𝘴𝘢𝘭𝘷𝘢𝘵𝘰𝘳𝘦.

278 41 47
                                    

*yazar aşk acısı çekiyor o yüzden b*k gbi bölümler yazıcak shdkdld


Yazın çılgınlığı,
Ve bunca zamandır seni bekliyordum,
Sana tapıyorum, benim için olduğunu göremiyor musun?
Yaz sıcaktı ama ben sensiz üşüyordum.
//Lana Del Rey- Salvatore

Piero artık can sıkıcı değil, adeta pırıl pırıl ve capcanlıydı. Kahvaltı masasında atılan kahkahalara eşlik edebiliyor, Theo'nun geçen gece iki euroya girdiği Piero Açık Hava Sinema etkiliğinde izlediği can sıkıcı üç saatlik filmi dahi keyifle dinliyordum. Sanırım aşık oldum, diye geçirdim içimden. Başka ne söyleyebilirdim ki? Jake'in üzerimde zevkten titrediğini hatırladıkça resmen alevlerle çevreleniyordum!

Theo üzerine uzun uzadıya konuştuğu filmin sonuna gelince öksürdü, yeşil gözlerinde baygın bir ifadeyle, "Mattie ve Francesco, size bir şey sorabilir miyim?" dedi fakat başını hızla, önündeki yarılanmış omlete indirmişti.

"Elbette," diye karşıladı onu Francesco yumuşak bir tavırla. Mattie bana bir şeyler yedirmekle uğraştığı için konunun dışında kalmayı tercih etmiş, genç çocuğu cevaplarıyla oyalama görevini eşine bırakmıştı.

Üzerinde duran dar tişörtü onu olduğundan daha kaslı gösterirken, nefes alamıyormuşçasına yakalarını çekiştirdi Theo. "Eşcinsel olduğunuzu nasıl anladınız? Yani daha doğrusu, birbirinize aşık olduğunuzu..." diye sorduğunda ise saatlerdir devam eden çatal bıçak sesleri aniden sonlanmıştı. Şimdi Mattie ile Francesco birbirine bakıp bu soruyu kimin cevaplaması gerektiğini düşünüyorlardı.

"Şöyle," Francesco, kelimeleri doğru seçme uzmanı olduğundan dolayı söze başlamayı tercih etti. "O zamanlar daha çok gençtik ve ikimiz içinde her şey durağan ilerliyordu. Ben güzel sanatlarda öğrenciydim, bütün gün eski eserleri kovalayıp çatı katındaki odamda onları restore etmekle uğraşıyordum." Bundan neredeyse yirmi bir sene öncesini hatırlayınca, gözlerinde hülyalı bir ifade gezindi. "Mattie ise restorasyon öğrencisiydi. Bana yardım etmeye geldiği zamanlar onun işini özenle yapışını hayranlıkla izlerdim. O zamanlar bunun sadece işini iyi yaptığı için bir insana duyulan saygı olduğunu düşünüyordum fakat içimde değişik bir şeyler vardı,"

Mattie dolmaya başlayan gözleriyle sevgilisine döndü, az önce havada duran elini bacağımın üzerine indirmiş ve dizimi ovalamaya başlamıştı. "Birbirimize duyduğumuz hayranlığın aşka döndüğünü, bir gece Mattie'nin bana attığı bakışlardan anladım. Bunun nasıl bir his olduğunu sana anlatamam, Theo. Hisler kolayca söze dökülen şeyler değildir ancak aşkın her bedende, her cinsiyette, her ruhta aynı semptomları gösterdiğini bilmelisin. Elbette bazen ayakların yerden kesilir," Masanın üzerinde uzanıp eşinin elini kavradı. "Bazen de yere daha sağlam basman gerekir."

Ayakları yere sağlam basan kelimelerin etkisiyle bir rüzgar masanın üzerinden hepimizin bedenini yaladı ve geçti. Antonella vefat eden kocasını anımsadı, kırışan yanaklarında bir canlılık gezindi o an. Mattie ile Francesco birbirine kenetlenen parmaklarının keyfini çıkardılar ve Theo, Samuel'e duyduğu hisleri belli edercesine karşıdaki evin bahçesini yokladı dolu gözleriyle. Titrek parmaklarım kalbimin üzerini yoklamak istediysede öylece durdum çünkü bu aşkın yarattığı olağanüstü hislerin tek taraflı olabileceğini de düşünmek zorundaydım. Kendime rağmen, belki bencilce aldığım bu kararlara rağmen, onun hislerini önemsemenin iyi olabileceğini düşündüm çünkü galiba aşk böyle bir şeydi; karşındaki için ayaklarını yere daha sağlam basmak.

"Ah hadi kendinizi toparlayın, ziyaretçilerimiz var." diye atladı Lilou, masada gezinen huzur nedense onu mutlu etmemişti.

Misafirlerimiz olarak nitelendirdiği kişileri görebilmek adına arkama döndüğümde, Jake'in ılık yaz rüzgarında geriye doğru giden koyu kahve saçlarını ve hemen yanında ona bir şeylerden bahsederek yürüyen Avena'ı gördüm. Kalbim saniyesinde atmayı kesti, ellerim sandalyenin başını kuvvetle sıktı.

Mattie elini yukarı kaldırdı fakat sözcükleri onlar bizi duyamasın diye fısıltı halindeydi, "Baksanıza ne kadar yakışıyorlar." Korkutucu bir şekilde sözcükleri kalbimin üzerinde tepindi.

Antonella, "Onlar ayrılalı çok oldu, Avena bir başkasıyla evli ve gayet mutlu." diye cevapladıysada, beni rahatlatmaya çalıştığını bildiğimden bu sözcükleri dumanlanan zihnime kabul etmemeye karar verdim. Az önce bedenimden neşterle çekip çıkarılan heyecanı ne söylerlerse söylesinler geri getiremeyeceklerdi. Ben Jake gibi bir adamın yanına yakıştırılamazdım, değil mi? Gençtim, kanım hala hızlı akıyor ve bu dünyada geçireceğim günlerin tümünde aşkı hissetmek istiyordum.

Jake ise, birçok anıyı sakladığı belli olan gözlerinden okunacak kadar sakindi. Ani kararlar vermezdi, yapacakları üzerine düşünür belki de düşünmeden tüm o saçma düşüncelere hayır derdi. Benim aşkıma yapacağı gibi.

"Size afiyet olsun, ben biraz odamda kitap okuyacağım." diyerek ayaklandım, onlar çoktan masaya yaklaşmışken. Bize milyonlarca kilometre uzakta olan güneş adeta içimde yanmaya başlamıştı ve kaçmalıydım.

O yüzden Jake'in bana doğru attığı endişeli bakışları es geçtim, elini tedirginlikle bacaklarımdan çeken Mattie'nin yanağına sulu bir öpücük kondurdum ve sandaletin sardığı ayaklarım çimleri ezip geçerken içeriye açılan kapıdan girdim. Duygularım artık net bir şekilde ikiye bölünmüştü; Ondan hem nefret ediyor, hem de onu sevmek istiyordum. Kelimenin tam anlamıyla acınası haldeydim. Kendimi çarşafları yeni serilmiş yatağımın üstüne bırakıp gözlerimi sıkıca yumdum, başımı yastığa biraz fazla gömmüş olmalıyım ki temizlik kokusu hızla burun deliklerimden süzüldü ve akan gözyaşlarım direkt olarak yastık kılıfını ıslattı. Bir hıçkırık kaçtı mühürlü dudaklarımdan.

Kapının arkasından adım sesleri duyulduğunda battaniyemin altına çekildim ve etajerde duran kitabı ellerimin arasına aldım. Bir süre sonra kapı gıcırtılar eşliğinde açılmış, muhtemelen babalarımdan biri beni kontrol etmek amacıyla sakin adımlarıyla içeri süzülmüştü. Fakat rüzgarın taşıdığı kokuyu tanıyordum.

"Ağlıyor musun, Flavia?" Jake'in sesi uzaktan gelmesine rağmen buradaydı. Çarşafın üzerinde cenin şeklinde yatan bedenim çarmığa gerilmişçesine dikleşti. "Bunları konuşarak hallettiğimizi düşünüyordum."

Yirmi beş yaş valsi bu, her hareketim doğru olmak zorunda değil. "Bana ayakları yere sağlam basan cümleler kurmayacaksanız, lütfen yalnız bırakın Bay Gyllenhaal."

"Ne düşündüğünü bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum." diye başladı cümlesine, ardından yatağın üzerine sakince oturdu ve sırtım ona dönükken, sıcak sert elini belime yasladı. "Seni büyük bir tutkuyla istiyorum." Tok sesi titredi. Gözlerini görmüyor olsamda canını yeterince yakan ateşin mavilerinde gezindiğini hissedebildim. "Bunu sana nasıl gösterebileceğim hakkında düşünüyorum günlerdir-"

Aniden ona döndüğüm için sözü yarıda kesildi. Mavileri anında, kızaran gözlerimde gidip geldi ve ne yaptığını anlamama fırsat dahi vermeden beni yerimden kaldırıp, kucağına çekti. Bacaklarımı sağ kolunun altında toplamıştı, uzayan sakalları yanağıma batıyor ve derin derin verdiği nefesleri yüzüme nüfuz ediyordu. "Neden ağlıyorsun?" Saçlarımı hızla yüzümden çekti, çenemi parmakları arasına aldı. "Yapma küçüğüm." Başımı göğsüne yaslayarak saçlarımın arasına kuru öpücüklerini armağan etmeye başlamıştı bile. Herhangi bir temasımızda kalbinin deli gibi atıyor oluşunu hissediyor olsamda tepki vermeden beni dizlerinin üzerinde tutmasına ve sıcak kollarıyla aciz bedenimi sarmalamasına izin verdim. "Bu gece bende kal, olur mu?"

"Olur,"

𝚖𝚢 𝚗𝚎𝚡𝚝 𝚍𝚘𝚘𝚛 𝚗𝚎𝚒𝚐𝚑𝚋𝚘𝚛 𝚒𝚗 𝚒𝚝𝚊𝚕𝚢.|| 𝙜𝙮𝙡𝙡𝙚𝙣𝙝𝙖𝙖𝙡 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin