"Sevgilinle mi ilgili?"

Sena'nın sorusuyla birlikte irkilerek ona döndüm. Bugün saçlarını açık bırakmıştı ve makyajı epey sadeydi. Onun için doğallıktan yana bir gün olmalıydı. Önüne düşen tutamları kulağının arkasına itip başını ilgiyle yan yatırdı ve parmaklarını masanın üzerinde duran elime koydu.

"Bana anlatabilirsin."

Elimi hafif hafif sıvazlayıp beni yüreklendirmeye çalıştığında tenimde gezinen parmaklarına dalgın bakışlar attım.

"Ayrıldınız mı yoksa?"

Bakışlarım, gözlerini buldu. Yüzü asılmıştı, durgun halime üzülmüş gibiydi. Elimi tutup kendi ellerine hapsetti bu kez ve "Ben arkadaşınım Ekin," dedi.

"Seni dinlerim."

"Neden bu kadar ısrarcısın Sena?"

Sorduğum soruyla birlikte bocaladı ve yüzünü buruşturarak "Nasıl yani?" dedi.

"Sınıftaki kimseyi tanımadığını söylüyorsun. Arkadaşlık kurma konusunda çekingen biriymişsin gibi davranıyorsun ama bana gelince fazla ısrarcısın. Oysa beni de tanımıyorsun."

Mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırıp elimi serbest bıraktı. Amacım onu gücendirmek değildi ama artık buna bir son vermesi gerekiyordu.

"Seninle daha öncesinden de paylaşımlarımız olduğu için kendimi yakın hissediyorum. B-ben rahatsız ettiysem üzgünüm."

Rahatsızlık konusunu duymazdan gelerek derin bir nefes aldım ve incitici olmamaya özen göstererek konuşmayı sürdürdüm.

"Tek paylaşımımız birlikte içki içmekti. Tanış olmak için yeterli bir etkinlik değil bence. Hatta kötü bir başlangıç bile sayılır. Arkadaş seçerken daha güvenli paylaşımlar gereklidir. Sense beni yıllardır tanıyormuşsun gibi davranıyorsun."

Gergince boynunu ovuşturup yutkundu. O sırada garson gelip kahvesini bıraktı. Bakışları, bir süre dumanı tüten fincanda gezindi.

"Bugün keyfin yerinde değil sanırım. Belki başka bir gün oturur sohbet ederiz," deyip toparlanmaya başladığında bileğini tutup onu durdurdum. Bu tepkimle birlikte şaşırarak yüzüme baktı.

"Başka bir arkadaş edinmelisin," dedim ses tonumu yumuşatarak.

"Merak ediyorsan Asu'yla ayrılmadım ve ondan ayrılabileceğimi sanmıyorum."

Gülümsemeye çalıştı ama çabası sevimsiz birkaç kıpırtıyla son buldu. Gözleri bileğine kayınca kolunu kavramayı sürdürdüğümü fark edip elimi çektim ve "Üzgünüm," dedim. Bu kez o kalkmadan hızlıca toparlandım ve masadan ayrılmadan önce son kez yüzüne baktım.

"Projeye devam edemeyeceğim. Zaten hepsini sen yaptın, tek başına gayet iyi götürüyorsun. Kimseye ihtiyacın yok. İstersen hocaya da ben iletebilirim. Puanımı kesmesi sorun olmaz."

Konuşmadı ama hüsrana uğramış bakışlarını gözlerime değdirip çekti. Başımı hafifçe öne eğip onu selamladım ve yanından geçip kafeteryayı terk ettim. İyi bir kızdı, güzel ve zekiydi. Lakin mutlu olmak için başka bir mutluluğun bitişini kolluyordu ve işte bu, çok bencilceydi. Günün birinde Asu'yla ayrılsam bile onunla bir şansımız olduğunu düşünmüyordum.

Otoparka yürüyüp eşyalarımı arabaya bıraktım. Saat 17:04'tü. Bir dersim daha vardı ama katılsam bile fark etmeyecekti. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden gidip biraz antrenman yapmayı deneyecektim. Sürücü koltuğuna geçip emniyet kemerimi takarken arabanın içini dolduran bildirim sesiyle birlikte Asu olmasını umarak telefona baktım ama numara kayıtlı değildi.

0505...... Teke tek bir maç sözün vardı Ekin Akkor.

0505...... Kuralsız diyordun. Orada konuşalım, sorunlarımızı halledelim diyordun.

0505...... Ne oldu o iş?

0505...... Seni son zamanlarda pek bir korkak ve yenilmiş gördüm.

İlk mesajı okumamla birlikte istemsizce gerildim. Doğrusu maç işi tamamen aklımdan çıkmıştı ama şu an hiç Murat ve onun yıkık egosuyla uğraşacak halde değildim. Bu teklifi ona sunarken amacım, Asu'yla görüşmemize burnunu sokmamasıydı. Şu an ise zaten Asu'yla görüşmüyorduk. Son mesaja geldiğimde ise fikrim tamamen değişti.

"Yenilmiş gördüm."

Dudaklarımdan öfkeli bir nefes fırlarken dişlerimi sıktım.

"Tabi ya. Sendin. Burnunu çoktan soktun değil mi? O yüzden Asu, uzak kalmak istedi."

Direksiyona sert bir yumruk indirip yüzümü ovuşturdum. Bunu tahmin edemediğim için tam bir aptaldım. Ona nerede olduğunu soran bir mesaj attım. Bunu bekliyormuş gibi anında bir konum gönderdi. Sonuna da sırıtan bir emoji eklemişti.

Ruh hastası piç.

Arabayı çalıştırırken rehberden Semih'i buldum. Murat'ın attığı konumu ona gönderip bir saat sonra beni aramasını ve cevap vermezsem bu adrese gelmesini yazdım. Yalnız konuşacağız demiştim ama Murat gibi şerefsizlikte sınır tanımayan birinin tek geleceğine inancım sıfırdı. Semih'e mümkünse yalnız gelmemesini ekleyip telefonu yana fırlattım. Otoparktan çıkıp yola koyulurken ayağım istemsizce gaz pedalına yüklendi. "Bekle beni," diye soludum dişlerimin arasından.

"Bu kez belanı sikeceğim."

Selam Büşü geldi!

Evet bölümü yazınca hemen atayım dedim.

Yorumları alalım.

Diğer bölüm baya üzülmüş ve kızmışsınız ama bu çatışma illaki yaşanacaktı. Engelleri aşmak için onlarla yüzleşmek gerekir. Asu da yüzleşecek merak etmeyin:)

Yavaş yavaş bütün pürüzleri çözüyoruz. Sena'yı eledik gibi. Ne dersiniz Ekin'in peşini bırakır mı?

Diğer bölüm cidden Cuma'ya (Bilmiyorum yazabilirsem önce atarım belki, yine de söz vermeyeyim.) djjdj

Sınır; 820 oy, 1000 yorum.

AppleeQueen ve thebahar_ bu bölüm size tatlışlarım 🖤

Seviliyorsunuz kalp kalp!


01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now