39 - Bölüm

108K 6K 12.6K
                                    

Selamünaleyküm Bebeklerim.

40. Bölüm de ara vereceğimi ve her şeyin açığa çıkacağını söylemiştim fakat bu birkaç bölüm daha devam edecek. Bunun sebebi eklediğim birkaç sahne. Merak etmeyin, bölümleri durgun geçmeyecek. Sırlar bir anda değilde yavaş yavaş çıksın istedim.

Bu arada 'Rüya Hemşire' diye kitaba eklenen karakterin ismini değiştirdim. 'Kumsal' olarak düzenledim. İsmini gördüğünüz zaman kafanız karışmasın.

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi Okumalar Ay Işıkları 🌑

🌘🌒

Zümra'nın Ağzından

Kafam allak bullak olmuş halde Burak'ın yüzüne bakıyordum. Ayağımdaki sızıyı rağmen dikleşerek boynuna atıldım. İçten içe ettiğim küfürler bir anlık mutluluk ile ayağımı hiçe saymamdı.

Burak'ın kolları benim onun boynuna sıkıcasına sarılışımı tattıran bir hisle belime doladı kollarını. Kokusu bile değişmemişti, yalnızca yorgundu. Annesinin hastalığı onu yormuş ve bunaltmıştı.

"Hoş geldin," diye fısıldadım kulağına doğru yaklaşarak. "Niye haber vermedin ki?" diye devam ettim gücenmişim gibi.

"Sürpriz yapmak istedim ama sizin bu Şiwan amcanız beni az kalsın elindeki sopa ile dövecekti," diye hayıflanırken kollarını belimden ayırdı. Yüzüme bakarken dudakları iki yana kıvrılacaktı fakat bunu yüzümdeki birkaç çiziği görmesi ile başlatmadan bitirdiği bir eylem oldu. "Ne oldu senin yüzüne," dedi ve titreyen bedenimi zar zor ayakta tutan ayağıma baktı. "Ve ayağına."

Sesindeki endişenin yansıması ile Derin ile göz göze geldim. Nereden nasıl başlasam bilemedim.

"Kaza," dedim ve daha fazla ayakta durmak istemeyerek yatağıma oturdum. "Uzun hikaye, anlatacak da uzun vaktimiz var sanırım?" dediğimde aslında ona soru sorduğumu anlamıştı.

Kafasını sallayarak beni onayladı. "Geldim ve yalnız dönme gibi bir planım yok. Bir süre buraları da gezmek istiyorum, Mardin güzel şehir derler. Ondan sonra da İstanbul'a döneriz ha, ne dersiniz?"

Bir bana bir de Derin'e bakan gözlerinde vereceğimiz cevabın merakı vardı. Konu nasıl direkt olarak İstanbul'a gelmişti?

"Sonra konuşuruz bunları ya, otur," dedim, yatağımın üzerine elimi çarparak. Kafasını sallarken yanıma oturdu. Derin yerde duran uzun minderin üzerine yayılarak oturmuş, otuz iki dişi ile Burak'ın gelişine gülümsüyordu.

Hani eskisi gibi hissetmiyordu?

"Sen ne zaman geldin?" diye sorarken kapı aniden açıldı. Kumsal yüzündeki çekingen ifadeyle Derin ve Burak'ın üzerinde gözlerini gezdirdi. "Ayağına bakacaktım da," dedi, sonunda çekingenliğini bir kenara bırakarak.

"Ha, biz çıkalım o zaman," dedi Burak hızla ayaklanarak. Bacağımın tamamının açılacağını düşünmüş olmalıydı ve ben bu durumu bozuntuya vermeden çıkmasını bekledim. Anlar mı, bilmiyordum. Ama yine de sadece kazada ayağıma saplanan demir bir çubuk diyebilirdim. Diğer türlü asla susmazdı ve ben nasihat dinleyecek, hele ki Burak'ın nasihatlarını dinleyecek durumda değildim. Onun yerine sohbet muhabbet daha iyi olurdu.

Onlar çıktı. Derin aslında çıkmazdı ama bakışlarım ile peşinden gitmesini istedim. Şiwan amca, Burak'ı tanımıyordu ve sevmediğine emindim. Kimseye ısınamazdı. Kuşku ile bakar, soru-cevap faslına başlardı.

"İyi misin?" diye soran Kumsal'ın kuşkulu sesi ile düşüncelerim anında izini bırakacak şekilde silindi.

"Evet, ağrım yok," dedim, bir yandan da bacağıma bakarak. Kızarmıştı etrafı. Kurşun çok farkı bir şeydi. İnsanın vücuduna fazla zarara veren bu maddenin icadı eminim ki bu kadar kötü sebepler için değildi. Savaş dışında kullanılmaması, ya da kendini koruma dışında gereği yoktu
Sonra olan benim gibilere oluyor canım.

Gecenin İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin