48.bölüm

4.5K 187 7
                                    

(Multimedia edizin annesi ve babası) :D

Belki beş dakika, belkide on dakika...

Şaşkınlıkla öylece bakıyordum gözlerine. Ne görüyordum onuda tam olarak bilmiyordum aslında. Sadece beyin fonksiyonlarım erimişti ve görev yerlerini terk edip, istifa dilekçelerini vermişlerdi. Hatta aralarından bir tane, elindeki belgeleri sertçe masaya vurup ''lanet olsun! Bunun altından kalkamam!" diyip herkezden önce terk etmişti aklımı.

Hala edizin yüzüne bakıyordum. Evlenme teklifi etmişti. Bildiğimiz evlenme teklifi. Şu normal olan hani. Herkezin evlenmeden önce sorduğu soru. İşte o ya! Evlenme teklifi.

--ha?

Dakikalar sonra dudaklarımdan dökülen sadece ha kelimesine daha sonra küfür etmeyi aklıma kazıyarak, boş boş bakmaya devam ettim. Ediz yüzünü buruşturdu.

--dakikalardır bir tepki vermeni bekliyorum. Bumu gerçekten.

Kelimeleri bir kaç dakika kafamda tarttım. İflas eden beyin fonksiyonlarım yüzünden donup kalmıştım. Çalışma ortamları bomboştu şuanda. Tek bir Allah'ın kulu fonksiyon yoktu. İflas etmiştim. Şirketim çökmüştü. Eve ekmek getiremeyecektim. Çocuklarım aç susuz kalacaktı. Ortalığa düşecektim. Belkide değer verdigim fonksiyonlarım ortalıga düşecekti.

Sonuçta onlar, ben doğduğumdan belli orada çalışıyorlardı. Nasıl geçinirlerdi ki.

Belki de... Belki de... Yollu olacaklardı.

Yüzümü buruşturdum. Konuş hande! Şu lanet çeneni aç artık.

--turuncu renkten nefret ederim.

Ediz kaşlarını kaldırıp bana baktı. Dakikalar sonra söylediğim bu cümle çok mantıksızdı. Şuanda sevinmem yada boynuna falan atlamam gerekiyordu ama işlevlerini kaybetmiş beynim, sadece bu cümleyi dudaklarıma yollamıştı. Oda şaşkındı tabi. Ne yapsın yani?

--ne?

Ediz, anlamıyor gibi boş boş yüzüme baktı. Evlenme teklifi almıştım. Lanet olsun. Edizle evlenecektim.

--bu havada dondurma yenmez.

Maldım. Tamam. Kesinlikle maldım.

--hande ne diyorsun?

Hala koridorun ortasında, yerde yatıyorduk.

Yine konuştum.

--alfabe neden 29 harf? neden 30 veya 28 değil?

Dehset bir ifadeyle yüzüme bakıp üzerimden kalktı.

--yok artık. Tamam şaşıracağını hesapa katmıştım ama bu kadarını hayal etmemiştim.

Bağdaş kurup oturdu. Ben hala uzanmış bir şekilde yatıyordum. Evlenme teklifi? Cidden evlenme teklifi.

--ediz be-

Alinin sesini duyduğumda, hala boş boş edizin yüzüne bakıyordum. Ali bizim halimizi görmüş olacakki sözünü yarıda kesmişti.

Evlenme teklifi?

Yavaşca doğrulup Ali'ye baktım.

--gel ali gel. Bende handeye evlenme teklifi ettim. Sindirmesini bekliyordum.

Ayağa kalktım, edizin ali'ye söylediği cümle ile.

Evlenme teklifi.

Yutkundum. Bakışlarımı bir süre ikisininde üzerinde gezdirdim. Ali'de şaşkın gibiydi. Anlamıyordum. Allasen, burda iflas ettim diyorum!

Aşk Hesapta YoktuWhere stories live. Discover now