18.Bölüm

37.8K 1.5K 247
                                    

Hepinize merhaba.
Keyifli okumalar dilerim🖤

Hiç bilmediğim bir ülke, bilmediğim bir dil, bilmediğim sokaklar, bilmediğim araçlar, bilmediğim insanlar ve bilmediğim bir ben

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hiç bilmediğim bir ülke, bilmediğim bir dil, bilmediğim sokaklar, bilmediğim araçlar, bilmediğim insanlar ve bilmediğim bir ben...

Göze almıştım her şeyi.

Oldukça zor olacaktı. Hem de fazlasıyla...

Dinçer'in bana verdiği adresi insanlara sordum. Tabii bu telefonumdaki uygulama sayesinde gerçekleşmişti. Adresin önüne geldiğimde apartmanı yukarıdan aşağıya iyice inceledim.

Rengi açık turuncuydu, altı katlı bir apartmandı. Neredeyse her pencerenin önünde güzel çiçekler vardı. Mevsimin de ilkbahar olması dileğiyle hepsi canlı duruyordu.

Apartmanın içine girdiğimde merdivenlerden çıktım. Dinçer'in dediğine göre daire, en üst kattaydı. Merdivenleri tek tek çıktığımda en üst daireye ulaştım. Her katta iki tane daire bulunuyordu. Umarım buraya kolayca adapte olabilirdim.

Çantamın içindeki anahtarı çıkarttım ve kapıyı açtım. İçeriye ilk adımımı attığımda oldukça ferah bir ev karşılamıştı beni. Kapıyı tekrar kapattığımda ise evin içinde yavaşça yürümeye başladım.

Geniş sayılabilecek bir evdi. Çoğunluğu gri ve beyazla dekore edilmişti. Mutfağı salon ile birleşikti ama buna rağmen ferahlığından ödün vermiyordu. 3 tane odası vardı. Bir odası yatak odası, diğer odası kütüphane tarzı, bir başka odası boş sayılırdı. Onun harici, banyosu ve salona açılan bir balkonu vardı. Evi gerçekten çok beğenmiştim.

Salona tekrar döndüğümde koltuğun üzerine oturdum. Yabancı olan bu evi oturduğum yerden inceledim.

Tek başıma ne yapacaktım?

Bir kaç dakika sonra kapının zili çalınca kaşlarımı çattım ve yerimden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı hafif aralayıp gelene baktığımda karşımda bir adam gördüm.

Kahverengi, dağınık saçları vardı. Göz rengi de kahverengiydi. Yüzünde hiç sakalı yoktu neredeyse. Yüz hatları oldukça belirgindi. Üstüne giydiği dar, siyah tişörtten ise kasları da oldukça belirgin duruyordu. "Merhaba." dedi Türkçe konuşarak. Kaşlarımı şaşkınlıkla havaya kaldırdım.

"Merhaba." dedim tedirgince. "Siz kimsiniz?"

"Anıl ben, Dinçer'in arkadaşıyım. Tam karşı dairede oturuyorum." dedi bir parmağıyla arkasını işaret ederek. O yöne baktığımda ise bir kapı görmüştüm. "Korkmanı gerektirecek bir durum yok Karaca. Dinçer en yakın arkadaşımdır. Seni de bana emanet etti. Buraya tam anlamıyla alışana kadar bendesin yani." dedi. Kafamı yavaşça onu onaylarcasına salladım ve içeri girmesi için hafifçe geri çekildim. Anıl içeri girdiğinde salona doğru ilerlemeye başlamıştı.

GİRİZAN Where stories live. Discover now