2 - Bölüm

140K 7K 6.9K
                                    

İstanbul'daki esen rüzgarın burada eseri yoktu. Ateşin dumanı ayaklarımın altındaymış gibiydi. Mardin'in sıcak olduğunu biliyordum ama bu kadar da sıcak olduğunu düşünmemiştim.

Etrafıma bakındım. Bavulları yerleştirenler, birbirlerine veda edenler, çocularını susturmaya çalışanlar ve büyük bağırışlar. Eh, kimse bizim gibi alelacele şehir dışına çıkmıyordu.

Helin'in daha gelmediğini gördüğümüzde boş banklardan birine oturup onu beklemeye koyulduk. Derin çantasından telefonunu çıkarttı. Ben telefonumu almamış, hattımı da kırmıştım. Burak böyle daha güvenli olacağını söylemişti. Derin'e de yeni bir hat taktırmıştı. Kaçan bendim ama her şeyi adım adım düşünen, tüm riskleri ortadan kaldıran da oydu. Ona gerçekten borçluydum. Hem de büyük bir şekilde.

"Saat iki," dedi Derin merak ettiğimi düşünerek. "Şimdi uyanmıştır aveller. Her yeri arıyorlardır da," diye alay ederken duraksadı. Aklına bir şey gelmiş gibi hızla bana döndü. "Polise gidemezler değil mi? Tamam, reşitsin ama yanlış ihbar ile kaçırıldığını da söyleyebilirler."

Telaşla dudaklarını dişledi. "Sakin ol, gitmeden onlara ufak bir not bıraktım. Hem yüksek ihtimalle Ferit şu anda polis kararı ile tutuklanacak. Sevilay ablaya yaptığı şeyin sonucu ile uğraşacak bir süre. Nasıl oldu bilmiyorum ama Sevilay abla anlık bir cesaretle şikayetçi olmuş. Umarım ondan kurtulur," dedim ümitsizce. Bunu isterdim. Yeni bir hayata adım atması kalan hayatının düzenini sağlayacak.

"Şaşırdım bak, Sevilay abla hiç şikayetçi olacak biri değildi. Resmen kocasını seviyordu," dedi Derin tiksinircesine. Başkası sevebilirdi elbet ama yaptıklarından sonra o sevgi tuzla buz olurdu.

"Aslına bakarsan şaşırdım," dediğimde kaşlarım düşünceli şekilde havalandı. "Sevilay abla gerçekten mutluydu. Kocasını seven bir kadındı, çünkü kocası onu el üstünde tutuyordu. Birden bire böyle bir canilik yapmasının bir açıklaması olmasa da, insanın içinde kuşku uyandırıyor."

Derin omuz silkti. "Aman, bize ne? Bitti gitti, hapislerde sürünür inşallah," dedi büyük bir istekle.

Sessiz kaldım. Derin çantasını karıştırmaya başladı. Aniden ayağa kalkınca bir sorun olduğunu anlamdım. Çantasının her bölümünü açıyor, bakıyordu.

"Ne oldu?" diye sordum.

Ürkek bakışlarını bana çevirdi. "Bence büyük bir sorun değil," dedi, sakin cevap vermeye çabalarken bile kasılıyordu. "Paramız çalınmış, ama bir önemi tabii ki de yok. Hâlâ biraz paramız var, sadece çok büyük bir mevla değil."

Kaşlarım çatıldı. "O nasıl oluyor?" dedim.

"Yani biri sağ cepte, diğeri sol cepteydi. Sağdaki bize veda etmiş olabilir ama soldaki sadık bir para, ona güvenebiliriz," dedi Derin tatlı tatlı gülümseyerek. Ona kızcağımı düşünmesi kötü hissettirmişti.

"Biz yolumuza sadık olanla devam edelim," dedim kafamı aşağı yukarı sallayarak. Tebessüm ederek çantayı bu sefer bankın yanına değil, kucağına alarak oturdu.

Aradan tamı tamına bir saat geçti fakat ne gelen vardı ne de giden. Derin ile kös kös oturmuş, Helin'i bekliyorduk. Sıcak diye isyan ettiğim hava bana darılmış gibi çarpıcı esintiyi yüzüme vuruyordu. Şom ağızlı olduğumu bir kez daha kabullendim.

Derin telefonunu çıkartarak saate baktı. "Helin'i arıyorum," dedi. Kafamı salladım. Telefonun hoparlörünü açarak çalan telefonu benim de duymamı sağladı.

Nefes nefese kalan Helin'in sesini duymam ile gülümsedim. "Evet, geç kaldım... Az kaldı... Yani sanırım az kaldı," diye konuştu. Acele ettiği için nefessiz kaldığı belli oluyordu.

Gecenin İzi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin