hissettirdikleri güzel, beş

2.9K 520 151
                                    

üç bin dört yüz on sekiz.

okuldayım.

adımlarım ne hızlı ne de oldukça yavaş bir şekilde okula girerken cebimde iki tane çikolata var, evden çıkmadan aldım yanıma. belki cesaretimi toplarsam birini jisung'a veririm, beraber yeriz.

içimden geldi, bazen sorgulamamak gerek.

bastırdım düşüncelerimi.

ilk on iki basamaktan sonra sınıfa doğru yol alırken üçüncü koridorda changbin ile hyunjin'i gördüm, "günaydın!" dedi changbin elini kaldırıp. yanıma geldiler, bekledim onları.

gülümsedim ikisine. "günaydın."

eğer tereddüt etmeseydim birilerine dokunmaya, hyunjin'in saçlarını okşamak isterdim, garip isteklerimden biriydi. "nasılsın hyung?" diye sordu bana gözlerim onda olunca, "nasıl gidiyor?"

ne diyebilirim ki, sayılar, renkler, klasik ben işte.

"hep olduğu gibi," deyip omuz silktiğimde changbin ile ikisi kıkırdadı aynı anda. "siz nasılsınız? nasıl gidiyor?"

biri sana nasıl olduğunu sorduğunda ona sen de karşılık vermelisin, bu bir nezaket kuralı chan.

ekledim aklıma gelen şeyle. "jeongin nerede? göremedim?"

hyunjin ofladı. "bugün yalnızım, gözleri için doktor kontrolü var. bebeğim! sevgilim, özledim!"

bakın, hyunjin'de beni güldüren bir şey varsa o da kesinlikle tepkilerini böyle abartarak yaşamasıydı. ben kıkırdarken changbin de "salak ya," diyerek gülmüş, hyunjin'den omuzuna bir darbe almıştı.

"acıdığım için seninle takılıyorum seo changbin, yarın yine tekmeyi vuracağım sana."

acıdığı için miydi?

anlamamıştım, bu aralarında bir espri olabilir miydi?

changbin omuz silkti. "yürü git ya, çok meraklıyım sanki sana. salak."

işte buna tekrar güldüm.

sonra koşan adım sesleri işittik, daha ne olduğunu anlayamadan bize doğru gelen seungmin ona çarpan biri ile dengesini kaybetti, beklemediği bir şekilde sendeledi tam düşecekken changbin ileri atılıp bileklerinden tutarak doğrulttu onu.

ben yetişememiştim ama neyseki onun refleksleri iyiydi.

ani tepkilerim dışında pek dokunamazdım insanlara da ben.

"iyi misin?"

ama yere eğilip düşen kitabı aldım yavaşça.

seungmin kafasını salladı. "iyiyim, teşekkür ederim tuttuğun için."

geri çekilip üstünü düzeltirken gözündeki gözlüğü düzeltti, gülümsedi, elimdeki kitabı aldı teşekkür ederek sonra bize baktı.

"az önceki halimi unutun lütfen ama bir şey söylemek için geldim, üçünüzü beraber görmem iyi oldu. minho hyung yok mu?"

"sınıftadır," dedi hyunjin merakla. "bir şey mi olmuştu?"

sınıfa tam sekizi yirmi geçe girerdim, gitmem için sadece beş dakikam var. umarım seungmin çok tutmaz.

iç çekti. "bir de o uyuzun peşinden koşacağım ama sorun değil. şey, okulda bir basket takımı kurulacak ve en iyi oyuncuların hep son sınıflardan olduğu söyleniyor. bana da görev verildi takımı kurmam için, hep gördüğüm kadarı ile de sizler fazla iyisiniz. acaba, okul takımına katılmak gibi bir düşünceniz var mı?"

sweet night, chansung ✓Where stories live. Discover now