8 - Bölüm

113K 6.1K 7.3K
                                    

Yağmur damlaları zemine yıllar ardından kavuşmuş gibi fırtına körüklüğünde ona çarpıyor, seslerini kulağımın derinliklerinde hissediyordum. Yağmurun ardından yayılması gereken toprak kokusu burnumun içinde şenlikler yaratsa da bu soğuk hava yüzünden durakta beklediğim gerçeğini değiştirmiyordu.

Evet, tabii ki de kayboldum. Çünkü ben bilmediğim şehri gezmek isteyecek kadar meraklı bir yapıya sahiptim. Hayır yani, mahalleyi gez, arka mahalleyi gez, hadi onun arkasındaki mahalleye git de ana caddeye çıkıp neden yolunu şaşıyorsun?

Yağmurun bastırması üzerine burada dikilmiş bekliyordum. Aslında amacım iş bulmaktı ama yakın olduğunu düşündüğüm çarşı benden çok uzaklara göç etmiş gibiydi. Evde otur otur tükenmiştik, bir ay evde kalmak zorunda kaldık. Aslında bunun sebebi babamdı. Nerede oturduğumuzu şu anda Sinan amca bile bilmiyorken işimizi riske atamazdık. Ve bu konuda şanslı oluşumuz kiranın yüksek mevla olmaması ve elimizde belli bir bütçe olmasıydı. Yoksa bir ay değil bir hafta kalamazdık o evde.

Derin beni çıkartmıyor, turist gibi kendi çıkıyordu markete. O biraz abartmıştı ama yine de benim gibi yaptığını düşününce komik değil üzücü geliyordu.

Kafamı kaldırmam ile buraya doğru gelen ama bu önemsiz kısmı bana bakarak buraya gelen adam ile göz göze geldim. Önemsemeden önüme döndüm ama kalbim korkuyla çarpıyordu.

Bana doğru yaklaşmaya devam edince yağmuru önemsemeden ayağa kalktım ve koşar adımlarla ilerledim. Adamın arkasından koşarak geldiğini anladığım an beynimden darbe yedim sanki. Ne oluyor be!

Omzumdaki elle hızla arkamı döndüm ve kıyafetleri kirli adam ile yüz yüze geldim. Adımlarım geriye doğru giderken, "Buyurun?" diye sordum her şey çok normalmiş gibi.

"On liran var mı, on liran?" dedi kısık sesiyle. Cevap vermemi beklemeden tekrar etti: "On liran var mı, on liran?" Sesi hırıltılı olduğundan daha da kısılmıştı.

"Yok... Gerçekten yok," dedim zoraki bir gülümsemeyle.

Gideceğini düşünürken omuzlarımdan tutup beni sarsması bir oldu. "On lira yok mu?" diye sormaya devam etti. Sesi kısık, hızı fazlaydı.

"Yahu sende de yok, ben de olmayınca neden şaşırıyorsun?" diyerek kollarımı kurtarmaya çalıştım.

Bi' kendi fakirliğin ile başkasının fakirliğini karşılaştırmam kalmıştı. Süper!

"Para ver, para!" diye zedelenmiş hırıltılı sesiyle bağırdı. Bu adam anlamıyordu sanırım.

"Bak yemin ediyorum benim de param yok, ben de çulsuzum!" diye bağırdım kollarımı hızla çekip geriye doğru adımlayarak.

Gitmesini bekledim ki bana baktı. Kaçsa mıydım? Yok canım, bir paramız yok diye kaçmadığımız kalmıştı. Kaçmak iyice hayat felsefemize döndü.

"Yolda, evini kaybedenlerden para istemeni yasakladığımı hatırlıyorum Ekük." Duyduğum tanıdık ses ile durdum. Tam arkamda, bir gölge gibi duruyordu.

Sesi kulaklarımın içinde duymayı beklediğim bir sesmiş gibi çınladı bir an. Duymayı beklediğim son kişi bile değilken beynimin hızla onu algılayıp, onu bekliyormuş gibi bedenimi rahatlatmasından rahatsız oldum.

"Yeni ama... Ekük için yeni. İlk defa gördüm... Ekük ilk kez gördüklerini korkutur. Ama o beni korkuttu," dedi Ekük denilen adam. Korkuyormuş gibi birkaç adım geriye doğru gidince şaşkın şaşkın baktım.

Resmen mağdur moduna geçiş yapmıştı.

Saçlarımın arasında hissettiğim nefes ile tenimin arasından kızgın bir demirin geçtiğini hissettim. "Ne yaptın da korkuttun Ekük'ü?" diye sordu kulağıma doğru fısıldayarak. "Eminim çok konuştuğun içindir bu şikayeti," diye devam etti.

Gecenin İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin