19:02

57.1K 4.6K 1.3K
                                    

Antrenörümle konuştuktan sonra üzerimi değiştirmek için kabine doğru yürürken adımlarım hızlıydı. Asu, kazananlar tebrik edilirken bir anda ortadan kayboluvermişti ve gitmeden onu bulmam lazımdı. Maç esnasında oradaydı aslında hatta galibiyetimi ona armağan ettiğimde şaşırarak etrafına bakınmıştı. O halini anımsayınca istemsizce gülümsedim. Nasıl hissettiğini merak ediyordum.

Semih umarım geç kalmazdı. Annem sabah seni ben bırakacağım diye tutturmuştu. Onunla inatlaşırken yedek kıyafetlerimi evde unutmuştum. Neyse ki Semih'i zar zor ikna edip alması için geri göndermiştim. Maçımı kaçırdığı için kesin bana bir süre surat asacaktı. Neyse ki hiç izlemediği bir şey değildi. Hem haftaya bir maç daha vardı ve ondan da galibiyetle ayrılırsam iki hafta sonra son maç.

Ben ve elenen çocuklardan biri için ayrılan kabine girip kendimi duş kısmına attım. Baştan aşağı ter içindeydim ve Asu'nun karşısına bu halde çıkmak istemiyordum. Su, vücudumu sararken onun tribünde beni aradığı anları anımsayıp kıkırdadım. Cidden o seyircilerden biri olduğumu mu düşünmüştü? Aslında arayışının hoşuma gittiğini inkar edemezdim. Beyazlı seyirciler biraz uç tiplerdi, yine de o bunu önemsemeden beni bulmayı kafasına koymuştu. Mücadeleci ruhunu seviyordum.

Az sonra onunla yüz yüze konuşacağımı düşününce gülümsedim. O da ben kadar heyecanlı mıydı?

"Ekin, kardeşim!"

Semih'in sesini duymamla birlikte işimi bitirip dışarı çıktım. İlk kez tam zamanında gelip beni şaşırtmıştı. Spor çantamı bana doğru uzatırken "Alacağın olsun," deyip yüzünü buruşturdu.

"Senin yüzünden güzelim maçı kaçırdım."

"Abartma," deyip kabine girdim ve üzerimi giyinirken onunla konuşmayı sürdürdüm.

"Zaten bütün maçlarımı izledin. Bu da, diğerleri gibiydi işte. Hem sıkıldığını biliyorum."

"Sorun da o ya dostum. Bütün maçlarını izledim. Resmen arkadaşlık tarihimize kara bir leke sürüldü."

Onun yine pireyi deve yapışına gözlerimi devirip kazağım ve pantolonumu giydim. Dışarı çıkıp ayakkabı bağcıklarımı bağlarken dikildiği yerden bana kötücül bakışlar atıp cık cıkladı.

"Bu arada Sena ve Yeşim de seni izlemeye geldiler biliyorsun değil mi? Çıkmadan selam verelim. Kızlara ayıp olmasın."

"Neden sen Yeşim'e yol yapacaksın diye ben Sena'yla dip dibe olmak zorundayım?" diye sorduğumda düşünür gibi yapıp omuz silkti.

"Çünkü en yakın arkadaşımsın ve bu kadarını benim için yaparsın diye umut ediyorum."

Hazır olduğuma emin olunca doğrulup onun omzunu tıpışladım ve "Başka sefere kardeşim," dedim.

"Bugün önemli planlarım var ve kimsenin bozmasını istemiyorum."

"Yok artık," diye mızmızlandı.

"Beni eve gönderdin, şimdi de satıyorsun ha?"

"Önemli dedim ya Semih."

Onun kindar bakışlarını görmezden gelerek telefonumu ve cüzdanımı alıp cebime yerleştirdim. Kapıya doğru ilerlediğim sırada "Dur bir dakika?" dedi. Yine bir şeyler zırvalayacağını bildiğim için ona dönüp yılgın bir nefes koyuverdim.

Elinde tuttuğu hediye paketini havaya kaldırıp salladığında "Ne o? Bana hediye mi aldın?" diye sordum.

"Ben değil," dedi ve paketi kucağıma doğru atıp "Bir hayranın," diye ekledi. Yüzümü buruşturarak paketi açtım ve içinde siyah bir atkı olduğunu gördüm.

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin