62. BÖLÜM

27.3K 2.3K 1.1K
                                    

"Baran biraz geç gelecekmiş, usta bırakmamış."

Seyit elindeki tepsiyi masaya koyup çayları iki arkadaşının önüne bıraktıktan sonra kendi çayını da koydu.

"İyi, o zamana kadar anca hazırlarız kendimizi ders çalışmaya zaten." dedi Hasan elindeki telefonla oynarken.

"Bırakın lan şu telefonları son sınavlar bunlar bak harbi çalışmamız lazım. Bitirelim şu liseyi." dedi Seyit tepsiyi kenara koymadan önce.

"Valla ben bir kez daha sınıfta kalırsam babam götüme çomak sokar." dedi Yusuf çayına şeker atıp karıştırırken.

"Ben benimkilere kendinizi bir sene daha hazırlayın dedim. Oğlum bak sakın mezun olayım falan demeyin sizsiz naparım lan?" diye sordu Hasan telefonu bırakıp arkadaşlarına doğru.

"Mal mısın oğlum çalış işte bitsin artık." dedi Seyit en son ne zaman açtığını bilmediği kitabı ve defterini masaya koyarken.

"Bendeki bu ticaret zekâsı varken dersi kim sikler?" dedi Yusuf çay bardağını kavrayıp göğsünü kabartarak arkasına yaslanırken.

"Hem dünün etkisi geçmedi bende hâlâ. Kafam kazan gibi nasıl içtiysek amına." dedi Hasan.

"Sorma ya. Bir de Baran o kafayla işe gitti erkenden. Ayrıca abisi sikmiş belasını kokuyu alınca, sabah söyledi." dedi Seyit sırıtarak.

Baran o gün eve nasıl gitmişti bilmiyordu bile. Kafası gerçekten uçmuştu. Yine de abisi içtiğini öğrenirse kızacağını bildiğinden ayakta en sabit şekilde durmaya çalışarak gitmişti eve. Geç geldiği için zaten hazır olda bekleyen annesi ve abisi üstelik sarhoş olan esmeri bir güzel haşlamışlardı. Baran onların azarlarını saatlerce dinledikten sonra kendine gelmesi için kahve yapmıştı.

Ertesi gün işe giderken Doruğu aramış ve özür dilemişti. Yaptığı saçmalık yüzünden geörekyen mahçup olmuştu fakat Doruk önemli olmadığını, hatta çok eğlendiğini söylediği için rahatlamıştı biraz daha. Yine de korkuyordu, kadın kendisini zaten sevmiyordu, kesin daha da gözünden düşmüşümdür diye düşünüyordu.

"İçmesin o da amına koyim." dedi Yusuf. "Hem ne yaptınız lan siz dün?"

"Vallaha büyük eğlenceyi kaçırdın bremın. Doruğun evini bastık." dedi Hasan gülerek.

Yusuf gözlerini devirdi. "Aman ne eğlence."

Kapının çalması ile Seyit ayaklandı. "Baban mı geldi?" diye sordu Hasan.

"Yok babam bu saatte gelmez, Barandır." dedi ve odasından çıktı.

Kapıya doğru yürüyüp kulpunu indirdi ve kapıyı açtı. Açtığı an gördüğü görüntü ile gözleri büyüdü.

Ağzı yüzü kan olan Utku beklediği görüntü değildi. Kaşından ve burnundan akan kan ağzına girmiş, bir elini kapıya yaslamış sanki dayak yiyen değilmiş gibi başı hafif eğik kapıyı açan çocuğa bakıyordu.

"Utku? Ne bu hâl?" diye sordu endişeyle ve hızla ona yöneldi. Ayakta zor duran gencin koluna girdiğinde suratını buruşturdu Utku.

"Ben haber vermeden geldim ama..."

"Gel." dedi Seyit içeriye girmesine yardım ederken.

Dedesi odadan kimin geldiğini sorduğunda arkadaşı olduğunu söyleyerek hızla Utkuyu içeriye almış ve kapıyı kapatmıştı.

Kaşlarını çatarak ağzı yüzü dağılmış bedenin kolunu kafasından geçirip omzuna attı ve yardım ederek odasına götürdü.

Çayını yudumlayan Yusuf içeriye giren kişiyle gözlerini büyüttüğünde Hasan çıtladığı çekirdeği tam tükürürken gördüğü görüntü ile şaşkınlıkla baktı.

KABADAYI [BXB] Where stories live. Discover now