : Neredesin lan?

Bu iyice Boran gibi olmaya başladı. Lan aşağı lan yukarı.

Zümra : Asıl sen neredesin?

Çingenem : Şu anda nargile içiyoruz Miran'ın ağabeyisiyle.

Zümra : Boğazınızda kalsın o zaman :D

Çingenem : Salak ya *random*

Zümra : Bir şey olursa haber et, o pis adama güvenmiyorum.

Çingenem : O da sana hiç güvenmiyormuş, Adar'ın kafasını bozmasın diyor *random*

Zümra : At ağızlı işte ne beklersin ki? :D

Adar, bana bakıp kaşlarını çattı. "Kim o?" dedi, göz ucu ile ekrana bakarak. Kenardaki tuşa basıp, ekranı kapattım.

"Özel," dedim, ona bakmak yerine kafamı cama çevirerek. Birazcık süründürmek hakkım değil mi, ama?

Adar'ın sıkıntılı nefesi kulaklarıma ilişirken, ona doğru döndüm. Şakak kısmındaki ince damarlar, belirginleşmişti. Kirli sakalları, fazla uzun olmadığı için, çenesinin gerilediğini net bir şekilde görebiliyordum.

"Nereye gidiyoruz, tatlı çocuk?" derken, yüzüme alaylı bir gülümseme yayıldı.

Adar, tamamen bana dönerken arabayı durdurdu. Yüzüme doğru yaklaşmaya başlarken, biraz bile geriye çekilmedim. "Bana bir daha tatlı ve çocuk demiyorsun!"

Kaşlarım alayla yukarıya kıvrılırken, dudaklarımı aralayıp, alaylı bir iç geçirdim. "Neden? Ben senin bu huylarını sevdim. Öküz ve pislik oluşunu sevecek halim yok, değil mi? Geriye bir bunlar kalıyor, bunlar yoksa ederin yok tatlım," derken gözlerimi, gözlerinden bir saniye ayırmadım.

Yüzünde mimik oynamasını beklerken o, sadece bakmak ile yetiniyordu. E bozulmadı bu?

Sonunda beklediğim tepkiyi vermese bile, biri tepki verip, dişlerini dudaklarına geçirdi. Arabayı çalıştırırken, içten içe moralinin bozuk olduğunu anladım. Anlatacaktı ama anlatmak istemiyordu.

Canını yakan bu durumu benimle paylaşmak istemiyordu. Belki de bu yüzden az önceki tepkisi bu kadar sakindi.

Gecem, bana bile uzaktı. Onu ışığı ile aydınlatan, ayına bile.

🌑

Yapraklar, dallarını terk edip, yavaşça araba camına düşüyordu. Rüzgar esiyor, açık olan camdan bedenimi titriyordu.

Adar, sürücü koltuğuna oturmuş, yola odaklanmışken, göz ucu ile ona baktım. Direksiyonu, bir yılanın derisini soymak için çabalayan görevli adamın, kuvvetini andırıyordu. Gözleri ise, aynı durumdaki bir yılanın, adamın vücudunda zehrini enjekte etmeden önceki bakışlarıydı. Ürpertici.

Zeminin üzerinde hızla ilerleyen arabanın tekerlekleri, yağan yağmur sebebiyle, su birikintilerini etrafa sıçratıyordu. Şu anda dışarıda yürüyüş yapan bir insan olsaydım ve bu su birikintisi üzerime sıçrasaydı, eminim ki eve gidene kadar lanet okurdum.

Gecenin İzi Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ