Ellerini, tişörtün üzerinde gezdirerek kürek kemiklerime inmişti. Sırtımı ağır ağır okşarken amacının masaj olmadığına dair yemin edebilirdim. Çünkü dokunuşları, içimi tuhaf bir hisle dolduracak cinstendi. Derin nefesler alıp sırtımda gezinen cüretkar parmaklara odaklanmamaya çalışmıştım ama ileride bir gün, daha uygun bir ortamda bu masajı tekrarlamak zorunda kalacaktı.

Babaannesinden bahsetmeye başlayınca dokunuşları hafiflemiş, ses tonu hüzünlü bir hal almıştı. Ruh hali resmen parmak uçlarına yansıyordu. Beni, babaannesine benzettiğini söyleyince başta gülmüştüm ama bunun ne anlama geldiğini açıkladığında öylece kalakalmıştım.

"Bu hayatta beni koşulsuz sevebileceğine inandığım tek kişiydi. O öldükten sonra, hayatıma öyle birisi asla girmez diye düşünmüştüm ama sen... Sen, bana tıpkı onun gibi hissettiriyorsun."

Çoğu zaman güzel sözleri ağzından kerpetenle alsam da bazen öyle laflar ediyordu ki, nutkum tutuluyordu. Karşılığında verecek cevap bile bulamıyordum. Konuyu değiştirip masajını övmeye başlayınca üstelememiştim. Tam Asu'dan beklenilen hareketti. Eğer bir itirafta bulunduysa ya da iltifat ettiyse sonrasında hemen laf karıştırıp utancını gizlemeliydi. Artık onu, tepkilerini öngörebilecek kadar iyi tanıyordum.

Masaj konusunda onu hafife aldığım için geri adım atıp etkinliğimizin en favori kısmının bu, olduğunu söylemiştim. Tabi o an, gece yaşanılacaklardan haberim yoktu. Masajı ileride tekrar istediğimi belirtince Asu, yine utanmıştı. Gözlerini kaçırıp bana geleneksel şifa yöntemleri hakkında bilgiler verirken gözüme daha da etkileyici görünmüştü. Sevimliydi, güzeldi ve olgunlaşıp donanımlı birine dönüştüğünde tam anlamıyla mükemmel bir kadın olacaktı.

Semih yardıma gelince lastik sorunumuz hallolmuştu ama yerine başka bir sorun gelmişti. Semih'in ta kendisi. Trip atarak kendini zorla kampa davet ettirdiğinde Asu hemen tav olmuştu. Semih'in huyunu bilmiyordu. Kendine eğlence arıyordu gerzek. Semih'i gördüğü her yakışıklıya eriyen liseli kızların arasına sokmak, kurdu kuzu ağılına sokmak gibi bir şeydi.

Onun hiç kimseye zorla yaklaşmayacağını biliyordum. Çapkınlıkla şerefsizlik ayrı şeylerdi ve Semih, hiçbir zaman şerefsiz biri olmamıştı. Sorun şu ki, onda şeytan tüyü vardı ve kendini herkese sevdirirdi. Bu yüzden genellikle kızlar onun ayağına gelirlerdi.

Etkinliğe Asu'nun aracılığıyla katıldığımız için en ufak bir sorun çıksın istemiyordum. Yine de ikiye bir kaybetmiştim. Kampa vardığımızda ilk karşılaştığımız yüz, Beyza'nınkiydi. Asu'nun ondan rahatsız olmasını beklerken biz çadır almak için ayrıldığımızda Beyza'nın yanında kalmayı seçmişti. Bilmediğim bir şeyler vardı. Bunu daha önceki saç mevzusunda da sezmiştim. Bana anlatmadığı olaylar her neyse sinirlerimi gereceğini hissedebiliyordum.

Semih'le baş başa kalınca korktuğum başıma gelmişti. Tabi ki de işletmeyi bulana kadar susmamıştı.

"Demek kamp romantizmi ha?"

"Vay be kardeşim, seni bu hallerde göreceğim hiç aklıma gelmezdi."

"Aşık olduğunu anladığım an seni gömdüğümüzü biliyordum ama bu kabir azabı çok fazla."

"Bilsen kardeşinin içi nasıl acıyor?"

"Ama gözün arkada kalmasın. Haftaya senin için lokma döktüreceğim."

Ona bir kere de ciddi olması için kızmıştım ama beni bir yerleriyle bile takmamıştı. Cidden başımın belasıydı. "Madem kabir azabıydı, neden peşimize takıldın?" diye sorduğumda "Hurilerin bahsedildiği kadar güzel olup olmadığını test edeceğim," demişti.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now