Artık Burdan Kaçışın Yok

12.6K 1.3K 1.7K
                                    

Selamm! Önceki bölüm oylarınız için teşekkürler ama yorumlarınızı da eksik etmeyin lütfen.

Bu bölüm neler olacak acaba huhuuu..

İyi okumalar!

-
Daha fazla durmamın benim için iyi olmayacağını anlayarak insanların bana korkak diyeceğini bile umursamadan kapıya doğru koştum. Tam kapıya ulaşacağım sırada kapı gürültüyle sertçe kapandı.

Korku içinde bağırarak bir elimle kapıya vurdum. Diğer elimdeki kamerayı da hiç düşünmeden yere atıp kapı kolunu zorlayarak açmaya çalıştım ancak açılmıyordu. Tekmeler savururken hiçbir şekilde arkama bakmadım zira bakarsam ve bir şey çıkarsa kalp krizinden gidebilirdim.

Evin atmosferi birden değişmişti sanki. Garip bir soğukluk tüm bedemi sardı. "Yardım edin! Yardım edin!" yardım çığlıklarımı kimse duymuyordu. Lanet olsun burda tek bir insan bile yoktu ki!

Gerginlikten tüm bedenim titremeye başlamıştı. Yere yıkılmam an meselesiydi. Halen daha kapı kolunu zorlarken kulağımın hemen altında soğuk bir nefes hissettim.

Korkudan donup kalırken ağlamaktan başka hiçbir şey yapmıyordum. Tanrı aşkına ben bu kadar korkak birisi değildim. Ancak bugün son günümmüş gibi hissediyordum ki kesinlikle öyleydi!

Elim kapı kolunda sabit kalırken haraket edemiyordum. Ne adım atabiliyor ne konuşabiliyordum. Sanki üstüme kara bulutlar çökmüştü. Neler oluyordu?

"Jeon Jungkook.." ölüm gibi bir ses adımı zikrettiği an kalbim duracak sandım. Yemin ederim ki dursun istiyordum. O kadar kalın o kadar derin bir sesti ki saldığı soğuk nefesler bayılmam için yeterliydi.

Gözlerimi kayarken açık tutmak zor geliyordu. Tüm uvuzlarım işlevini yitirirken zorlamadan gözlerimi kapattım. Bilincim kapanırken duyduğum tek ses kalın, ürkütücü bir kahkahaydı.

...

Başımın ağrısıyla birbirine yapışmış kirpiklerimi ve acıyan göz kapaklarımı zorlayarak yavaşça açtım. Buğulaşmış görüş açımla hiçbir şeyi net göremiyordum. Üzerimde büyük bir ağırlık hissediyordum. Her nereye yattıysam sırtım feci bir şekilde ağrıyordu. Acıyla inlerken gözlerimi kırpıştırdım. Görüş açım netleşirken soluk, esmer tenli bir adamın üzerimde oluğunu bana bakarak yamuk bir şekilde gülümsediğini gördüm.

"Sonunda uyandın."

Çığlık atarak geri kaçmaya çalışırken soğuk elleriyle ağzımı kapattı. Bir eli ağzımda iken diğeri iki elimide başımın üstünde sabit tutuyordu. Gözlerim yeniden dolarken titreyen kirpiklerimle dehşet içinde üstümdeki adama baktım.

Siktir bu o çerçevedeki adamdı!

Kafamda sabitlediğim kafa kamerası yoktu. Çıkarmış mıydı? Elleriyle çok acıtmayacak şekilde bileklerime ve ağzıma baskı yaptığında eğilerek yavaşça solgun yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

Yüzüme yaklaştığını anladığımda elleri altında çırpınmaya çalıştığımda yüzündeki tehlikeli gülümseme büyüdükçe büyüdü. Çırpınmalarım nafileydi ancak öylece duramazdım. Neler oluyor idrak edemiyordum bile.

Ah neden geldim ki buraya?

Yüzümüz arasında ufak bir mesafe kaldığında soğuk nefesiyle yüzüme üflemiş altında titrediğimi gördüğünde keyifle kıkırdamıştı. Her haraketi o kadar ürkütücü geliyordu ki.

"Jeon Jungkook.." aynı baygınlık geçirmeden önceki derin tınısıyla konuşmuş yüzündeki gülümsemeyi yavaşça silerek ciddi bir ifadeyle yüzümü incelemeye başlamıştı. Siktir adımı nerden biliyordu o?

Stranded | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin