"Hafta sonu maçta sevgilinle tanıştım," diye konuya girdiğinde doğrudan yüzüne baktım. Bundan haberdardım ama ondan tekrar duymayı beklemiyordum.

"Çok tatlı birine benziyor. Senin adına sevindim."

Tepkisini garipsesem de bozuntuya vermeden gülümseyip teşekkür ettim. Aslında bozulacağını ve bundan sonra benimle konuşmak istemeyeceğini düşünmüştüm. Hatta bu sayede grup ödevinden kolayca sıyrılırım sanmıştım ama Sena'nın tepkisi beklenmedikti.

"Onu çok seviyor olmalısın," dediğinde derin bir iç çekip kafa salladım.

"Asu, ruhumu dinlendiren bir sığınak gibi. Onunla olmak, bütün kötü şeyleri unutturuyor."

Gülümsemek için kendini zorladı ama bozguna uğradığı belli oluyordu. Başını sallayıp bakışlarını diğer masalarda gezdirmeye başladığında artık konuya girmem gerektiğini hissederek konuşmaya başladım.

"Sena, ben aslında seninle bir şey konuşmak istiyordum. Şu birlikte yürüttüğümüz proje hakkında. Bence başka biriyle çalışmalısın. Sana daha iyi destek verecek bir grup arkadaşını hak ediyorsun. Zaten bu kısma kadar ayrı yürüttük ve senin payın daha yüksekti. Benim yerime başka birini bulsan da sorun yaratacağını sanmıyorum."

Yüzüme bakıp yutkundu. Bu kez suratını ekşitip gerçek duygularını belli etti.

"Neden ısrarla ödevi bırakmak istiyorsun?" diye sorduğunda afalladım. Aslında belli bir nedeni yoktu, sadece onun bana karşı hisleri olduğunu anladığım için kaçmaya çalışıyordum.

"Ben fazla yoğunum," diye bahane üretmeye çalıştığımda "Sevgilin kızlarla çalışmanı istemiyor mu?" diye sordu. Kısa bir an düşündüm. Asu'nun "Onunla çalışma," diyeceğini sanmıyordum. Yine de istemeyeceği kesindi, hele de söz konusu Sena'yken.

"Asu'yla bir ilgisi yok Sena. Ben, sadece bu projeyi başka biriyle daha çok yücelteceğini düşünüyorum."

"Başka kimseyi tanımıyorum Ekin," diyerek itiraz ettiğinde bir şey diyemedim. Kabul etmeyeceği belli olmuştu.

"Arkadaşız öyle değil mi?"

Ani sorusuyla birlikte duraksadım. Sonrasında gönülsüzce başımı salladığımda gülümseyip parmaklarıyla elimi sardı.

"O zaman arkadaşım olarak bana destek ol. Tanımadığım kişilerle kasılıyorum. Zamanın olmaması sorun değil. Sana düşen kısımları da ben yapabilirim ama projeyi bırakma lütfen."

Elimi yavaşça tutuşundan kurtarıp kucağıma çektim ve sıkıntılı bir nefes koyuverdim. Birini yarı yolda bırakmak bana göre değildi ama devam etmek de istemiyordum. Ona net bir cevap vermek yerine telefonumu elime alıp mesaj bildirimlerini yeniledim. Asu yazmamıştı ve saat 18:35'ti.

"Bu konuyu başka zaman tekrar konuşalım olur mu?" deyip ayaklandığımda Sena sessizce beni izledi.

"Sen, başka bir grup arkadaşı önerimi değerlendir. Belki de iyi bir seçenek bulursan fikrini değiştirirsin. Benim şimdi gitmem gerek. Semih'e sözüm var. Geç kalırsam başımın etini yer."

Ağzını aralayıp bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti. Kitaplarımı toplayıp masadan ayrılmadan önce "Görüşürüz," dedim. Zoraki bir gülümsemeyle başını salladı. Onu geride bırakıp koşar adımlarla dışarı çıktım ve otoparka yürüdüm. Arabama ulaştığımda rahatlamış hissediyordum. Sena'dan kaçmak için kullandığım bahane yalan değildi. Cidden Semih'e sözüm vardı.

Onu evinden alacaktım ve bize geçecektik. Arabası arıza yapınca tamire göndermişti. Morali bozuk olduğu için gecelere akma hevesi yoktu. Bu yüzden bugün benim başıma bela olacaktı. Bazen onun evde takılma fobisi olduğunu düşünüyordum. Bir insan, yılın üç yüz altmış beş gününden birini bile yatağında huzurla geçiremez miydi?

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now