"Aile içi mevzu mu?" diye sordu bu sever Zeki.

Bir kez daha iki yana olumsuz bir şekilde salladı kafasını.

"Aşk meşk işleri?" diye şansını denedi Zeki ama ihtimal vermedi.

Cengiz birine aşık olmazdı. O gönül eğlendirirdi. Aslında çok sevgili yapan, birileriyle takılan birisi değildi ama yine de şahit olduğu kadarıyla öyle bağlanan bir tip değildi arkadaşı.

Onaylamadı ama inkar da etmedi. Kafasını iki yana sallamadı. Sessiz kaldı sadece. Bu da cevaptı işte.

Üç çift göz şaşkınlıkla birbirlerine baktıktan sonra tekrar esmer gence çevirdiler bakışlarını. Cengiz kafasını hafif eğmiş oturduğu sandalyede gözlerini boşluğa dikerek duruyordu.

"Cengo?" Alper oturduğu yerden öne doğru doğrulup sorgular şekilde yüzüne baktı onun.

Cengiz duruşunu bozmadan sadece gözlerini çevirdi ve göz göze geldi arkadaşıyla.

"Yok bir şey." diye geçiştirdi Cengiz yüzünü gizleyerek.

"Cengiz, bir kere olsun kendini anlatsan, duygularını göstersen ne olur? Böyle sürekli heykel gibi duygusuz ve katı olmak zorunda değilsin. Duygularını açmak küçük düşmek anlamına gelmez. Güçsüz olduğunu göstermez." dedi Utku kaşları çatık ve sakin bir ses tonuyla.

"Artı bir." diye katıldığını göstermek için konuştu Zeki.

Cengiz yüzünü kaldırmadan bakışlarını kaldırdı sadece. Sıkıntılı bir nefes verdiğinde kafası allak bullaktı.

"Yav önemli bir şey değil." dedi sinirli bir sesle.

"Hı hı, aynen. O yüzden günlerdir aklın bir karış havada ruh gibi dolanıyorsun. Hay inadına senin ya anlat hadi amına koyayım." dedi Alper.

"Yok diyorum lan anlamıyor musunuz? Sikeceğim şimdi ha. Aşkmış duyguymuş bilmem ne. Yok amına koyayım aşk maşk yok!" diye bağırdığında hiddetle yerinden kalktı Cengiz. Üçü de afallayarak başını kaldırdı ve öfkeyle gözleri dolan çocuğa bakmaya devam ettiler."Böyle aşkı da sikeyim, imkânsızlığı da sikeyim." derken çenesini sıkıyordu.

Gözleri öyle öfkeyle bakıyordu ki. Dolu gözlerinden parlayan kırgınlık ve öfke dolu parıltılar kendini gösterirken sessizlik oldu birkaç dakika.

Derin bir nefes alırken gözlerinin dolduğunu hissettiği an arkasına döndü ve elini burnuna götürüp sertçe sildi. Ardından hırsla dudaklarını birbirine bastırdı ve anlık olarak masaya yumruk geçirdi.

"Şşt sakin ol." derken ayaklandı Utku ve arkası dönük bedeni kendine çevirdi. "Sakin ol. Tamam sormuyoruz bir şey gel otur şöyle."

Cengiz kollarından tutulup kalktığı sandalyeye geri oturtulurken omuzlarını düşürmüştü.

"Bok gibi hissediyorum. Berbat haldeyim. İçimden söküp atamıyorum, sikeyim olmuyor. O evlenecek ama benim elimden hiçbir şey gelmiyor." dediğinde içindekileri haykırmak istiyor da hali yok gibi hissediyordu.

"Evlenecek mi?" diye şaşırdı Zeki.

"Çok mutlu olacak. Ben burda acı çekerken o başkalarını mutlu edecek. Kanıma dokunuyor Utku, önce ben sevdim. Kendimi bildim bileli hem de." dediğinde hırsla dişlerinin arasından konuştu bakışları direkt olarak Utkudayken.

Üçünün de aklına kimse gelmiyordu. Şaşırmışlardı. Cengiz neyden bahsediyordu hiçbir fikirleri yoktu? Kendimi bildim bileli derken? Uzunca süredir bu sevdanın içerisindeyken nasıl olur da hiçbiri anlamamıştı?

"Kimden bahsediyorsun sen? Tanıdığımız biri mi?" diye sordu Alper kaşlarını çatarak.

Cengiz kafasını iki yana salladı. "Kim olduğunu sormayın. Sadece..." deyip kesik bir nefes verdi. "Sadece imkânsız."

-
-
-

"Hadi Allaha emanet." deyip Mehmet ile vedalaştıktan sonra sanayi çıkışındaki yokuşa doğru yürümeye başladı.

Cebinden telefonunu çıkartıp çalışırken arada gizli gizli mesajlarına cevap verdiği sevgilisinin yeni mesajına bakıp gülümseyerek cevap verdi.

Kemikleri ağrıyordu, vücudu ciddi anlamda yorgundu. Bunun üstüne soğuk aldığını düşünüyordu çünkü burnu akmaya başlamıştı. Hafiften hasta da hissediyordu kendini fakat bunlar şu an önemli değildi. Önemli olan bir şeylerin artık yoluna gireceğiydi.

Öncelikle Doruk okula geri dönüyordu. Annesi sonunda ikna olmuş ve baş edemeği oğluyla kocasının ısrarlarları ile kaydını tekrar eski okuluna aldıracağını söylemişti.

Sabah Doruk bunun haberini verdiğinden beridir bu müjdenin gücüyle çalışmıştı. Bugün gelmeyen bir eleman yüzünden iki kat daha fazla yorulmasına rağmen sonunda sevgilisi okula geri döneceği için mutluydu. Bu mutluluk şu an her şeye değerdi onun için.

Dolmuşa bindiğinde yorgunluktan ve üzerindeki hastalık kırgınlığı yüzünden uyuyakalmıştı. Son durağa geldiğinde şoförün onu uyandırması ile evini çoktan geçtiğini fark ettiğinde bir küfür savurarak sersem bir şekilde inmişti.

Cebinden çıkardığı peçeteyi burnuna götürdükten sonra soğuk havanın vücudunun titremesine neden olmasıyla ellerini ceplerine soktu.

Sonunda eve geldiğinde kapıyı çaldı. Anında açılan kapıyı Emine açmıştı. Yüzündeki gerginlik ifadesini fark etmedi Baran ve ayakkabılarını çıkardı.

"Hoş geldin abi." dedi kız tedirginlikle.

"Hoş buldum güzelim. Hemen duş alıp yatacağım çok kötüyüm. Şifayı kaptım galiba." derken üzerindeki kabanı çıkartıp asmıştı.

"Abi dur." dedi Emine esmer genci bedeninden durdurup kendisine bakmasını sağlarken.

Kara gözler kardeşinin tedirgin yüz ifadesini fark ettiğinde kaşlarını çatmıştı.

"Bir şey mi oldu?"

Emine sıkıntıyla elini çekti ve "Ahmet abim seni bekliyor. Çok sinirli sana."

"Neden?"

"Bilmiyorum ama saatlerdir seni bekliyor. İş yerine gelecekti de ben bırakmadım, şimdi orda bir tatsızlık çıkarır işinden olma. Gel içeride."

Kaşlarını biraz daha çattığında içinde oluşan kötü hisle küçük adımlarla salona yöneldi. Ne olduğunu bilmiyordu fakat vücudunu büyük bir huzursuzluk kaplamıştı. Abisi kolay kolay kendisine sinirlenmezdi. İş yerine gelecek kadar sinirlendiyse bu hiç de hayra alamet değildi.






KABADAYI [BXB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin