13:34

40.7K 3.6K 964
                                    

Rüzgar, saçlarımı geriye doğru savururken kesilen kısa teller yanağıma çarpınca yüzümü buruşturdum. Resmen sağ tarafımda yarım bir saç tutamı vardı. Çok fazla değildi ama dikkatli bakan herkes, saçımın o kısmında bir şeylerin yanlış olduğunu fark ederdi.

Beyza, o sürtüğün saçını keserken kıza acıyıp onu durdurmaya çalıştığım için kendimi aptal gibi hissediyordum. Vicdanım, sahiden de çok zamansız yerlerde devreye giriyordu. Sonuçta Beyza gelmemiş olsaydı o şırfıntı, benimkileri gözünü bile kırpmadan kesecekti.

Beyza, "Kaç oldu?" diye sorunca derin pişmanlıklardan sıyrılıp ona döndüm. Ne demek istediğini anlamamıştım. Bacaklarını boşlukta sallayarak kolasından koca bir yudum aldı. Çenesiyle okul bahçesini ve dışarıdaki ana yolu işaret ettiğinde omzumun üzerinden geriye kısa bir bakış attım. Yüksekten korktuğum için hep böyle otururduk. O bacaklarını aşağı sallar dışarı bakardı, ben de içe dönük oturarak okulun küçük terasını izlerdim.

"Cezamız?" diye mırıldandığında istemsizce gülümsedim. Okulun çatısına çıkmak öğrencilere yasaktı ama biz, Beyza'yla her canımız sıkıldığında soluğu burada alırdık. Sigara keyfi yapmak için yukarı çıkan hocalar olmasa yakalanmamız zordu aslında ama şansımıza mutlaka birileri gelirdi. Klasik cezamız, kütüphaneyi temizleyip rafları düzenlemekti ama bir keresinde üçüncü katın camlarını da silmiştik. Neredeyse üç saat sürmüştü.

"Bilmem," dedim sessizce ve kendi kolamı yudumlayıp derin bir iç çektim.

"Zil çaldı. Birazdan kimyacı burada bitecek hazırlan," dediğinde cıklayıp kafamı iki yana salladım.

"Gelmeyecek, bugün ders aralarında soru çözeceğini söyledi."

"Bugün şans bizden yana desene," deyip güldü.

Omzumun üzerinden ona baktım. Sıkı bir topuz yaptığı saçlarından savrulan tutamlar havada süzülüyordu ve ela gözleri uzaklardaydı. Ne düşündüğünü merak etsem de sormadım. Beni ilgilendirmezdi ne de olsa.

Tuvaletten çıktıktan sonra nöbetçi öğretmen bizi müdür yardımcısının odasına götürmüştü ve hepimizin ifadesini almıştı. Kızların bizden şikayetçi olacaklarını düşünmüştüm. Hatta annemin, disipline gittiğim haberini aldıktan sonra bana dünyayı dar edeceği sahneleri bile kurmuştum zihnimde ama beklediğim gibi olmamıştı. Çünkü Zeliha ve diğerlerinin okul hayatları, bizimkilerden daha karanlıktı. Hep birlikte disipline gidersek eğer bizden çok onlar zarar görecekti.

Arkadaş arasında şakalaşırken olayı abarttığımız yalanını uydurduklarında Beyza'yla birlikte, onlara uyum sağlamıştık. Hiçbirimiz olayı büyütüp disiplinlik olma taraftarı değildik. Zaten karlı çıkan da biz olmuştuk. Bu kötü şakayı onların başlattığını söylediğimde itiraz edememişler ve bizden özür dilemek zorunda kalmışlardı. Zeliha, yarım kalan saçlarını parmaklarıyla tararken ölümcül bakışlarını üzerimizde gezdirip durmuştu. Hoca, bize sağlam bir fırça çektikten sonra son yılımızın hatırına durumu tolere edeceğini söylemişti ve dağılmıştık.

"Adrenalini sevmezsin," dedi Beyza.

"Kavga gürültüden hoşlanmazsın. O sırtlan üçlüsünün arasında ne işin vardı?"

Ellerimi soğuk duvara dayayıp hafifçe büzüldüm. Karlar erimiş olsa da hava hala buz gibiydi ve bir yerlerimiz donmasın diye yukarı çıkarken depodan iki tane koltuk süngeri araklamıştık.

"Değişmeye çalışıyorum," dedim. Başını iki yana sallayıp yüzüme kınayıcı bir bakış attı.

"Değiştiğin falan yok. Hala aptalsın. Kavga ederken bile önce aklını kullanman gerekir. Üç kişiye karşı tek kazanamayacağın en başından belli. Niye ortalarına atlıyorsun ki? Derdin hangisiyleyse onu daha sonra tek yakalamalıydın."

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin