"Anladım," diye mırıldandım sessizce.

"Sen neden merak ettin ki?" diye sordu. Bu soru beklemediğim bir şey değildi.

"Fındık, amcasını çok seviyor ama Adar'ın mesafesi yüzünden üzülüyor. Ondan yani, belki çözebilirim diye düşünmüştüm," diyerek yalan söyledim tatlı bir tebessümle.

Kafasını sallarken telefonun sesi yükseldi. Bana izin alırcasına baktığı an hızla kafamı salladım. Bu çocuk bu aileye göre fazla düşünceli ve kibardı.

İlk bana baktı, ben kafamı sallayınca ayağa kalkıp telefonunu açtı. Cidden sen Kıratlı olmayacak kadar iyi ve düşüncelisin.

"İyi misin? Bembeyaz olmuş yüzün." Duyduğum tanıdık sesin ne zamandır burada olduğunu bilmiyordum, en kötüsü sorduklarımı duymuş ihtimaliydi.

"İyiyim," dedim, tebessüm ederek. Samimiyetten uzak tebessümüme düz bakışlarıyla karşılık veren Adar'dan bakışlarımı çektim.

"Neden böyle davranıyorsun o zaman?" diye sorarken yanıma oturmuştu. Gözleri benim gözlerime çevrildi ama ben ona bakmıyordum.

"Sana yakın davranmak zorunda değilim," dedim dürüstçe. Ondan kaçtığımı ima etmesini anlamayacak kadar safta değildim. "Bir an önce evime gitmek istiyorum sadece."

"Bana yakın olmanı söylemedim. Neden böyle davranıyorsun? Merak ettiğim bu," dedi, sabrını sınadığımı düşündüm bir an. Sesini kontrol ederken iyice sertleştiğinin farkında bile değildi. Benim ondan bir cevap beklediğim gibi o da benden bekliyordu.

"Bir şey yok, Adar. Gerçekten," dedim, kafamı sallayarak kendi söylediğimi onayladım. Ayağa kalkarak yanından geçip gittim.

Boran salonda oturuyordu. Bir şey söylemeden ben de oturdum. Bakışlarının üzerimde olduğunu bilsem de umursamıyormuş gibi bir hava takınarak açık TV'ye baktım.

Derin güler yüzüyle salona girince şaşırdım. "Günaydın," deyip yanıma oturdu ve ne izlediğime baktı. "Temizlik programı mı izlemeye başladın Zümra?" dedi güler yüzünü silip bana sataşmaya karar vererek.

"Sana da günaydın, ikincisi senin izlemeni tavsiye ederim. Yoksa Şiwan amca seni dükkandan kovacak," dedim kaşlarımı alayla havaya kaldırarak.

Derin hiç moralini bozmayarak bakışlarını benden çekti. "Dün akşam ne oldu?" dedi Derin. Soruyu sorduğu kişi Boran'dı. Ufak bir kalabalığın sesini duymuştuk ama ön kısımda olduğu için görememiştik. Bazen onlara üzülmüyorum değildi, başlarında her an bir bela vardı ve diğeri diğerinden daha baskındı.

"Ufak bir olay, hallettik," dedi Boran kısaca.

Ardından bana baktı. O bakınca ben de ona baktım. "Söyle söyle için de kalmasın." dedim, yorgun çıkan sesimle.

"Sen söyle Zümra. İçinde kalan bir şey mi var?" dedi kaşlarını şüpheyle kaldırarak.

Olmaz mı?

"Var. Ama bil bakalım bu seni ilgilendiriyor mu?" dedim, yapmacık bir tebessümle.

Boran derince bir nefes alırken ağzının içinden sabır çektiğini duydum.

Derin ne olduğunu anlayamayarak ikimizin üzerinde şaşkın gözlerini çevirip durdu. Miran ile Adar'ın içeriye girmesiyle dikkatini bizim üzerimizden atarak onlara yöneltti.

Miran, Boran'ın yanına oturarak boğazını temizledi. "Abi," dedi Miran. Boran'a genelde ismi ile hitap ettiğinden bir an tuhaf gelmişti.

Boran da benim gibi şaşırmış olacak ki gözlerini tersçe ona çevirdi. "N'oldu?"

Gecenin İzi Where stories live. Discover now