Sana Daha Fazlasını Vereceğim Çocuk

12K 1.1K 1.6K
                                    

Onların hemen arkasında altın saçlı, uzun boylu bir çocuk vardı. Yanında ise.. Otuzlu yaşlarda gözüken genç bir adam.

Taehyung..

"Jungkook!" duyduğum gür sesle tüm bedenim titrerken arkamı döndüm. Taehyung karşımda yumruklarını sıkarken dipsiz kuyuları andıran kara gözleri ile bana bakıyordu. Bakışları altında ezilirken sertçe yutkundum.

"B-ben sadece merak e-etmiştim üzgünüm."

Yanıma gelip kolumu tuttuğu gibi beni merdivenlerden daha çok tablolardan uzaklaştırdı. Beni bir yere doğru yürütürken şoktan dolayı çıtımı bile çıkaramıyordum.

Neler olduğunu anlamıyordum. O tabloda olanlar neydi ya da Taehyung neye sinirlenmişti?

Özel hayatın gizliliği mi? Ama öyle olsa bana burda benimle yaşa demezdi. İlla ki bunları göreceğimi bilmesi gerekiyordu.

Hala kolumu bırakmazken beni salona doğru yürüttü. Engel olmadım hala o tabloda kalmıştı aklım. Ve birazda korkuyordum çünkü onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Onu daha dün görmüştüm ama o hiç bu kadar sinirli değildi ki. Hep daha sakin duruyordu.

Korkudan bir şeyde diyemiyordum. Dağınık ve kir pas içinde olan salona geldiğimizde beni arkasında tutmaya son verip karşı karşıya gelmemizi sağladı.

Yüzünde artık kızgın ifade bile yoktu. Bomboş bakıyordu aynı o tablodaki gibi. Bu beni şaşırtmıştı. Elini birden belime yerleştirdiği gibi başını önüne eğdi, yüzünü benden gizlercesine.

"Bana lütfen soru sorma Jungkook. Sakın.."

Zayıf çıkan sesiyle afalladım. Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi. Neler olduğunu az çok anlamıştım ama onun bu hali bana daha kötü şeyler olduğunu söylüyordu.

"Soramam zaten. Hakkım değil." bu sözümle başını kaldırdı. Göz göze gelirken "Senin de o iğrenç fotoğraflarla karşılaşmanı istemedim sadece." dedi benim dediğimi onaylamayarak.

Belli ki oldukça kötü şeyler yaşamıştı. Yüzü çökmüştü. Dünkü gibi dinç gözükmüyordu. Yorgun bakıyordu. "Sormayacağım bir şey Taehyung." dedim başını iki yana sallayarak. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu bu ona moral gülümsemesiydi.

Bu ona karşı yıktığım ilk duvardı. Ona gülümsemiştim. Bu ona acıdığım için değildi, içtendi. İçten bir gülümsemeydi. Ona acımamıştım öyle birisi değildim ben.

Çökmüş gözlerinde birden bire yıldızları gördüm. Gözleri parlıyordu. Sanırım yine zihnimi okumuştu. Ama bu defa sinirlenmedim.

Düşüncelerimle yüzü aydınlanmıştı resmen ve bu bana..güzel hissettirmişti.

Kendini kasıp durmuyordu artık. Belimdeki eliyle göğüslerimizi çakıştırdığı yüzüne bana doğru yaklaştırdı. Gözündeki o şehveti görebiliyordum. Tanrım bu adam çok..of.

Bu kez ani temaslarına şaşırmadım bunu yapacağını biliyordum zaten. Eğdiği başını geri çekti ve omuzlarını dikleştirdi. Ondan biraz kısa olduğum için başım çenesine doğru geliyordu. Zaten benden büyük de duruyordu. Yüzünü saçlarıma götürerek saçlarımı koklamaya başlayınca nefesimi tuttum. Bunun yanı sıra iki koluda sıkı sıkı belime sarılmıştı.

O an anladım. Taehyung sevgiye oldukça muhtaç biriydi. Sevgiye ihtiyacı vardı daha çok benim sevgime. Hala ona karşı duvarlarım vardı bu bir anda yıkılamazdı. Bu hemen olacak iş değildi ayrıca o duvarları yıkmak istiyor muyum bilmiyorum bile.

Ama içimdeki sesi dinleyerek bu kez kollarından kaçmadım. Aksine ellerimi sırtına koydum yavaşça. Sarılıyor sayılmazdım ama ona destek oluyordum.

Stranded | Taekook Where stories live. Discover now